İçtimadan, cuma ve iftiraktan, fırka gibidir. Ona yevm ve salât izafe edilerek yevmi cuma (2) ve salâtı cuma deniliyor. Çok istimal ile, muzafın hazf edildiği olur. Burada maksut, cuma namazıdır.

Salâtı cuma (cuma namazı), malûm olduğu gibi, cuma günü öğle vaktinde, salâtı zuhra (öğle namazına), bedel olan, iki rekât namazdır. Cemaatle kılınır. Ve kıraet, aşikârdır. Ve evvelce hutbe okunur. Hutbe farzdır. Onun dört rekât ilk sünneti ve dört rekât son sünneti vardır. İkisi dahi, müekkededir. Nitekim, nevafil babında zikrolunmuştur.

Cuma namazı — şartları kendisinde mevcut olan — her kimse için, farzı ayndır.

Farz olması, kitap ve sünnet ve icmai-ümmet ile sabittir. Akıl dahi. buna delildir.

Kitabı Kerîmde

$

buyrularak, zikrüllaha saay ile salât emri için, nidaya müterettip kılınmıştır. Zikirden maksat, namaz olmak, aşikârdır. Hutbe dahi, edilmek câizdir. Ve her iki takdirde, âyetin mânâsı farz olduğunu, müfîddir. Evvelki takdire göre, bu meydandadır. İkinci takdire göre dahi, zahirdir ki şarta, saayin farz oluşu, meşrutun farziyyetinin, bir dalıdır. Üzerine, cuma namazı lâzım olmayana, hutbeye gitmek dahi — icma ile — lâzım olmaz (3).

Hadîsi şerifte:

$

buyurulmuş (4) olduğu gibi, diğer bir hadîsi şerifte dahi;

$

buyurulmuştur (5).

Müslümanlar dahi Hazreti risalet zamanından bugüne kadar, cumanın farziyyeti üzerine, kimsenin inkârı olmayarak, icmâ eylemiştir.

Şu mânâ dahi mâkuldür ki, biz cuma gününde cuma namazını ikame için, öğle namazının terki ile, emrolunmuşuzdur. Öğle namazı ise, farzdır. Bir farzın terki, ancak ondan daha müekket ve evlâ, bir farz için, olabilir. Demek ki, cuma namazı, farziyyetçe öğle namazından daha tekitli, bir farzdır.

Cuma namazı için, vücub ve sıhhat şartları olarak, iki türlü şartlar vardır ki, onlar bütün namazlarda muteber olan şartlardan, fazladır.

Vücub şartları, musâllîde, ve sıhhat şartları, musâllînin gayri hakkındadır. Aradaki fark dahi, vücub şartları zail ve mefkut olmakla, edâ sahih ve sıhhat şartları mevcut olmazsa, edâ gayri sahih olmaktan ibarettir.

Vücub şartları altıdır: Birincisi, erkek olmak (6), kadınlara cuma, lâzım değildir. İkincisi, Hürriyettir. Köle olanlara cuma, lâzım değildir (7). Üçüncüsü, ikamettir ki, şehir içinde yahut şehirden sayılan, yöresinde (8) mukîm bulunmaktır. Köylülere, ve bir şehirde — hiç olmazsa, on beş gün ikameti niyyet eylememiş olan — misafire cuma, lâzım değildir (9). Dördüncüsü, sıhhattir. Camiye çıkmadan âciz olan, yahut hastalığının artmasından veya geç iyi olmasından korkan, marîze cuma, lâzım olmadığı gibi, camiye çıkmasiyle, bakılamayacak olan hastasının zıyaından korkan — hastayı bakmakla mükellef ve meşgul kimseye — dahi cuma, lâzım değildir. Kudretsiz ihtiyar dahi, marîz hükmündedir. Beşincisi, gözü görene ki; göz selâmetidir. Gözsüze cuma, lâzım değildir. Meğer ki, yedicisi ola. Altıncısı, ayakların selâmetidir. Kötürüme ve ayaksıza cuma, lâzım değildir. Eğer bir ayağı, felçli veya kesik olup ta, meşakkatsiz yürümeğe kadir ise, cumaya çıkar (10).

Cumanın sıhhat şartlan da, altıdır: Birincisi, cuma kılınan yer, şehir veya şehir yöresi olmaktır (11). Köyde ve kırda cuma kılınmaz (12). Bir şehrin müteaddit mevziinde, cuma kılınır (13).

İkincisi, cuma kıldırmak için, vazifeli kimse bulunmaktır. Memuriyet ve mezuniyetleri cihetiyle, cuma ikamesine malik olan, imam ve hatipler kendi yerlerine başkalarım, ikameye dahi maliktirler. İzinnâmelerinde buna da, mezuniyetin mezkûr olması, şart değildir (14).

Üçüncüsü öğle namazı vakti olmaktır. Öğle vaktinin girmesinden evvel, cuma kılmak, sahih olmadığı gibi, onun çıkmasiyle de bâtıl olur (15).

Dördüncüsü, namazdan önce, hutbe okunmaktır (16).

Beşincisi, genel izin, olmaktır (17). Yani herkese açık bir yer olmaktır.

Altıncısı, Cemaat olmaktır (18).

Cemaatin en azı, imamdan başka, üç erkek olmaktır (19). İki erkek ile. bir kadın yahut bir erkek çocuk, bu bapta kâfi değildir. İmamdan başka, iki erkek kişi, cemaattir, dedi.

------------------

(2) Cuma gününün, Arapça eski ismi Urubedir ki, ifsah ve tahsin mânâsınadırNâs, o günde süslenip bezendikleri için, öyle denilmiştir. Ona cuma ismini, iptidaveren Kaab İbni Levi'dir. Bu husustaki Hadîsi şerif mantukunca, cuma günü, günlerin en şereflisi olup, Burûc sûresindeki (yevmi mev'ud), kıyamet günü ve (yevmimeşhûd). arefe günü ve (yevmi şâhid), cuma günü, ile tefsir olunmuştur.

Cuma günü, müminlerin bayramı ve biçarelerin haccidir.

(3) Tefsirlerde mezkûr olan: zikirden, umumî mecaz tarikiyle, hem hutbe vehem namaz, kasdolunmuştur. En doğru olan da budur. Zira ki, ikisine de, zikir it.lâkı, sadıktır. Hem de, Cenab-ı Hak cumanın farziyyetini, bir mübahın tahrîmi ile,tekîd eylemiştir ki, o da, beyîdir. Mübahın tahrîmi ise, (muktazayı hikmet) olduğuveçhile, ancak vücub için olabilir.

(4) Bu hadîs, ilk hutbei nebeviyyedendir ki, onu muhaceretleri üzerine, kıldıkları, ilk cumada îrad buyurmuşlardır. Malûm olduğu üzere hicreti seniyye, nübüvvetsenelerinin, on dördüncü yılının rebîül-evveli evailinde idi. Bir pazar ertesi günü,Medinei Münevvere yakininde Benî Amrû bin Avf yurduna konup, salı, çarşamba veperşembe günleri orada ikamet ve onlara mescitlerini tesîs buyurmuşlardır ki, Medinei Münevverenin güney tarafında vâkî, Kuba mescidi şerifidir. Cuma günü oradan çıkarak, Sâlim bin Avf yurduna ulaştıklarında, cuma vakti olmakla (ranûnâ)denilen vadîde vâkî, Benî Sâlim mescidinde, ilk hutbesini, îrad ile, cuma namazınıedâ buyurmuşlardır.

(5) Diğer hadîs, azabın şiddetine mahmuldür. Öyle buyurulması o kimse, vahdaniyyeti ve onun tevabiini ikrar etmekle beraber, cumayı terketmiş olmak cihetiyle, münafıkların hareketinde bulunmuş olmasındandır. Münafıklar ise, cehenneminen sefil derekesindedir. Yahut cumayı, inkâr ederek terk edenler ve yahut o akîdeüzere, vefat edenler hakkındadır.

(6) Hunsâyı ihraç için, erkekliğinin tahkiki ileri sürülmüş ise de, Hunsa noksan yaratılışlı olmak hasebiyle, halinin muktazası cuma, ona vâcip olmaktır, diyenlerde olmuştur.

(7) Efendi, kendi kölesini cuma ve cemaatten, menedebilir. İzin verirse, kölecuma kılmakta, muhayyer olur. Hayvanını korumak için, efendi ile beraber, camiyegelirse, korumağa halel getirmemek üzere, cuma kılabilir. Ücretli hizmetkârı, cumadan menedemez. Şu kadar ki, cuma yeri uzakta ise, o müddetin ücretini vermeyebilir.

(8) Misafir salâtı, babına bakınız.

(9) Sahabet kiram hazeratından, şehirlerden mâda, yerlerde cuma ikame olunduğu, nakl ve rivayet olunmamıştır. Köylü, cuma günü şehre girer ve o gün oradakalmağı niyyet eylerse, cumayı Kılar.

(10) Sel halinde yağmur, kar, çamur cuma için, özürlerdendir. Akl ve bülûğunşart kılınması, sırf cuma namazına has olmamakla, ayrıca zikre lüzum görülmemiştir.

(11) Şehir: En büyük mescidine, cuma ile mükellef bulunan, ahalisi sığmayan,yerdir, diye tarif olunduğu gibi, bu tarifin, birçok köyler içinde doğru olacağı iddiasiyle,şöyle de tarif edilmiştir; Şehir: içinde, emîri, müftüsü ve kadısı, mukim bulunanyerdir.

Küffarın, müsliminden kalabalık bulunduğu yerde, cuma ve bayramların ikamesi câiz olur. Şehir kenarı tâbiri için, salâtı misafir bâbına müracaat lâzım gelir.

Şehir içinde, cuma namazının, camide kılınması şart olmayıp,namazgâhlarda ve minber ittihaziyle, Ok meydanı gibi, açık yerlerde dahi, cuma kılınır.

(12) Hac mevsiminde, Minâda Mekke emîri mevcut olmakla beraber, binalardahi bulunduğundan, cuma kılmak câiz olur. Arafat, kır olduğu için, orada cumakılmak câiz olmaz.

(13) Bu sarahate göre, geçmişe itibara ve — ihtiyatan — zuhuru-ahîr kılmağalüzum da kalmaz ki, onun itibarı, ve zuhuru-ahîr itiyadı, cumanın teaddüdününmenedilmesi, hakkındaki — zaif olan kavle — mebnidir. Ona göre ki, ebû Yûsufunkavli ve imam Şâfiînin mezhebidir. Cuma, ilk kılanındır. Ona binaen, ve ihtiyatolarak, (âhir zuhur) yahut (zuhur ahîr) niyyetiyle, dört rekât namaz kılınır. Onukılan, her rekâtında fatiha okur ve sûre veya âyât zam eder. Kılınan, eğer farz olursa zammın zararı olmaz, ve eğer nefel vâkî olursa zam, vâcib bulunur. İlk kadede,teşehhüde iktisar eder. Üçüncü rekâtte, sübhaneke, okumaz. Müellif der ki, ihtiyatonu kılmakta değildir. Çünkü, ihtiyat, iki delilin en kavisi ile amel etmektir. Bubapta, — delîleynin akvası ise — cuma teaddüdünün, câiz olmasının mutlak olmasıdır. Hem de, onu kılmakta, cahillerin cumayı farz değil itikat etmek, ve yahutcuma vaktinde, farz olan namazın — müteaddit olduğunu — itikat eylemek mahuzruvardır. Onu kılmak için, havastan mâdâya, üfta olunmaz. Onların dahi, o namazıevlerinde kılmaları en muvafık olanıdır.

Bu ifadeye göre, zuhru ahîr namazı, ramazan arefesinde tutulan oruç gibi, havasın işi iken, tamîm ve umuma teklif ve rekâtların kesretiyle nas tenfîr, edilerek, cuma namazının, son müekked sünnetinden dahi mahrum bırakılmasıdır.

Muhaşşi der ki, yevmi şekte (ramazan arefesinde) tutulan oruçta, farz niyyet olunmayıp, zuhru-ahîr namazında, farz niyyet olunmak, arasındaki fark salâtın vakti, zarf olduğundan, onda niyet tayininin lüzumu, ve orucun vakti miyar olduğundan onda niyet tayininin lüzumsuzluğu, cihetiyledir. Bu da, cuma babındaki, imam ebi Yûsufun kavline göredir.

İbni Nuceym dahi, Bahri Râikta: Zuhru-ahîr namazı, cuma namazının, — bir büyük şehirde — cumanın teaddüdünün câiz olmaması, rivayeti sebebiyle, sıhhatinde edilen şek üzerine, müteehhirînden bâzılarının, mevzuatıdır. Bu rivayet ise, muhtar değildir. Ve cumadan sonra, zuhru-ahîr namazı, ne imam azamdan rivayet olunmuş ve ne de sahibeyn, rivayet etmiştir. (Cuma gününün farzı odur. Cuma farz değildir) diye itikat olunmak, korkusuna mebni ben o namazın, olmadığını keraren üfta ettim demiştir.

(14)Hutbeden sonra, gerek bir özre mebni, ve gerek özürsüz, namaza geçirmekistedikleri kimsenin, hutbe okunurken bulunmuş ve yahut, hutbenin bir kısmınayetişmiş olması şarttır. Namaza başladıktan sonra, sebki-hades suretinde, imametesalih, her kim olursa olsun, imam onu İstihlâf edebilir. İkisi, bir şey olduğu için,ikiye bölünerek, hutbeyi biri okuyup, namazı başkası kıldırmak lâyık değil, yânitenzîhen mekruhtur.

Hutbenin sıhhati için, bülûğ şart olmadığından, namaza geçmemek üzere hutbeyi — mümeyyiz sabi — dahi okuyabilir.

(15) Velev ki, vaktin çıkışı, teşehhüd miktarı kuûddan sonra olsun ve artık onamaz — zuhur olarak ta — itmam edilemez. Şeyhaynin kavli üzere, nefel olarakta, itmam edilebilir. Müfsidata ve isna aşeriyeden, on birincinin hamişine bakınız.

(16) Muhaşşinin beyanına göre, sadri-islâmda, hutbe, bayramlarda olduğu gibinamazdan sonra idi. Hutbeyi dinlemenin terkinde, bir şey yok, zanniyle «Onlar birkazanç veya bir eğlence gördüklerinde, seni kıyamda bırakıp oraya koşuştular.» (Cuma: 11) kavli keriminde bildirilen halin, hâdis olması üzerine, hutbe öne alınarak,tehir hakkındaki hüküm, mensuh oldu.

(17) Çünkü, cuma namazı şeairi islâmdan ve islâm dininin hasîsalarındandır.Ve bir takım, hususiyyat ile meşrûdur ki, onlarsız olmaz. İşaa edilmek sûretiyleşöhretlendirilmek — izni âm — ile ikame olunmak dahi, o cümledendir. Gelenleriçin, cami kapılarının açık bulunması dahi böyledir. Caminin kapısını kapayarakiçinde cuma kılan cemaatin, ve maksurelerin kapılarını, başkalarına sed ederek, yahut namaz kıldığı yere kendi ashap ve arkadaşları ile kapanarak cuma ikame eyleyenin, cuması câiz değildir. Eğer halkı girmeğe mezun kılmış ise, onlar girseler de,girmeseler de, cuma sahih, ve fakat, o kimse, mescit ve caminin hakkını kazâ etmemiş olmak hasebiyle, kerahette bulunmuş olur.

(18) Münferidin cuması, — icmâ ile — sahih değildir. Cuma cemaattendir. Cemaat, —indel-imam — cumanın edâsı inikadının şartı olduğundan, rükûda iktidaetmiş olsalar bile, imam ilk secdeye varıncaya kadar, beraber bulunmaları lâzımdır.Ondan sonra, namazlarını bozup, dağılırlarsa, imam namazı, cuma olarak yalnızca,itmam eder. Ve eğer imam, secdeye varmadan, onlar dağılıp, imamın arkasında, ikierkekten başka kimse, kalmayacak olursa, cuma bâtıl olur. İmameyn indinde cemaat,tahrîmenin inikadı şartı olup, o dahi, tahakkuk etmiş olmakla, onlardan sonra,imam yalnızca, cumayı itmam eyler.

(19) İndet-tarafeyn, çünkü, cemi — tesniye ve müfred sigalarına muhalif olduğu için — hakikaten üçtür. İkiye cemi itlâki, mecazdır. Asl olan, hakîkat ile ameldir. Hem de Allahın zikrine koşunuz! kavli kerîminde, huzurun talebi, cemi lâfzınateallûk etmiştir. Saayin dayandığı şey olan zikr dahi, bir zakiri müstelzemdir ki, o,huzuru istenilen, cemin, gayridir. Onların hutbede hazır olmuş olmaları ve cuma ilemükellef bulunmaları, meşrut değildir. Hattâ, hutbeyi dinleyenler gidip, başka üçkişi gelse, hatip onlara — rivayetin zahirinde — hutbeyi iade etmeyerek, cumayıkıldırmak câiz olduğu gibi, cemaat olan üç kişinin, cümleten veya karışık olarak,köle, yahut marîz veya misafir olması dahi câizdir. Çünkü, bunlar, cuma ile mükellef olmasalar da, imamete salih kimselerdir. iktidaya salih olmaları, evleviyyettedir.

   
© incemeseleler.com