Namaz esnasında, kendinden sebkı hades vâki olan kimse, imam ise, namazı binâ ve itmam etmek üzere yerine başkasını geçirir ki, buna: (İstihlâf) tâbir olunur ve yerine geçen kimseye (müstahlef) denir.

Kendisinde, sebkı hades vâkî olan imam, hemen, gecikmeksizin (2) burnu kanıyormuş gibi, eğilerek ve elini burnuna tutarak, mevkiinden ayrılır ve kendine karib olan cemaatten, imamete salih olan bir kimseyi (3), ya işaretle, yahut tutup mihraba çekmekle, yerine geçirir (4). Söz ile, İstihlâf etmez. Eğer, söz söylerse, hepsinin namazı fâsid olur.

Müstahlef olan kimse, imameti kalben niyyet ederek, namazı tamamlar (5).

İstihlâf, imamın hakkıdır.

İmam istihlâf etmez ise, cemaat içlerinden birini geçirmek ve yahut cemaatten biri geçivermek, evvelki imam, camiden çıkmadan, halefi onun makamına kaim olmak şartiyle, câiz olur. Eğer o, onun yerine geçmeden, evvelki imam, camiden çıkıverirse, evvelki imamdan gayrisinin, namazları fâsid olur (6).

İmam İstihlâf ettikten sonra cemaat dahi, başka birini istihlâf ederlerse, müstahlif imam, kimi istihlâf etmiş ise, imam odur. Cemaatin, seçtiği imama iktida edenlerin namazları fâsiddir.

İstihlâf olunacak kimsenin, müdrik olması evlâdır (7).

Mesbuk ve lâhıkm dahi, istihlâf olunması, müşareketin varlığına mebni sahihtir. İmam, ona kaç rekât kaldığım parmaklariyle, ve rükûu olduğunu elini dizine ve sücudü olduğunu elini alnına koymakla, işaret edip, kıraeti için ağzına ve sücud sehvi için göğsüne el koyarak, ve tilâvet secdesi var ise, hem alnına ve hem diline elini temas ettirerek, işaret kılar (8).

İstidrat, malûm olduğu üzere, musâllî, ya münferid veya imam, yahut muktedîdir. Muktedî dahi, ya müdrik veya lâhik, yahut mesbuktur.

(Mesbuk dahi, lâhik olabileceğinden, hem mesbuk ve hem lâhik olmak üzere, bir kısım daha olabilir) (9).

Müdrik : Rekâtlerin hepsini, imam ile beraber kılmış olan muktedîdir.

Lâhik: Namaza imam ile beraber dahil olup, kendisine uyku, yahut gaflet veya zahmet (10) ve yahut sebkı-hades, âriz olarak, yahut kendisi misafire iktida etmiş bir mukîm bulunarak; cemaat — ya külliyyen veyahut kısmen — kendisini fevt eyleyen muktedîdir.

Onun hükmü budur ki, fiilen lâhik, muktedi gibidir. Kazâ ettiği şeylerde, ne kıraet eder ve ne sehiv secdesi eyler. Ve misafir bulunduğuna göre, ikameti niyyetle farzı, ikiden dörde tegayyür etmez. Ve mümkün olursa (11), fevt ettiğini kazâdan başlayıp (12), ondan sonra, imama mütabeatle beraber selâm verir.İmama yetişmek, ona mümkün olmayacak ise, hemen mütabeat edip, imam namazından fâriğ oluncaya kadar, fevt olanı kazâ ile iştigal etmez. Ve imamın sehvine mebni, onunla beraber, sücud etmeyip, kazâya kıyam eyler. Sücudü sehvi salâtın hitamından sonra eder.

Mesbûk: İmam kendisini, bütün rekâtler veya bâzı rekâtler ile, geçmiş olan, muktedîdir.

Hükmü budur ki, mesbûk, kıraete göre namazının evvelini ve kaadeye göre namazının âhirini kazâ eder, kazâ ettiği rekâtlerde, kendisi münferiddir. Binaenaleyh, ibtida Sübhaneke okur ve eûzu çeker ve her rekâtte, tesmiye ve kıraet eyler. Secdei sehvi mûcip bir hal vâkî olursa, sehv için, sücûd dahi eder.

Mesbûk, yalnız dört hususta münferid sayılmaz :

1 — Mesbûk, geçmişi kazâda, ne kimseye iktida edebilir, ne de ona.iktida olunur (13).

2 — Teşrik tekbirlerini — icmaan — ityan eder (14).

3 — Salâtı istinaf niyyetiyle tekbîr alsa, müstenif olmuş olur (15).

4 — Geçmişi kazâya kıyam ettikten sonra, imamı sücudü sehve varsa, rekâtini secde ile kayıtlamamış oldukça, ona mütabeat eyler. Eğer mütabeat etmezse, namazının sonunda secdei sehv eder (16).

Bina ve istihlâf, teşehhüdden sonra dahi olur ki, musâllî son kaadede tahiyyatı okuduktan sonra, kendisine sebkı hades vâkî olsa, vâcip olan selâmı, abdest üzere îfa için, hemen gidip abdest alarak gelir ve selâm verir (17). İmam ise, selâm için cemaatten birini istihlâf eder.

Namazda, sebkı hadese mebni, istihlâf câiz olduğu gibi — korku ve utanma gibi sebeplerle — hasar vukuunda dahi, — indel-imam — istihlâf câizdir. Yâni kıraetten farz olan miktarı, imamın okuyamaması halinde (18), İstihlâf edebilir (19). İmam farz olan miktarda, kıraetten sonra — mahsur olmuşsa — istihlâf câiz olmaz. Zira ona hacet kalmamıştır.

Son kaade, namazın erkânından hitamı olmakla (20), musâllî onda teşehhüd miktarı, oturduktan sonra, selâma bedel, namaza münâfî (yâni binaya mânî), fiil ve amelde bulunsa (21), namazının farzları, tamam olduğu için, namazı sahihtir. Şu kadar ki, vâcip olan selâmı, terk etmiş bulunduğundan, onun iâdesi lâzımdır (22).

Namaza münâfî ve binaya mânî (23) olan fiil ve amel, musâllîden —kendisinin sun'u olmayarak — vâkî olsa, son kadeden evvel ise, ittifakla namazı fâsid olup, kadei âhireden sonra ise, namaz — indel-imam —-yine fâsid ve —İndel-imameyn— sahihtir.

İmam Ebû Hanîfe hazretleri, — aşağıda sayılacak — on iki meselede, namazın fesadını hükm etmiş olduklarından, Hazreti müşârün-ileyhin, o hükümlerinden, namazın sonunda sun'u ile çıkmanın dahi farz olduğu, istinbat olunarak, musâllîden kendi sun'u olmayarak, sadır olan münâfî, —teşehhüdden sonra dahi sadır olsa — indel-imam, salâtı müfsid olur,denilmiştir.

------------------

(2) Çünkü, imam yerinin, imamdan hâlî bulunması, velev ki, hükmen olsun,muktedînin namazını ifsad eder. Hükmen halî bulunmak: Hadesten sonra — birrükün edâ edecek kadar — imamın durmasıdır.

(3) Kadın ve sabî imamete salih olmadığı gibi, ümmi kimse dahi — kıraet sahibi olan cemaat için — imamate salih değildir. Ehil olmayanı İstihlâf ise, mânîibinadır.

(4) Kendisi dahi, bina şartları veçhile, gidip abdest alarak namazını, lâhikanbina ve itmam eder. Nitekim, on ikinci kaydin şerhinde zikr olundu.

(5) Asılda imameti iktidanın sıhhatinde niyyet, nisvandan mâdâda lâbüd olmayıp, halefte ise, niyyetsiz imamet olmaz. Meğer ki, cemaat, muktedi ile imamdan ibaret ola. O halde imama, sebkı hades vâki olursa, muktedi istihlâfa salihbulunduğuna göre, imam istihlâf etmesi bile, imamete müteayyen olmakla, onaniyyet lâzım olmaz!. Mecmaul-enhurda der ki, zira bunda salâtın siyaneti vardır.Çünkü, imam mekânının, imamsız kalması, muktedînin namazını ifsad eder. Hattâ, imam kendisine, sebkı hades vukuunda, yerine kimseyi geçirmeyerek, mescidden çıksa, cemaatin namazları fâsid olur. İmamın istihlâf için, bir kimseye tâyinetmesi, cemaatin kesreti halinde, müzahameyi kesmek içindir. Muktedî, bir şahsolduğuna göre, istihlâf hususunda, müzahameye mahal yok demektir.

(6) Evvelki imamın namazı, bina mânialarından birine müsadif olmadıkça fasid olmaz.

(7) Çünkü, müdrik olmayanı, istihlâfta bazı müşkilât olur. Meselâ, mesbukistihlâf olunursa, namaza imamın müntehîî olduğu yerden başlayarak, salâtı itmam ettikten sonra kendi noksanını ikmal etmek mecburiyetiyle selâm vermeyip,selâmı vermek için, bir müdriki yerine geçirir.

Lâkin evvelâ, telâffîi mâfât eylemek dahi kendisine vâcip olmakla, hemen mütabeat etmemeleri için, cemaate işaret eder. Şayet vâcibi terk ederek, telâfii-mâfât hususunu sonraya bırakırsa, selâm ânında, mesbuk gibi yerine başkasını geçirir. İşte bu müşkülâta mebni, mesbuka ve lâhika lâyık olan imamete geçmemektir. İmama da lâyık olan, onları istihlâf etmemektir.

(8)(Bunlar, müstahlifin malûmu olmadığı suretindedir. Biliyorsa, bunlara hacet yoktur.)

(9) Hatta" lâhıkın tarifine, İbni Hüman merhum mühazat meselesinde: «Butârifi-lâhık, mesbuka şâmil olmaz» diye itiraz etmiştir.

(10) Zahmet: Sıkışmaktır. Meselâ, pek izdiham olmakla, secdeye varamayıpkalmak.

(11) İmama yetişmek mümkün olursa, demektir. Velev, namazın sonunda yetişebilmiş olsun.

(12) Mesbukun, aks ve hilâfına olarak ki, mesbuk evvelâ, imama mütabeatedip, onun ferağından sonra, geçmişi kazâya, kıyam eyler. Bunun aksini yaparsa,namaz fâsid olur.

(13) İktidanın sıhhatinin şartlarından biri de, imamın mesbuk olmamasıydı.Amma eşit iki mesbukun biri, üzerinde kaç rekât olduğunu unutmuş olmakla,geçmiş olan kazâda — iktida etmeksizin — arkadaşını, kollarsa, sahih olur.

(14) Münferid ise, — indel-imam — onu ityan etmez.

(15) Ki, evvelki salâtı keserek, namaza yeniden başlamış olur. Münferid ise,diğer namaza intikali kasd etmedikçe, mücerred istinafı kasd etmekle, salâtı istinaf etmiş olmaz. Çünkü, ikinci namaz, birinci namazın — her veçhile — aynıdır.Mesbuka gelince: O bir vecihten münferid bulunduğu namazdan — her vecihten —münferid olacağı namaza intikal etmiş olmakla, ikinci salât, birinci salâta mugayir-bulunur.

(16) İşte bu meselelerde mesbuk, muktedi gibidir.

(17) Son kadenin iadesi için, bir rivayet yoktur. Ebû Cafer iâde olunur, demiştir. Meselenin hükmü, indel-imam budur ki, kendi isteği ile çıkmış bulunmamıştır. İmameyn dediler ki, o musâlli abdest almaz. Çünkü, teşehhüdden sonra olan hades sebebiyle namazdan çıkmıştır. Bundan sonraki, isna aşerriye mesâilinin.mukaddimesine bakınız.

(18) Eğer böyle bir sebeple mahsur olmayıp ta, kıraeti büsbütün unutarak,tutulursa, ümmi olmuş olacağından, ittifakla istihlâf edemez.

(19) Bu babta, indel-imam kaimin kaide, iktidasının sıhhati meselesinde, Hazreti Sıddıktan mervi hadise temessük edildiği zikr olunmuştur. İmameyn dediler ki, bu türlü tutulma, namazda vukuu nadir olduğundan, bina cevazının şartlarıtahakkuk edemeyerek, namaz fâsid olur.

(20) Şartların muteallakatı faslının, evveline bakınız.

(21) Velev ki, kendisine sebkı hades vukuundan sonra olsun.

(22) Yâni selâmın terki sebebiyle, onda tekarrür eden noksanı, cebr için, o namaz vücuben iade olunur. Tahrîmi kerahetle edâ olunan, her namazın hükmü budur.

(23) Sebkı hadesten ihtirazdır ki, onun mesaili geçmiştir.

   
© incemeseleler.com