Hınzırdan mâdâ, her hayvanın dış yüzü canlı iken tahirdir, ölmekle necis olur (4).

Aynı necis olmak üzere, hınzırdan başka bir hayvan yoktur ki, hınzırın dirisi dahi, ölüsü gibi necistir. Her cüz'ü dahi necistir. Ayakkabı dikicilerinin, domuz kılı kullanmalarına, zarûrete mebni ruhsat verilmiştir (5).

Sair hayvanların dirisi, pislenmiş olmadıkça tahir, ölüsü (leşi) ise necistir.

Fil ve köpek dahi böyledir.

Aleyhis-salâtü ves-selâm efendimiz hazretleri, fil dişi tarak kullanmışlardır.

Köpek dahi aslında temiz olduğundan, satılır, kiralanır, hibe olunur. Başkasının malı olan köpeği öldürene tazmin lâzım gelir. Ve derisi dibağetlendikten sonra, seccade ve kova olarak kullanılabilir.

Üzerinde necaset olmayan bir köpek, kuyuya yahut havuza düşüp diri çıktığı takdirde - ağzının dahi suya değmemiş bulunduğu farz olunduğuna göre - o su fasit olmadığı gibi ağzı bağlı olduğu halde köpeği kucağına yahut sırtına ve küçük ise, koynuna alarak namaz kılmış - farz olunan - kimsenin kıldığı namaz dahi fasit olmaz.

Etinin ve salyasının pisliğinde, ve kılının taharetinde sahibi dürrün tasrihine göre, şek ve ihtilâf yoktur.

Islak köpeğin üzerinde necaset olmadığı halde, silkintisinin isabet ettiği şey tahirdir. Islaklık, onun gerek derisine varmış olsun, gerek kıllarında kalmış bulunsun.

Lâşe ki, meyyitedir. Encasta tarif olunmuştur.

Balık, ve suda yaşayan sair hayvanat, hattâ deniz köpeği ve hınzırı ve akar kanı olmayan haşerat, bunların ölüsü lâşe olmadığı gibi, yensin yenmesin boğazlanan veya (şer'a uygun olarak) zarûret halinde vurulan hayvan dahi lâşe değildir (6).

Lâşe olanın bile, derisi debağatle tahir olmak meselesi, mutahhirâtın debagat kısmında zikrolunmuştur.

Lâşenin bulaşıksız olan, dişleri, tüyü (7), tırnağı, boynuzu, kemiği, gagası gibi kan olmayan, ve tâbiri diğerle, dokunma duygusundan âri bulunan uzuvları tahirdir. Sinir, sahih olan rivayette necistir.

Hadîs-i şerifi Nebevi, natık olduğu üzere, mü'min olan insan, diri ve ölü olarak tahirdir. İnsan alelitlâk demevi hayvan olduğundan, sair hayvanat gibi, diri halinde tahir olmakla beraber, ölmekle gayri Tahir sayılmaktadır ki, kuyuya düşüp ölmek, yahut ölüp kuyuya atılmak ile kuyunun (nezhi) lâzım gelmektedir. (Bundan, şehidi nazîf ve yıkanmış müslüman ölüsü müstesnadır).

İnsan cesedi eczasından, kıl, diş, tırnak gibi, dokunma duygusundan (hissi lemisten) âri olanlar, sair hayvan hakkında olduğu gibi, müstesnadır ki, insan ölmekle bu gibi uzuvları necis olmaz. Dürrü Muhtarda mezkûrdur ki, az miktardaki su içine, tırnak düşmekle fasit olmaz da, insanın tırnak kadar derisi, düşünce, fasit olur.

«Diriden ayrılan şey ölüdür» fehvasınca, eti yenen hayvandan diri iken kopan parça, yemesi helâl olmadığı gibi, bulaşan kanın cüz'ü dahi tahir değildir.

Hınzırdan mâdâ, yenen yenmeyen bütün hayvanların ve hattâ insanın, ölüsünden ve dirisinden ayrılan (hissi lemsi) bulunmayan eczâsı tahirdir (8). Şu kadar ki, hayvanların uzuvlarından intifa mübah olup, eczâyı âdemi, mübah olmamakla, alınıp satılmaz.

Tavuk öldükten sonra, ondan çıkan yumurta tahirdir ve yenmesi helâldir. Kabuğu, gerek pekişmiş olsun, gerek olmasın.

Koyun veya keçi, ölüp de memesinden süt gelmek dahi böyledir. O süt tahir ve indel-iman içmesi helâldir (9).

Otlamamış kuzunun, kursağından çıkan peynir mayası ve kursak mayası denilen san şey, meyyiteden dahi olsa tahirdir.

İmdi, ölmüş bir kuzudan, yahut oğlaktan çıkan kursağın içindeki şey, gerek câmit ve gerek mayi olsun indel-imam yenilir. Ve İndel-imameyn mayi ise, yenmesi câiz olmayıp, câmit olup da, yıkanabilirse, yenilebilir.

Kuyu bahsinin sonunda dahi zikrolunduğu üzere, bir şeyin sıhhati fesada dönmek, mûcib-i necaset değildir. Yâni et kokmak, yemek ekşimekle necis olmaz. Lâkin, o halde onu yemek de helâl olmaz (10).

Yenmenin helâl olmaması, necasete mebni olmayıp, ezâ ve zarara mebnidir.

Et ve peynir kokuşup kurtlanmakla necis olmaz (11).

Misk göbeği, misk gibi tahirdir. Ve miskin yenmesi helâldir (12).

Zebat denilen (13) koku dahi tahirdir (14). Onu sürünüp namaz kılanın namazi sahihtir.

Kitab-ut-tahare burada tamam oldu

------------------

(4)Karnın içindeki necasetin hükmü zâhir olmaz. İnsan bile, karnının içinde necaset olarak namaz kılar.

(5)Çünkü, ondan başkası, onun yerine kaim olmaz. İmam Ebû Yûsuf, onu dakerih görmüştür.

Bu halde, domuzun gerek ölüsünün, gerek dirisinin, bir dişini veya bir kulağını, yahut kuyruğunu veyahut bir dirhemden fazla ağırlıkta, kılını üzerinde bulundurarak namaz kılan kimsenin, namazı sahih olmaz.

(6) Mutahhiratın (zekât) nev'inde beyan olunduğu üzere, gerek hali ihtiyarda,gerek hali ıstırarda, vaki olan «zebbi şer'î» ile yenen hayvanların, hem eti, hem derisi,ve yenmeyen hayvanların, yalnız derisi hakkında taharet olmakla (avda ve azgınlıkta vurulana dahi şâmil olmak üzere) boğazlanan hayvan, yenen kısmından olduğunda hem eti, hem derisi, eti yenmeyen kısmından bulunduğuna göre, yalnız derisitahirdir.

(7) Tüyünün bulaşıksız bulunması yolunmamış olmasına, yâni ya kırpılmış, yahut tıraş edilmiş bulunmasına bağlıdır.

(8) Dürrü Muhtarda: İnsanın yolunmamış kılı tahirdir, denildiği yerde, Tâhtâvî;taharetine delil, aleyhis-selâtü ves-selâm efendimiz hazretleri sakalı şeriflerini, hazreti Talha'ya verip, onlar dahi, 6 mübarek kılları nâsa dağıtmış olmasıdır. Eğer tahirolmasaydı, bunu yapmazlardı, demiştir.

(9) Memenin necaseti ile müteneccis değildir. İmameyn indinde: O süt, nefsindetahirdir, çünkü ölüm, ona hulûl etmez. Şu kadar ki, memenin necasetiyle müteneccis olduğundan, içmesi helâl değildir. Şafii indinde, o süt necistir.

(10) Yağ acımakla haram olmaz.

(11) Bir pâk ciğer, su kuyusuna düşüp, bir müddet kaldıktan sonra, o ciğer kokuşup kurtlansa, müteneccis olur mu? El-cevap: olmaz.

(12) Helâl olduğunun tasrihi, bir şeyin tahir oluşunun o şeyin mutlaka yenmesinin helâl olduğuna delil olamayacağının tasrihi içindir. Meselâ, toprak gibi.

Miskin yenmesi, boğazlanması câiz olmayan hayvandan dahi olsa helâldir. Ve yenmesinde bir takım faydalar vardır.

(13)Zebat, misk kedisinden istihsal olunur.

(14) Bunların tahareti tayyibete münkalip olmalarındandır.

   
© incemeseleler.com