Çocuğun kusmasiyle teneccüs eden, meme üç kere emmesiyle tahir olur.
Şarap içenin ağzı, tükürüğünün yaşlığı ile tahir olur. Tükrüğün yutulması veya tükürülmesi, birdir.
Uzun olması sebebiyle içtiği şarabın içine giren bıyıklar, dil ile yalanmazsa, yıkanmak lâzım gelir.
Şarap ile pişirilmiş olan et, ebediyyen tahir olmaz (1).
Ehli zebih tarafından, şeriate uygun olarak boğazlanmış ve fakat, bağırsakları çıkarılmamış olan tavuğu yolmak için kaynar suya atmak dahi böyledir ki, o tavuk aslâ tahir olmaz (2).
Hararet, derinin yüzüne vararak, mesamatı inhilâl edecek ve tüyü kolayca çıkacak kadar, sıcak suya konulmuş ise, üç kere yıkamak ile tahir olur.
İşkembeyi yıkamadan, sıcak suya atmak dahi böyledir. Yâni, su kaynama derecesine varmış ve işkembe dahi, suyu çekecek müddet onun içinde bırakılmış ise, aslâ tahir olmaz.
Böyle olmadığına, yâni, su kaynama derecesine gelmediğine, yahut işkembe çekecek müddet suda bırakılmadığına göre, yıkamakla tahir olur.
Eşhabın fenni hikâyatında mezkûrdur ki, içinde et ve et suyu olup, açıkta kaynamakta olan kabın içine bir kuş düşüp ölse eğer et evvelce pişmiş idi ise üç kere yıkandıktan sonra yenir, et suyu pislendiği için atılır. Ve eğer et pişmeden, kuş düşmüş ise, hepsi atılır.
Dürrü Muhtarda, sahibi hidayenin tecnisinden naklen mezkûrdur ki, şarap içre pişirilen buğday, ebediyyen tahir olmaz. Sidikten şişip kabaran buğday, üç kare suda ıslatılıp yeniden kurutulur, yâni suyu çekilip, şişkinliği zail oluncaya kadar bırakılırsa tahir olur (3).
Pişme ile şişme arasındaki, fark pişirmekteki çekmenin ziyadeliğindendir (4).
Şarap ile yoğrulan ekmek, yıkamakla tahir olmayıp, belli, şarap eseri gitmek ve eczası içine sirke girmek üzere, sirkeye ufalanmak suretiyle tahir olur. Henüz hamur halinde ise, şarap eseri, ondan gidinceye kadar, üzerine, sirke dökülür.
Necis olan yatak, yahut toprak, bunların üzerinde yatanın terinden ve yürüyenin ayağı ıslaklığından nemlenmekle, necaset eseri (5) bedende ve ayakta zahir olsa, beden ve o ayak, pislenmiş olur. Necaset eseri zâhir olmamışsa, pislenmiş olmaz.
Nitekim, kuru ve tahir olan libas, yaş ve necis olan ve fakat sıkılmakla damlar derecede olmayan bir beze (boğça veya sargıya) sarılmış olmak dahi böyledir ki, tahir olan kuru libasta, necaset eseri zâhir olmuş ise o dahi necis ve zâhir olmamışsa yine tahirdir.
Yaş ve tahir bir bezi, sidik veya gübre ile necis olan kuru bir yere sermekle, oranın mücerret yaş ve nemli olması, o bezde necaset eseri zâhir olmadıkça, onu pisletmez (6).
Necaset üzerinde esip gelen rüzgâr, yerde serili olan beze isabet etmekle, o bez necis olmaz. Meğer ki necaset eseri onda zâhir ola.
------------------
(1)İmam Ebû Yusuf'un müftâbih olmayan kavline göre, o et üç defa temiz suile kaynatılıp soğutulur ise, tahir olur. Ve onun suyu dahi, bu kavle göre, atılır.Kadihanın nakline göre, şarap ile pişen ete veya buğdaya, sirke konup, hepsi sirke oluncaya kadar bırakılırsa, bence beis yoktur, demiş.
(2) Binaenaleyh, tavuğu sıcak suya atmadan, içini temizlemek ve boğazlananyerinde donmuş kan var ise, onu yıkamak lâzımdır. Çiroz ve sardalya balıkları, içiçıkarılmadan kurutulduğu ve salamura edildiği için, böyle midir? Buna dair bizimkitaplarda, bir şeye tesadüf olunmadı. Balığın tersi dahi, kanı gibi necis olmasa gerektir. Şafii âlimlerinden Kemâleddin, Hayatü-l-hayvan'ında: Küçük batığın dışkısıtahirdir, dedi. Bizce, küçük kaydına sebep yoktur. Çünkü, kanının tahareti bahsinde, bahtın büyüğü dahi küçüğüne müsavi gösterilmiştir.
(3) İbni Âbidin der ki, bu meselede (mesele-i âtiyede olduğu gibi) buğdayı sirkeye koymak yoluyla tathir, mümkün olamaz. Çünkü, sidik, şarap gibi sirke olmaz.
(4)İbni Âbidin der ki, demek ki, şarap içre kalıp şişmiş olan buğday dahi,suda üç defa kurutulmakla tahir olur.
(5) Eser ise, tad, renk ve kokudur.
(6) Bu mesele cefaf ve ferk bahsinde, mesailden değildir. Çünkü, arzın cefafve tahareti, necaset eseri, ondan büsbütün zail olmak kaydiyledir.