Gasl ki, yıkamaktır (1). Tathir olmak (ve tabiatında kalmak) şartiyle (Alel-itlak) su ile olur. Gerek mutlak, gerek mukayyed veya müstamel olsun. Çünkü, su nev'inin -mütenahî olan- necaset cüzülerini izalede kuvveti vardır. Ve mevcudün ehveni olmakla, elde edilmesinde güçlük yoktur. Gül ve sair çiçek suları ve sirke gibi, ezhar, esmar ve bakliyye nevilerinden, çıkarılan sular, ve içinde nohut ve bakla gibi temiz şeyler ıslatılarak -rengi dönmüş ise de- safiyyetine halel gelmemiş olan sular, dahi necaset giderme işlerinde su hükmündedir.

Necaset ile taharet, birbirine zıt olup, şey ise zıddıyle sabit olamayacağından, şarap gibi temiz olmayan şeylerle taharet hasıl olmaz.

Temizlikte kullanılacak temizleyici sıvının (2) çıkarıcı ve izale edici olması da, lâzım olduğundan, süt (3) ve emsali gibi yağlı, bal ve pekmez gibi yapışkan, temiz sıvılar (ve keza, camidatı tahire ile ihtilât ve imtizaç ederek peltelenmiş ve tabiatı asliyyesi olan safiyyeti kalmamış olan sular) dahi temizilğe alet olamaz.

Temizleme işinde, necaseti galîza ile necaseti hafîfenin farkı olmamakla, bu babta -alel-itlak necaset- mer'î ve gayri mer'î olmak üzere ikiye ayrılır.

Kuruduktan sonra iz bırakana: Mer'î, yahut cirimli (4) ve iz bırakmayana, gayri mer'î, yahut cirimsiz tâbir olunur.

Necaseti mer'iyye ile pislenmiş olan şey, necasetin aynı ve eseri (5) ondan zail olunca, tahir olur. İzale yolu, her ne olursa olsun, yâni gerek gasl veya mesih, yahut delk ve ferk bulunsun. Gasl suretinde dahi, gerek akar suya, gerek durgun ve çok suya konarak, yahut da üzerine su dökülerek veyahut, leğen gibi bir kap içinde bir defa veya birçok defa yıkanarak olsun.

Renk ve kokudan ibaret, eserin kalması, izalesi meşekkatli olduğuna göre, zarar vermez.

Sudan ve su yerine kaim olan sıvılardan başkasına: Meselâ, sabun ve sodaya muhtaç olmak ve hattâ, suyu ısıtmağa kalkışmak, meşakkattir.

Meselâ kana bulanmış olan veya üzerine şarap dökülen veyahut müteneccis boya ile boyanan bez, necaseti gayri mer'iyye yeri gibi, üç defa veya suyu sâfi oluncaya kadar, yıkanarak tahir olur. Boyanın rengi ve kanın veya şarabın lekesi onda kalabilir (6).

Pis kına (7) ile elini kınalamış olan kadın, elini üç kere yıkamakla, elleri temizlenmiş olup, kına eserinin elde kalmış olması zarar vermez.

Ele, yahut yüze, veşm yapmak (nişan döğmek), dahi böyledir ki nehyedilmiş olan -âdeti cahiliyye üzere- bir yerini iğneleyip kanattıktan sonra, sürme veya çivit sürüp morartmak halinde, kan ile necislenmiş olan sürme veya çivit sürülen yer, şifâ bulduktan sonra, üç kere yıkanmakla temiz olur. Eseri izale için deriyi kesmek, yahut yerini yara etmek, lâzım gelmez.

Müteneccis olan, (sade ve zeytin yağı gibi) yenecek yağlar olursa, üzerine üç defa su (8) döküp almakla tahir olur. Su dökülünce, her defasında, biraz karıştırılır. Yağ suyun üzerine gelince alınır, yahut altından delikli bir kap içinde bulundurup, üzerine su dökerek, yağ suyun yüzüme geldikte çalkalamak ve altındaki deliği açıp suyu akıtmak ile, yağ alınmış ve temizlenmiş olur.

Bunlar sıvı hakkındadır. Katılarda, takvir tariki icra olunur ki, necis olan yerin oyulup atılmasıdır (9).

Bal, pekmez, süt gibi pislenmiş mayiler, tahir su ile kaynatılarak temizlenir. (Galy) kaynama demektir.

Fehhârı cedid ki, topraktan yapılmış ve ateşte pişirilmiş olan testi ve çömlek gibi kapların yenisidir, bunlar pislenirse, her defasında, damlalar kesilmek üzere üç kere yıkanır. Bir kavle göre yenisi yakılır. (Yakmak alazlamaktır) ve eskisi yıkanır (10).

Tahtanın dahi, eskisi yıkanır, yenisi yontulur.

Alel-itlak meni, yıkamakla tahir olur. Hasseten, insan menisinin kurumuşu, ovalamakla da zâil ve orası tahir olmuş olur. (Nitekim - ferk tarikinde beyan olunur). Pis su ile su verilen bıçak, zahiren, bâtınen necis demek olmakla, zâhiri yıkamakla tahir olup onunla kesilen (meselâ) kavun yenir ise de, onu üzerinde taşıyanın namazı sahih olmaz. İçi ancak yeniden su vermek ile temizlenir. Nitekim, ateşle temizleme bahsinde bildirildi (11).

İz bırakmayan necasetle pislenmiş olan şey, onu yıkayan veya kullanan tarafından (temizlenmesine galebei zan hâsıl oluncaya kadar) yıkamakla temizlenmiş olur (12).

Galebe-i zan: Üç kere yıkamak ve sıkılan neviden ise, (13) her defasında sıkılmak ile takdir olunmuştur (14).

Sıkılmakta ve huhusiyle üçüncü defasında, damlamak kesilinceye kadar mübalâğa olunur.

Bu hususta itibar, her sıkanın kendi kuvvetine göredir. Birinin sıkıp damlatamadığı şeyi, diğeri sıkıp damlatabilir. O şey, ikinciye göre tahir olmasa da, evvelkine göre tahir olmuştur.

Kuvvetli sıkmak matlup olduğundan, (elbisenin rikkatine mebni, onu sıkmakta ileri gidilmez ise, o libas, temiz olmaz) denilmiş ise de, sahih olan, zarurete mebni, onun da temiz olduğudur. (Dürrü muhtarda olduğu gibi).

Sıkılamayacak şey, üç kere kurutulmuş olur ki, her yıkanışta, suyu süzülüp damlalar kesilinceye kadar bırakılır (Tecfif), kurutmak demek ise de kurumak şart değildir (15). Su damlamaz olması kâfidir.

Bunların hepsi, yâni üç kere yıkanıp sıkılması veya tecfif olunması, tekne (gibi bir şey) içinde yıkanmak suretindedir. Amma, büyük bir su içinde yıkanmak veya üzerine birçok su dökülerek - ona isabet eden sular çıkıp, başka sular onu takip etmek suretinde, sıkmak ve tecfif etmek ve tekrar batırmak şartları olmayarak - tahir olur.

(Hıskıfî der ki, muhtar olan budur. Nitekim, müellif, onu, akar suya koymak, üç kere yıkayıp sıkmaya hacet bırakmaz demiştir (16). Muhaşşinin beyanına göre, bu hususta bisâtın (bisâttan burada kaliçe maksuttur) ve gayrisinin farkı yoktur. «Müteneccis bisât akar su içinde bir gece bırakılır» demeleri, ancak vesveseden kurtulmak içindir. Akar suya mülhak olan, çok durgun su dahi onun gibidir.

(Tekne ve leğen gibi bir) kap içinde yıkanmak suretinde, bir kapta yıkanmış ise, her yıkayışta, suyu atılarak, sonunda o kap dahi yıkanmakla tahir olur. Başka başka kaplarda yıkanmak, yâni üç defanın her birinde, bir başka kaba konduğu takdirde, o kaplar ile içindeki suların hükümleri ayrı olup, birinci kap, ve suyunun isabet ettiği şey, üç kere ve ikinci kap ve suyunun isabet ettiği şey iki kere ve üçüncü, kap ve suyunun dahi isabet ettiği şey, bir kere yıkamakla temiz olur (17).

Durgun az su, necise mücerret telâki ile, necis olmak, su kısmında zikredilen meselelerden olup, bundan, pislenmiş olan şeyin, bir kap içinde yıkanarak temizlenmesi müstesnadır ki, müteneccis olan (meselâ) bez, gerek bir leğen içine konarak üzerine su dökülmüş olsun (18) gerek leğenin içinde su var iken ona konulmuş bulunsun, o suyun necisliğine, ancak bezden ayrıldıktan sonra hükm olunabilir. Kıyasın muktazası, onun suya konulması veyahut suyun ona dökülmesi ile, su pis olmak idi ise de, mai müstamel meselesinde olduğu gibi temizlik zaruretine mebni, böyle hükm olunmuştur.

Suya değmiş olan şey, pislenmiş olmayıp ta (aynı necis) olduğuna göre. istisnaya hacet olmayarak, o su, sadece necasete bulaşmış olmakla, necis olur. Gerek su necasete gerek necaset suya vaki olmuş bulunsun birdir.

Şu kadar ki, akış suretinde, suyun pislenmesi, hepsinin veya ekserinin içinde su var iken ona konulmuş bulunsun, o suyun necisliğine, ancak üzerine akmak ve damın oluğunda veya yanında necaset bulunmak gibi.

Meğer ki, su akıcı olmakla necaset dağılarak eseri zahir olmamış ola. Bu takdirde, su necis olmadığı gibi, nehir içinde bir lâşe ve dam üzerinde bir necaset bulunmak gibi, suyun ancak, az kısmı necise geçmiş olmak takdirinde dahi, su necis olmaz (19). - Durgun su az olduğu sûrette içine necaset vâki olursa, o su necis olur.

Akar suda ve o hükümde olan, durgun çok suda vaki olan necasetin eserinin zuhuruna bakılır.

(Akma suretinde dahi, itibar eseredir.)

------------------

(1) Yaş bez veya sünger ile silmek dahi, bu hususta yıkamak demektir. Abdest ve gusülde böyle değildir.

(2) Mayi kaydı, câmitten korunmaktır. Kar ve buz erimeden, temizleyici değildir.

(3) Velev ki, çalkalanıp yağı alınmış olsun.

(4) Kan, insan menisi hayvan tersi gibileri, necaseti mer'iyyedir. Şarap, mer'ive rakı gayri mer'îdir.

(5) İzalesinde güçlük olmayan, eser maksud olduğu gelecekte anlaşılır.

(6) Müellifin ve sahibi dürrün ifadelerinden anlaşılan, müteneccls dühen (pisyağ) ile pislenmiş olan şeyi, yıkadıktan sonra, onun eseri olan yağın bekasıdahi, zarar vermez. Çünkü, sirayet ondan mâfuvdur. Hem de dühen, nefsinde tahirdir. Necise mülâki olmakla pislenmez. Muhaşşi der ki, bundan müteneccis sabununhükmü dahi bilinmiştir ki, gasl ile mücavir necaset ondan zail ve kendisi tahir olur.

Hanefî mezhebi üzere olmayan bâzı ulemâ: O, ebeden tahir olmaz, demişlerdir. Nitekim, kalb, istihale, kaynama tariklerinde zikrolunur. Aynı necis olan (şahmi hınzır) veya (Vedki meyyite bulaşığı) olursa, o başkadır ki, onun tathir!, (kalbi ayne) mütevakkıftır. Nitekim gelecektir.

(Düsumet) desim demektir ki, yağın bulaşığı ve yağlı şeyin halidir. (Teşerrüb) içmek, yâni suyu ve rutubeti çekmek ve emmek demektir. (Dühen) yaprak ve hububattan çıkarılan yağdır. Yenecek yağa (semn) ve gül yağı gibi sürünecek yağlara da (dühen) denir. (Şahm) içyağı ve (Vedk) çerviştir.

(7)Pis olmuş, meselâ murdar su ile yoğrulmuş kına demektir.

(8) Suyu mutlak zikretmekle, mikdarı yağa müsavi olup olmamağa şâmil olmuştur. Bâzıları, o mikdarda olmasını şart kılmıştır.

(9) İleride geleceği gibi. Mayiin pislenmesi dahi, sathı, yüz arşından eksik olmakveya necaset eseri onda aşikâr bulunmak iledir.

(10) Yâni üç kere yıkamakla tahir olur. Tecfif (ki, burada damlaların kesilmesidir) gerek bulunsun, gerek bulunmasın. Çünkü, necaset onun yalnız zahirinde olmakla, beden gibi olmuş olur. İbni Hümam, der ki, eskiyi pislendiği vakitte, yaşbulunmak kaydiyle takyid etmelidir. Çünkü, istimalden sonra metrûk olup, kuruyankap, yeni gibidir ki, onun dahi yaşlığı cezb eder olduğu görülmüştür. Bahri Râiktemezkûrdur ki, evâni üç nevidir: Topraktan, ağaçtan, demir gibi bir şeyden. Bunların temizlenmesi, dört türlüdür: Yakmak, yontmak, silmek, sığamak, yıkamak. İmdi, topraktan olup ta, yeni olduğu için necasetin ona tedahülü tabii olan kab, yakılır (yâni alazlanır). Eski ise, yıkanır. Ağaçtan olup ta, yeni olan kap, yontulur.Eski ise, yıkanır. Demir, tunç, kurşun ve billûrdan olup ta cilâlı olan kap silinir.Cilâlı değil ise, yıkanır.

(11) Bıçak gibi cilalı şeyler zahiren teneccüs ettikte, mesh ile dahi tahirolunur.

(12) Yıkamağa başlayan o olduğuna göre, yıkayanın zannı ve yıkayan temyizsahibi değilse, kullanmağa muhtaç olduğuna göre, kullananın zannı muteber olur.

(13) Çünkü, beden ve kap gibi şeyler sıkılmaz.

(14) Muhaşînin beyanına göre, bu takdir, bizce lâbüd değildir. İtibâr, ancak galebe-i zannadır. Galebe-i zan, onun madunu ile de, hâsıl olabilir. Hattâ, pis bir libasüzerine su cereyan ederek, taharete zan, gâlip olsa, her ne kadar yıkamak ve sıkmak bulunmazsa bile onun istimali câiz olur. Vesveseli olmayan hakkında, zahirolan budur. Vesveseli olan için, takdiri mezkûr zahirdir.

(15) Bunu, Tahtâvî merhum, haşiyesinde söylemiş ve izalesi, meşakkatli dahiolsa, eserin kalması, bu hususta mâfuv olmaz, demiştir. Lâkin, tathir her nasıl veher ne tarik ile olursa olsun, eserin izalesi, her mevzide, meşakkat olmamak kaydiyle şart kılınmıştır.

(16) Akar suya atılan veya konulan (pislenmiş) kap gibi ki, dolup boşalmak iletahir olur, eğer onda necaset eseri kalmamış ise. Çanak, çömlek gibi âvâniyi dahicereyan ile temizlenmede (İbni Âbidin) havzı sagire ilhak eylemiştir.

(17) Bunu müellif merhum, bu yerde zikrettiği gibi, Muhaşşi merhum, necaseti hafife evvelinde zikrederek: Çünkü, suyun zarfı dahi, suyun hükmünü alır, demiştir.

(18) Ki, evlâm budur.

(19) Bir damın su oluğundan uzak yerde, kiri pisliği olup, o dama yafan yağmurun ekseri necasete değmemiş ve azı değmiş olsa da sonra cümlesi, su oluğundabirleşse, o oluktan cereyan eden su, tahir midir? El-cevab: tahirdir. (Feyziyye.)

   
© incemeseleler.com