Hayiz, nifas ve istihaza isimleriyle kadınlara mahsus üç nevi hal vardır. Bunlara, sırasiyle âdet, lohusalık ve mâzûrelik de denir.

Hayiz, gebeliği veya kan çıkmasını mûcip başka bir hastalığı olmayan ve nevmidi sinnine ermemiş bulunan baliganın rahmından yani döl yatağından zuhur eden kana denir.

Muhaşşi der ki, bu tarif hayizin necisten addedilmesine göredir (1). Hadeslerden biri olduğuna göre, şöyle tarif edilir: Hayiz, malûm müddetle devam eden şer'i maniadır.

Kadınlarda, bir sinni bülûğ ve bir de sinni iyas vardır. Bülûğ yaşının başlangıcı, dokuzdur (2). İyas yaşının sonu elli beştir. Bülûğa erene baliga denildiği gibi, iyas yaşına ulaşana da âyise tâbir olunur.

Bir kız, dokuz yaşından itibaren hayiz görerek baliga olabilir ki, kadın yaşına varmış, ve erkeğe mukarenetinde, gebe kalmak istidadında bulunmuş olur. Elli beşi geçmemek üzere (3), yaşlandıkta hayiz kesilerek âyise olur ki, artık kendisinde gebe kalmak ümidi ve istidadı kalmamış olur. (Bu sebeple, âyise denir ki, nevmidi yaşı demek olur).

Hayiz görene: (Zâtül-hayz) ve bilfiil hayiz üzere olana: (Hayiz), denir. Tâmis, Hâyiz mânâsındadır.

Hayiz müddetinin en azı (geceleriyle beraber) üç ortalaması, beş ve en çok on gündür.

Üç günden eksik on günden ziyade olmamak üzere, hayiz demi, kadınların bülûğundan itibaren, başlayıp, sinni iyâsa kadar - gebelik gibi bir ârıza olmadıkça - her ay âdet ettiği günlerde gelir. Günleri, bazen değişebilir.

Hayiz müddeti içinde, demin devamlı olarak gelmesi şart olmayıp, inkıtaı dahi, nüzulü gibidir ki, seyelân hükmündedir. Ve hâlis beyazdan mâda dahi gelen, hep hayiz demidir.

Kadınlar gebe kaldıklarından itibaren âdeti ilâhiyye: rahim kapısı, kapanmak üzere, carî olmakla, gebeler, hayizden hâli olurlar. Doğumdan sonra, nifasa müptelâ olurlar.

Nifâs: Kadından, doğumu müteakip, zuhur eden kandır.

Hades olmak itibariyle nifâs: Doğumun akabinde, demin çıkması sebebiyle olan, şer'i mâniadan ibaret olmak üzere tarif olunur.

Doğmakta olan çocuğun, ekser kısmının çıkması dahi, (doğum) hükmündedir.

Doğru gelmesinde itibar, göğüse; ters gelmesinde ise, itibar göbeğedir.

Nifas üzere olan kadına, lohusa denilir.

Nifas müddetinin ekseri, kırk gündür ki, ondan ziyade sürmez. En azı için, muayyen müddet yoktur. Çünkü, nifasın rahminden inmesine delâlet etmek üzere, doğumdan başka emâreye ihtiyaç yoktur. (Hayiz ise, onun üç gün devamından başka, rahimden inmesine delil bulunmadığından, hayizin en azı, üç gün itibar olunmuştur. Lâkin, kadın, sadece kan görmekle başlamış olsa dahi, namazını terk ve orucunu tehir eder, zevci dahi ona yakin olmaz).

Âzâsı belirmiş olan düşük dahi olsa, (vaz'ı hâmil) demek olmakla, kadın nifas görür ve iddet beklemekte ise iddeti sona ermiş olur. Ve cariye ise, (efendisinin iddiasiyle) ümmü veled olur. Ve doğuma müteallik yemini olan, hânis olur. (Lâkin miras ve vasiyyete müstahak olmaz. İsim verilmez. Gasl edilmez. Namazı kılınmaz).

Vaz'ı hâmilden sonra (şâz olarak) kan görmeyen kadın, (kavli imameyn üzere) lohusa olmamakla (4), ona ancak, abdest almak ve (indelimam) ihtiyaten gusül etmek lâzım gelir. (Nevâkizi vuz'un ikincisine bak).

İstihaza: Kadından, hayize göre, üç günden eksik veyahut on günden ziyade gelen, ve nifasa göre, kırk günü geçen kandır.

Hades olmak itibariyle istihaza: Hayiz ve nifas haricindeki kan sebebiyle olan şer'i mâniadır.

Gebeden ve âyiseden ve küçük kızdan (yâni dokuz yaşına girmemiş olan kız çocuğundan) gelen kan, dahi istihazadır.

İstihaza üzere olan kadına: Müstehaza, denir.

İki hayiz arasında olan temizliğin en azı on beş gündür, en çoğu için müddet yoktur. Bazen, bir kadın, bir seneden ziyade (tuhur) halinde bulunabilir. (Tuhur, hayiz ve nifastan ârî, temizlik demektir).

Meğer ki, müstehaza olan, baliga olmuş ola, ona âdet denilerek, hayizi on gün, ve tuhuru on beş gün, nifası da kırk gün takdir olunur.

Âdet günleri olup da kan, mûtadı tecavüz ederek, hayiz ve nifasın (ekser hadlerinden) ziyade olursa, âdeti üzere ipka olunup, fazla olan günleri, istihaza sayılır.

Âdetini unutur ise, (muhayyire) tâbir olunur.

(Muhayyire, şaşırmış yâni gününü şaşırmış demektir).

Müellif der ki; hayiz, fıkhın anlaşılması güç, baplarından ve talâk, itak, istibra, iddet, nesep, hilli-cima, salât, siyam, tilâvet, iytikâf, duhulü-mescit, tavafı hac, bülûğ gibi birçok ahkâmına mebni, çok mühim bir husustur.

Hayizin talâka taallûka; (zevcei medhul binayı, hayiz halinde boşamak, bid'attır). Hayizden sonra cima vukubulmayan tuhur da boşamak: sünnet olmasındandır.

İtak'a taallûku: Ümme-veled olan cariye, azat olursa, üç hayiz ile iddet bekler, olmasındadır.

İstibraya taallûka: Zâtül-hayiz cariyenin bir hayiz ile istibra edilir, olmasındadır. Bu istibra, istinca bahsinde geçen istibranın gayridir ki, rahmin çocuktan müberra olmasına dâirdir.

İddete taallûku: Zatül-hayiz olan hürrenin iddeti üç, ve cariyenin, iki hayz, olmasındadır.

Nesabe taallûka: Hurre-i mutallaka, üç hayiz ile, iddet gördükten sonra, doğurduğu çocuk, iddeti munkazî olduktan altı ay sonra dahi doğmuş olsa, zevcinin nesebine ilhâk olunmaz olup, kan görmeyerek dünyaya getirdiği çocuk ise, iki sene sonra dahi doğmuş olsa, onun nesebine ilhâk olunur, olmasındadır.

Cimaın helâllığına taallûku: hayizden pâk olan zevceye yaklaşmak, helâl olup, zevç için, onu hayiz ve tuhur hakkındaki ihbarında tasdik etmek câiz olmakla, hayzini ihbar edince, yaklaşmaktan vaz geçip ve tuhrunu haber verince de, tekarrup edebilmek, hususlarındadır.

Salât ve siyama taallûku: Kadın kısmı bunları hayizli olduğunda yapmayıp, hayizden pâk olduktan sonra, kılmak ve tutmak hususundadır. Hayiz meselelerini bilmeyen kadın, salât ve sıyamını, onların vücubü vaktinde terk ve vücubü terki vaktinde ikame eder ki, bunların ikisi de haram ve zararlıdır.

Tilâvete taallûku: Aşikârdır ki, hayize Kur'ân okumak haramdır. Mescide girme dahi öyledir. İtikâf dahi, hayiz ile fasittir. (Nifas hakkındaki hüküm de böyledir.)

Messi Kur'ân hususunda hayize, küçük hades dahi iştirak eder.

Cinayet hükmünce, fark olmakla beraber, Kâbenin tavafı dahi böyledir.

Bulûğ ile ilgisi, medârı teklif olmasıdır. Hayiz, eser-i bülûğdur.

Hayiz ve nifas ile, sekiz şey haram olur:

1 — Namaz.

2 — Oruç.

Sıhhatin şartı, mevcut olmadığı için, bunlar hayiz ve nifas halinde, sahih olmaz.

Malûm olsun ki, hayiz ve nifas, namazın hem vücubünü ve hem cevaz ve sıhhatini meneder. Orucun, yalnız sıhhat ve cevazını meneder. Vücubünü menetmez. Hürmetten adem-i sıhhat lâzım gelmemekle, müellif; sahih olmazlar kaydını dahi ziyade etmiştir. Ve şüphe yoktur ki, bir şeyi menetmek, onun kısımlarını dahi menetmek demek olmakla, hayiz ve nifas halinde olan kadınlar, tilâvet secdesi ve şükür secdesinden dahi memnûdurlar.

3— Âyet okumak.

Meğer ki, zikri veya senâyı veyahut duâyı müştemil bulunan âyetleri, zikir ve senâ ve duâ kasdiyle okumuş ola. Bu halde, beis yoktur. Hattâ, Fatiha sûresini ve içinde duâ mânâsı olan, sair Kur'ân âyetlerinden birini Kur'ân kasdetmeyerek, duâ tarikiyle okursa, bir beis yoktur.

Hükmü ve haberi müştemil bulunan âyet, zikir kasdiyle dahi okunamaz.

Bir âyetin alt kısmı hakkında tashih muhteliftir. Muhtar olan; men'in mutlak olmasıdır. Zira hadîs-i şerifte,«Hayizli ve cünüp Kur'andan bir şey okuyamaz.» buyurulmuştur. Lohusa dahi hayiz gibidir.

4— Messi âyet.

Yâni âyete el sürmek, dokunmak. Gerek kâğıtta, gerek pareda, gerek duvarda yazılı olsun. Zira, âyette «Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz.» buyurulmuştur. Meğer, bir kılıf ile messedilmiş ola ki, o kılıf, Kur'ân ve onu havi olan cild gibi hailden ayrı ola. Kavli sahih böyledir (5).

Elbisenin yenleri, giyene tâbi olduğu için, onunla âyet tutmak tahrimen mekruhtur (6).

5— Mescide girmek.

Çünkü, hadîs-i şerifte: «Mescit cünüp ile hayızlıya helâl olmaz.» buyurulmuştur. Lohusanın hükmü dahi hayiz gibidir.

Muhaşşi der ki, mescidin Kâbeye şümulü olur. Bayram ve cenaze namazgâhlarına şümulü olmaz. Dürerde memnuiyyet, girmek, zaruret yokluğu ile takyit olunmuştur: Evin kapısı, mescide yakın olmak gibi bir zaruret olur ise, mescide girmek memnû olmaz.

6— Kâbenin tavafı:

Mescide girme haram olduğu gibi tavaf dahi haramdır.

Tavafın sıhhati, hadesten taharete mütevakkıf olmadığından ve diğer tâbir ile tavafta taharet, kemâlin şartı olduğundan, gerek küçük, gerek büyük olsun, alelitlâk hadesten taharet etmeden, tavaf sahih ise de, beyti muazzamanın şerefi ve «tavaf salât gibidir.» hadisine binaen, tavafın, taharetsiz olanı haram, ve tavaf evsafın tefayütü ve ahdasın ihtilâfı tavaf eden için, mucib-i zebh veya mucib-i nahr veyahut mucib-i sadakadır. Meğer ki, tavaf-ı rükün, eyyam-ı nahirde taharetle iade oluna. Nitekim, Kitâbul-hacte müstakillen zikredilecektir.

7— Cimâ:

Hayiz ve nifas halinde olan zevcesine muamele-i zevciyede bulunan kimseye, müstahap olan: Bir yahut yarım dinar sadaka vererek tövbe etmek ve bir daha bu işi işlememektir. Dinar altın sikkedir ve yarım altın lira değerindedir.

Zevc için - bu halde - mübaşeret haram olduğu gibi, zevce için de, fiile temkini nefs etmek, haramdır. Firaşını ayırmak hiç te lâyık olamaz.

8— Göbek altından, diz altına kadar olan mahal ile istinfa. Âyet-i Kerimede: «Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayınız» (Bakara: 222) buyurulmuştur.

Hadîs-i şerifte de: «Leke mâ fevkal-izâr,» varit olduğu için göbeğin üst yanı, intifâ'da helâldir.

Hayizin, pişirdiğini yemek ve dokunduğunu istimal etmek ve artığını içmek mekruh olmaz.

Hayiz ve nifas demi, bunların (haddi ekserinden sonra) kesildikte (7) zevce ve cariyeye, bilâ gusül dahi mükarenet, helâl olur. «Temizleninceye kadar» kavli kerîmine binaen ki, tuhur hürmete gaye kılınmış demektir. (8)

Teşdidi ta ve ha ile: «Yettahherne,» şeklinde dahi kıraet bulunmakla» - ihtilâftan kurtulmak için - gusül etmedikçe, cimâda bulunmamak müstahap olur (9).

Çokluk miktarın dûnunda, âdetin tamam olmasına mebni, kanın kesilmesinde zevce veya cariyei müslimenin vikaı şu üç emrin biri olmadıkça helâl olmaz: Ya gusül etmiş olmalıdır. Çünkü, haddi-ekalde, gusül zamanı dahi hayizden mahsuptur (10). Gusül etmekle ondan halâs olmuş olur (11). Yahut bir özre mebni, teyemmüm edip onunla nafile olsun, alelesah namaz kılmış olmalıdır (12). Ta ki, teyemmüm, namaz için, teahhüt etmiş ola. (gusülün, müekkide ihtiyacı yoktur). Veyahut kesildikten sonra gusül ve tahrîmeye ve bunların mafevkini icraya vakit bulmuşken gusül veya teyemmüm etmeyerek bir namaz vakti çıkmakla, namaz onun zimmetinde borç olmuş olmalıdır.

Bu halde vaktin - yalnız - çıkmasiyle onun cimaı helâl olur. Zira o vaktin namazı, onun zimmetine müterettib olmuştur ki, bu da, taharet ahkâmından bir hükümdür (13).

Eğer vakit, gusüle ve tahrimeye kâfi gelmeyecek kadar az ise, onun mücerret huruciyle yâni, su veya teyemmüm ile temizlenmedikçe kadının taharetine hükmolunamaz: Hattâ (O vaktin namazı ona lâzım olmayıp, vakti o sûretle geçmiş olan salât) yatsı namazı olduğuna göre, zimmetine müterettib olmadığı gibi, kendisi hâizen sabahlanmış demek olacağından, o günün (ramazan günlerinde olduğu taktirde) orucu dahi sahih olmaz.

Eğer kan, kadının âdeti tam olmadan, münkati olmuş ise, üç günü geçmiş ve kadın gusül eylemiş dahi olsa, âdeti güzeran olmadıkça, zevc onunla mukarenette bulunamaz. Zirâ, âdet içinde, hayizin tekrar gelmesi gâliptir. Binaenaleyh, âdetin tamam olmasından evvel, ettiği gusülün hükmü tesiri olamaz (14).

Meseleyi (müslime) kaydiyle takyid, kitabiyenin yâni Yahudî veya Nasârâdan olan (gayri müslime) zevce veya cariyenin on günden evvel, âdeti son bularak, hayiz demi münkati olmakla, cimâi helâl olduğu içindir. Çünkü, onlar gusül ile mükellef değillerdir (15).

Kanın kesilmesi için, haddi-ekserde müekked, şart olmayıp, onun haddi-ekalde şart olması zikredilen iki kıraet arasım birleştirmek içindir (16).

Hayizli ve lohusa olanlar, oruçlarını kazâ ederler. Namazlarını kazâ etmezler. Hazreti Aişe hadîsine binâen ki, «biz bu hallerin kendimize isabetinde, orucun kazâsıyle emrolunur idik, namazın kazâsıyle emrolunmaz idik» buyurmuştur. İcma dahi, bunun üzerinedir (17).

Cünüplük ile, beş şey haram olur:

1 — Namaz. (Çünkü, âyette taharet ile emir olunmuştur).

2 — Kıraeti âyet (Hayiz ve nifas ile haram olan sekiz şeyin üçüncüsüne bak). (18).

3 — Messi âyet. (Sekiz şeyin dördüncüsüne bak).

4 — Mescide girmek. (Sekiz şeyin beş ve altıncısına bak).

5 — Kâbeyi tavaf. (Yukarıdaki, beş ve altıncıya bak).

Abdestsiz üç şey haram olur:

1 — Namaz. (Âyette, taharet ile emrolunmuştur).

2 — Tavaf. (Yukarıda geçene ve evsafı vuzu faslına bak).

3 — Messi Mushaf, yâni Kur'âna el sürmek, velev ki, bir âyet olsun (19).

İstihaza kanı ki, rahimden değil, bir damardan akıp gelmektedir. Ve alâmeti de kokusu olmamaktır. Burundan devamlı olarak gelen, kan gibi, özürlerden olmakla, namaza mâni değildir. Yâni, salât teklifi, istihaza sahibinden sâkıt olmadığı gibi, gelecekte, mezkûr olduğu üzere, vakti kâmilde akışı devamlı olmak şartiyle, o halde kılınan namazın sıhhatine dahi (istihaza kanı) mâni olmaz.

Farz ve nafile olarak, oruç tutmağa da mâni olmaz. Ve zevcinin onunla o halde mukarenette bulunması da haram olmaz (20).

------------------

(1) Demin necis olduğunda, şüphe olmamakla beraber, nisvanın hayizi de ahdastan olmak, muhakkaktır. Hayizin necislerden olmadığı, şununla istidlâl olunurki, necasetin izalesi, salâta duhulü ibaha ettiği halde, hayizin izalesi ve hayizin yıkanması, salâtı mübah kılmaz. Ve buna taallûk eden ahkâmın çoğu, hadeslere muhtas olan hükümlerdir.

(2) Erkekte bülûğ yaşının başlangıcı, on iki, kızlarda ve oğlanlarda, bülûğ yaşının sonu, on beştir. Erkekte bülûğ eseri, gebeliğe sebep ve ihtilâm olmaktır. Kadında bülûğ eseri, hayiz görmek ve gebe kalmaktır. Bülûğ yaşının mebdeine ulaşıpta, bülûğ eseri, zuhur etmeyen oğlana (mürahik), kıza (mürahika) denir. Bülûğyaşının sonu olan on beşine varmış olanlar, kız olsun, oğlan olsun, baliğ sayılır.

(3) Bâzı kadınlar daha önce âyise olurlar, elli beş son haddir.

(4) Ona gusül lâzım gelmez ve onun orucu varsa, bâtıl olmaz. Çünkü, bunlar nifasın hakikatine taallûk eder. Kıyas olan da budur.

(5) Yanmak veya suya batmaktan koruma gibi zaruretler, hürmet hükmünden müstesnadır. Kur'ânın tercemesi dahi aslı hükmündedir. Âyet ile Mushafın farkışuradadır ki, Mushafın yazıdan hâli olan yerlerine dahi hadesli el süremez. Mushafın mâdâsında, memnu olan (nefsi âyetin) messdir. Âyet ile takyit, bir âyetin madununu messetmek memnu olmadığındandır. Kadıhanın fetvalarında, Harbî ve Zimmînin kıraeti bahsinde, zikredilmiştir ki, Harbî veya Zimmî, Kur'ân, fıkıh ve ahkâmtalibi olur ise, ihtida etmek ümidine mebni talim olunur ve lâkin Mushafa dokunmaktan menedilir, meğer ki, gusül etmiş ola. O takdirde menolunmaz. İçinde Mushaf bulunan hurca veya heybeye yaslanmak, yahut yolda onun üstüne binmek, koruma için oldukça mekruh olur.

(6) Asılda böyle yazılı olup, Muhaşşi merhum, bunun hidayede musahhah olduğunu söyledikten sonra; «Muhitte ve Camii Temurtâşi'de Mushafı yen ile tutmak, indel-âmme mekruh olmaz, çünkü, memnû olan messetmektir. O da bilâ hail, el ilebilmubaşere olur, diye mezkûrdur. Bunlar, imam Muhammed'den iki rivayettir.»demiştir.

(7) İnkıtaın zikri, şart değil, âdet, mecrasında caridir. Yahut bundan sonraki,meseleye mukabele içindir. Dem münkati olmasa da, hüküm böyledir.

(8) Hemde hayiz on günden ziyade sürmez. Dem gerek münkati, gerek gayrimünkati olsun, on günden ziyadesi istihaza kanıdır ve münasebet için bir mâni teşkil etmez. Demek ki, o müddetten sonra tuhur mütehakkaktır.

(9) Âyet, hayiz hakkında ise de, nifas dahi o hükümdedir.

(10) Malûm olsun ki, igtisal zamanı, hadd-i ekal için inkıtada hayizden, ve ekseriçin inkıtada tuhurdan muteberdir. Tâ ki, müddet ondan ziyade olmasın. Bu dasalât ve orucun vücubü ve ric'atin inkıtaı ve tezevvücün helâl olması hakkındadır.Hayiz demi, ekser müddette kesilmiş olmakla ric'at münkati olur ve gusül etmedendahi, âhara tezevvüç ona helâl olur. Ekal müddette inkıta'ı dem, böyle değildir ki,onda gusül veyahut onun makamına kaim olacak şey meşruttur.

(11) Medarı illet budur. Artık kadın, salâtın vücubuna değil, kıraete müteallikahkâmca, tahiraı hükmündedir.

(12) Mücerret teyemmüm, bu bapta, bil-icma, gusül makamına kaim olmaz.

(13) Yâni, sair ahkâm dahi, ona tâbi olur. Hükümlerin cümlesinden biri de, Cimaın helâlliğidir.

(14) Lâkin o kadın, badel-gusül ihtiyaten namazını kılar, ve orucunu tutar. Namaz için, vakti müstehabın, sonuna doğru guslü tehir etmek ona vâcip, ve deminkesilmesi âdetin bitmesinden sonra olmuş ise, guslün, o kadarca tehiri ona müstehap olur.

(15) Akvali musahhahanın biri, yukarıdakidir. Diğerinin hükmüne göre, kitabiyenin dahi hükmü, müslime gibidir.

(16) Teşdidi kıraetin zahiri dahi, muhtemeli-ıtlak olmakla, biz guslün istihbabına kail olmuşuzdur. Biz, onların ikisiyle de âmil olduk. Delâilde asıl olan, ihmal değil iymaldir.

(17) Hem de namazı kaza etmekte güçlük vardır. Zîra, hayiz, her ayda galibentekerrür eder. Oruç öyle değildir.

(18)Zeyd, cünüp iken, gusül murat ettikçe, senâ kasdiyle: Bismillahir-rahmânir-rahîm el-hamdu-lillahi rabbil-âlemîn demekte beis var mıdır? Elcevap: yoktur.Feyziyye.

(19)Hayiz ve nifas ile haram olan sekiz şeyin, dördüncüsüne bak. Bu husustakimemnuiyyet esahtır.

(20) Çünkü, eza değildir. Sahabiyattan Hamne binti Cahş (Radiyallahü teâlâ anhâ) müstehaza imiş. Zevci olan Hazreti Talha (Radiyallahu teâlâ anhü) o haldeonunla mukarenette bulunurmuş. Bunu, Ebû Dâvud ve başkası, isnadı sahih ile rivayet ettiler.

   
© incemeseleler.com