Kırık üzerine bağlanan tahta sargıya cebire, yaraya bağlanana isâbe denir. Gerek bunlara, gerek özürlü yere konulan pamuk ve sakız gibi şeylere ve ilâçlara (zaruret halinde) mesh olunur.
İmdi, kan aldırarak veya sülük tutunarak, yahut sair suretle yaralanarak veya çıban çıkararak veyahut kemiği kırılarak veya incinerek sargı saran veya sardıran kimse, özrü abdest âzâsında ise abdest alırken veyahut her nerede olursa olsun, gusül ederken orasını ne sıcak ve ne soğuk su ile, yıkamağa veya mesh etmeğe kaadir olamaz ise (1), onun üzerindeki şeye bir kere mesh eder.
Hazreti Nebiyyi Ekrem sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz, Uhut vak'asında almış oldukları yaranın sargısına meshetmişler ve Hazreti Ali'ye Hayber'de, bilek kemiği kırıldığında sargı üzerine meshi emir etmişlerdi.
Meshin medarı, tahfif üzerine olduğundan, onda bir defa kâfi olup tekrar lâzım olmadığı gibi (2), kaplayu mesih, yaranın fesadım müeddi olmamak için, sargının bütününü mesih dahi lâzım olmayıp ekser kısmını mesheylemek kâfidir.
Sargıyı çözmek zarar verirse, özür yerinin etrafından sargı altında kalan yerleri yıkamak lâzım olmayıp, sargının dolamından, tenin açık kalan yerlerini meshetmek de kâfidir.
Eğer sargıyı çözmek zarar vermez ise, çözüp oralarını yıkar ve özür mahallini mesheder. Meshin zararı olursa, etmez.
Cebîre ve isâbe gibi şeylere mesh, mestler üzerine olan mesih gibi muayyen bir müddetle muvakkat olmayıp, şifa buluncaya değin devam eder.
Meshin sıhhati için, onlar taharet üzere (yâni abdestli olarak) sarılmak meşrut olmaz.
Bir ayağını yıkadığı halde, diğer ayağının sargısına mesh câiz olur. Şifadân evvel sargı düştüğü takdirde, mesh, bâtıl olmaz (3). Kıyamı üzere mebni, hadesi asgar ve hadesi ekber, bu hususta müsavidir.
Bir sargıya meshettikten sonra, onun üzerine bir sargı daha bağlarsa, ona mesheder.
Onu çıkardıktan sonra, altının meshini iâde etmez. Altındakinin ıslanmasiyle, sargının meshi bâtıl olmaz. Mesihten sonra, sargıyı değişmek câiz olur. Değişmekle meshi iâde vâcip olmaz. Ancak iâde efdaldir.
Bu meselelerde mest üzerine mesh, farklıdır.
Gerek Cebirde ve isâbe üzerine, gerek başa edilen mesh, abdest gibi su ile taharet ve abdestin cüz'ü demek olmakla niyyete muhtaç değildir. Mestler üzerine edilen mesh dahi, en zahir kavle göre böyledir. Bir kavle göre, onda teyemmüm gibi niyyet, şarttır.
Tırnağı kopup veya bir başka dert hâsıl olup, üzerine ilâç koymak, yahut sakız veya öd derisi gibi bir şey yapıştırmak suretinde, abdestte onların nez' ve ihracı muzır ise, üzerlerine su uğratır. Su geçirilmesi dahi zararlı olur ise, onlara mesheder. Mesh de zarar verirse terkeder. Zira, zarûretler kendi miktarları ile takdir olunur. Nitekim, ahkâmı vuzû'un tamamı faslında benzeri geçmiştir.
------------------
(1) Gasl ve meshe, suyun soğuğu zarar verir ise, teshini lâzımdır. Alâ kavlin, sıcak su istimali, meşakkati mucip olursa, vâcip değildir.
(2)Nitekim, süneni vuzu'da zikrolundu. Alâ kavlin, baştan mâdâda mesh tekrar olunur. Başın meshinde ittifakan tekrar yoktur. Başın bir rub'u meydanda kalmış ise, onu mesh eder. Ve illâ isâbeye mesh eder.
(3)Amma, şifa bulduktan sonra düşerse, özür zâil olmakla, mesh bâtıl olur. Yara iyileşmiş olduğu halde, sargı düşmemiş olursa, mesh bâtıl olur. Şu kadar ki, bumesele, sargının çözülmesi, henüz iyileşmiş bulunan yaraya zarar vermemek kaydiylemukayyet olmak gerektir.