Abdestte, ayak yıkamağa bedel, ayaklarda olan meste mesh etmeğe: Meshu alel-huffeyn tâbir olunur ki, iki mest üzerine mesh etmek demektir Meshin mânası bu suretle bilinmiş ve keyfiyeti aşağıda bildirilmiştir.

Mest, topuklar ile beraber ayakları örten, ayakkabıdır.

Serhadliğe, potine, çizmeye, kalçına, aba terliğe, katı çoraba, huf, yâni mest denir.

Mesihte mahal, mestin altı veya içi olmayıp, üstüdür.

Bu kısmın mesaili: Meshin hakikatine, keyfiyyetine, müddetine, üzerine mesh edilmesi câiz olan meste, bozulmasına, bozulduktan sonraki hükmüne müteallik olmak üzere altı nevidir.

Meshin hakikati, abdestin erkânı bahsinde beyan olunmuştur.

Mest üzerine meshin keyfiyeti, sünnetinde mübeyyen olduğu üzere; mestlerin üzerini, ayakların parmakları ucundan başlayarak, aşık kemiklerini aşmak üzere, inciğe doğru, uzunlamasına, ıslak olan el parmaklariyle doğruca sığamaktır. Sığarken, parmakların açık bulundurulması sünnettir.

(Mesh, mestin altında ayak olan kısmına isabet etmek şarttır. Mest, büyük olup da, ayaktan hâli yer kalarak, mesh o hâli kısma yapılırsa câiz olmaz).

Meshin müddeti: Mukim hakkında yirmi dört, misafir hakkında yetmiş iki saattir.

Üzerine mesh edilmesi câiz olan mest, ayakları topuklara kadar örtülü olmakla beraber, koncu düşmeyen ve içine su almayan, her kalın şeydir.

(Mutlaka deriden olmak veyahut altı meşinli bulunmak şart değildir. Abadan ve kalın çuhadan dahi olur).

Meshin bozulması: Müddetinin sona ermesi, ve müddeti bitmeden mestin ayaktan çıkması, ve hattâ, ayağın ekseri kısmının konca kadar gelmesi dahi, meshin bozulmasını muciptir.

Bozulduktan sonraki hükmü: Abdest bâki ise, yalnız ayakların yıkanması, bâki değil ise, yeniden abdest alıp, ayakların dahi yıkanmasıdır.

(Bu meseleler, bundan sonra tafsilen bildirilecektir).

Mest üzerine meshin: Sebebi, şartı, hükmü, rüknü, sıfatı vardır.

Sebebi: Ayakta, abdest üzere giyilmiş, mest bulunmaktır.

Şartı: Mestin farz mahallini örtmüş olması ve mesih müddetinin bitmemiş olması ile beraber, meshe salih bulunmasıdır.

(Meshe salih olmak, mestte, meshe mâni olacak bozukluk bulunma mak ve o mestlerle fasılasız bir fersah yer yürümesi, mümkün olmaktır).

Hükmü: Müddeti dahilinde, onunla namaz kılınması, sahih olmaktır. (Bu, onun dünyevî hükmüdür. Uhrevî hükmü, sünnete uymağı kast edene, sevap husulüdür).

Rüknü: Farz olan kadar ki, - her ayağın ön tarafı üzerinden, üç parmak genişliğinde olan yerdir - mest üzerine mesh eylemekten ibarettir. Bu, onun hem de farzıdır..

Sıfatı: Ruhsat olarak meşru bulunmuş olmasıdır. Cevazım itikat ile beraber, ayağını çıkarıp yıkamak külfetini ihtiyar eden, azimetle sevaba nail olur. Yâni azimetle amel etmiş olmak efdaliyyetinde bulunmuş olur. Çünkü, ayak yıkamak, meste mesh etmek gibi kolay değil, meşakkatlidir. Ecr ise, meşakkat nisbetindedir.

Mestlerin üzerine mesh, kavlen ve fiilen, sünneti seniyye ile sabit ve nususun ıtlakına binaen, rical ve nisâ için, seferde ve hazarda, gerek ihtiyaç ve meşakkate binaen ve gerek ihtiyaçsız, câizdir. (Mest üzerine mesh sünneti meşhûredir).

(Tafdiluş-şeyhayn, (Hazreti Ebubekir ve Ömeri tafdîl) ve hubbül-hateneyn, (Hazreti Osman ve Ali) ikisini de sevmek ve mest üzerine mesh ehli sünnet alâmetlerindendir).

Bahri Râikte beyan olunmuştur ki, bâzı hallerde, mesh, vâcip olmak gerektir ki, bunlar o cümledendir: Ayaklan mesihli iken çıkarıp yıkamak takdirinde, su kifayet etmemek ve namaz vakti geçmek ve arefe vakfesi fevt edilmek.

Mest üzerine mesh hakkında olan (ahbarı müstefizeye) (1) mebni, küçük hadesten temizlenmekte, yâni abdest almakta sahih olup, (teyemmümde (2) ve gusülde, yâni hadesi ekberden temizlenmekte, sahih olamaz. Zira nas, küçük hades hakkında vârit olmuştur. Bir de ruhsat, külfete mebni olup, o da, tekerrür iledir. Hadesi ekber, o kadar mütekerrir olmadığı için, onda külfet yoktur. Binaenaleyh, hadesi ekberden dolayı teyemmüm eden, mestli yolcu (3) teyemmümden sonra, hadesi asgara düçar olarak, abdest âzâsına kâfi suyu bulduğu ve istimaline kaadir olduğu takdirde, mestlerini çıkarıp, ayaklarını yıkaması lâzım gelir. Hadesi ekbere mebni, ayaklarındaki mestlere, mesh eylemek sahih olamaz (4).

Mest üzerine mesih cevâzı için, yedi şart vardır:

(Birinci şart) abdestte ayaklar yıkandıktan sonra, mestler giyilmiş olmaktır. Velev, hükmen yıkanmış, yâni ayaklarının birinde veya ikisinde olan mazuriyete binaen, sargı üzerine mesheyleyerek, mestini giymiş bulunsun, (çünkü sargı üzerine mesih dahi, yıkama hükmündedir) veyahut, abdesti tertibi mesnunüne riayet etmeyerek almış olmak hasebiyle, evvelâ ayaklarını yıkayarak ve ikmali vuzu'dan evvel, abdeste münâfi bir hal, kendisinden sâdır olmaksızın, mestlerini giymiş olsun.

(İkinci şart) mestler, ayaklan topuklarla beraber, her taraftan örtücü olmaktır. Kısa konçlu olan mestlerin, koncu yukarısından topukların görünür olması, ve ayağa giyilen şey, iskarpin gibi topuktan aşağı olup da, üstüne aba ve çuha gibi kalınca bir şey dikilerek topukların o suretle, örtülmüş bulunması, meshin sıhhatine zarar vermez.

(Üçüncü şart) ayak onların içinde olduğu halde, âdet olan yürüyüşle bir fersah (üç mil) ve daha ziyade yürümek, ve alâ kavlin, mesafe-i seferi katetmek mümkün olmaktır. Bundan ötürü, cam veya basma, demir veya tahta gibi «ayağın veya o şeyin hareket ve yürüyüşe tahammül edemeyeceği» şeylerden yapılan, mest üzerine mesh etmek sahih olmaz.

(Dördüncü şart) Mestlerin her biri, topuktan aşağıda, her neresi olursa olsun, velev ayak altında veya ökçede bulunsun büyük yırtıktan, yâni (ayak parmaklarının küçüğü ile üç parmak miktarı) halelden «delik, yırtık, sökükten» hâli olmaktır. (Yürüme yeri olduğu için, bunda ayak parmakları itibar olunmuştur). Parmakların bitişik veya açık olarak hesap olunmasında, ihtilâf yoktur.

Halel üç tarafta olup ta, parmaklar göründüğü surette, itibar, parmağın miktarına değil, kendisinedir. Hattâ, ayağın baş parmağiyle onun yanındaki parmak görünse - ki, mikdaren üç küçük parmak olduğu halde zarar vermez.

Bir de, meshe mâni olan (halel), açık olup ta, ayak görünen veya açık değil ise de, yürürken açılandır. Uzunlamasına olup ta üç parmak sığacak olan (büyük yırtık) mestin salâbeti cihetiyle, (yürürken açılır ve ayak görünür, olmadıkça) zarar etmez.

Bir ayağın mestinde üç parmak miktarından az olan halel, diğer ayağın mestindeki o miktardaki halele, zam olunmaz.

Bir ayağın mestinden ayrı ayrı bulunan, birkaç halel, eğer çuvaldız girecek kadar ise, yekdiğerine zam edilerek hesap olunur. Onun aşağısı, dikiş deliğinden sayılarak, hesaba alınmaz.

(Beşinci şart) Mestler, bağsız olarak ayakta durabilir derecede kalın olmaktır. İncesi uzun yürüyüşe müsait olamaz.

(Altıncı şart) Mestler, suyun ayak tenine ulaşmasına mâni olabilip, aldığı suyu, hemen çekerek, ayağa iletir olmamaktır.

(Yedinci şart) Her ayakta, ön taraftan, elin en küçük parmağı ile - en az - üç parmak miktarı yer yaradılıştan mevcut olmaktır. Tâ ki, mesih yerinden farz olan miktar, tahakkuk edebilsin. İmdi, ayağının ön tarafı bulunmayan kimse, her ne kadar, ökçe tarafı bulunsa da, meste mesh edemeyip, ayağım yıkaması lâzım gelir.

Gasl ile mesh, içtima edemeyeceğinden, ayağının biri bu halde olan kimse diğer ayağı, tam ve sağlam dahi olsa, onun üzerindeki meste mesh edemeyip, onu da yıkar.

Ayağının biri topuk üstünden kesik ise, ondan yıkama sâkıt olmakla sağlam olan veya mesih yeri bulunan, diğer ayağındaki meste meshedebilir.

Mukîm olan yâni, yolcu olmayan kimse, bir gün bir gece (yirmi dört saat) ve misafir olan yâni, yolcu bulunan kimse üç gün üç gece (yetmiş iki saat) mesheder. (Misafir bahsi, kitâb-us-salâttadır).

Müddetin başlangıcı abdestin bozulma vaktidir ki, mestleri, tam abdest üzere (5) giydikten sonra, hâsıl olan ilk hades zamanıdır (6). Ondan sonra gerek mesh etsin, gerek etmesin müddet, bu hesap ile geçtikten sonra, unutarak dahi mesh edemez. Çünkü, hadesin ayağa sirayetini mestin men'inin iptidası, oradandır. Ondan evveli, yıkama taharetidir. Mukîm olan kimse, mesih müddeti esnasında, sefere çıksa mestin müddetini, misafir müddetine göre doldurur. Çünkü itibar, namazda olduğu gibi vaktin sonunadır.

Misafir olan kimse, bir gün ve bir gece meshettikten sonra, mukîm olur ise, ayaklarını yıkar. Çünkü, misafirliğe mahsus olan ruhsat, artık kalmaz.

Bir gün ve bir geceden eksik, mesh etmiş ise, onu tamamlar. Çünkü mukîmin müddeti o kadardır.

Meshin farzı (7) her ayağın ön tarafı üzerinden, el parmaklarının en küçüğü ile üç parmak (8) miktarındaki yeri, mest üstüne bir kere mesh eylemektir (9).

Ayağının .. yani mestin - ne altına ve ne ökçesine, ne de yanlarına ve koncuna mesh etmek sahih olmaz (10). Mesihte tekrar, sünnete uygun değildir.

Bu miktar, her ayak için farz olmakla, bir ayağın üzerinden iki, ve diğer ayak üzerinden dört parmak miktar yeri, meshetmek câiz olmaz.

Her ayağın mesih mahallinden, o miktar yer, bir bez veya sünger parçasiyle, yahut üzerine su dökmekle dahi, ıslansa, câiz olur. Ve lâkin, onunla sünnet hâsıl olmaz. Nitekim, mestin her tarafını mesh eylemekle dahi, matlup hâsıl olsa da, sünnet yerine gelmiş olmaz.

Zikrolunan üç parmak yeri, bir parmak ile üç kere de mesh eylemek her defasında yeniden su almak, ve ikinci defasında, ilk defa mesh ettiği yerin gayriyi mesh etmiş olmak, şartiyle, câiz ise de, sünnete muhâliftir.

Mestlerin üzerine meshin sünneti, keyfiyetinde, beyan olunduğu üzere parmaklar açık (yâni aralık) olduğu halde, elini ayağının ucundan mestin üzerine koyup, koncuna doğru, topukları aşırarak bir kere çekmektir. Eğer meshe, konçtan başlar veyahut, mestin üstüne enlemesine mesh eyler ise, sahih, fakat sünnete muhalif olur.

Mest üzerine meshi, şu dört şeyin biri bozar: (11).

1 — Abdesti bozan her şey. (12).

2 — Mesti ayaktan çıkarmak (13).

Kendiliğinden çıkmak da, çıkarmak gibi meshi bozmakta müsavidir. İki ayak, taharet hükmünce bir tek uzuv olduğundan, birinin yıkanması lüzumunda, diğerinin dahi yıkanması lâzım olmakla meshin bozulmasında, mestin birinin çıkması dahi kâfidir. Ekser için hükmü kül olmakla, ayağın ekser kısmının mestin koncuna kadar çıkması dahi ayağın kâmilen çıkması hükmündedir ve mahalli mesih, mekânından ayrılmış demektir. Ayak, mevziinde kaldıkça, topuğun oynar olması meshi bozmaz.

Tahareti kâmile üzere, giydiği mestlerin üzerine, meselâ çizme giyerek, hadesten sonra aldığı abdestte, çizmelere mesheylemiş olduktan sonra, çizmeleri ayağından çıkarmakla mestlerinin meshi bozulmuş olmayıp, abdest alacak oldukta ayaklarını çıkarıp yıkamak lâzım gelmeyerek, mestleri üzerine mesh eylemek kâfi olur. Nitekim, Behçet-ül fetvâda mezkûrdur (14).

3 — Mukîme ve misafire göre, mesih müddeti sona ermek (15).

4 — Mestin içinde, iki ayaktan birine, ya tamamına, veya ekserinesu isabet etmek (16).

Bunlardan, birinciden mâdâsında (abdest var ise bozulmayacağından) yalnız ayaklar yıkanır. Abdestin iadesi lâzım gelmez.

(Birincide, abdest tazelenip (mesih müddeti bâki) ve (mestler istimâle salâhiyetli ise, onlara mesh edilir).

Mesih müddetinin dolması halinde, mestler çıkarılıp ayakların yıkanması lüzumu, (soğuğun şiddeti sebebiyle, ayağın ya tamamen veya kısmen telefinden korkulmadığı) takdirde. O korku üzere olan kimse, mesih müddetinin sona ermesiyle, mestlerini ayaklarından çıkarmayıp, - o korkudan emin oluncaya kadar - meshe devam eder.

Metinlerin zahirî, mesih sıfatının dahi bekasıdır ki, mestlerin yalnız üzeri mesh olunur. Mirâcud-dirâye de: Sargı tarzında kaplayu mesh eder demiştir. (Mûtemedün aleyh olan da budur).

Dördüncü surette, gasl ile meshi cemmetmiş olmamak için, ayağın ikisini dahi mestlerden çıkarıp yıkamak lâzım gelir.

(Mesih müddeti, artık bu yıkamadan sonraki hadesten itibaren başlar).

Mest üzerine mesih (hilâfı kıyas) olarak sabit olmakla, başkasına mekisun aleyh olamayacağından, baş kisvesine, meselâ serpuşa ve sarığa ve el kisvesi demek olan eldiven üzerine ve yüzdeki nikaba mesih câiz olamaz.

------------------

(1) Ehadis-i meşhure demektir. Muhaşşi der ki, hadîs hafızlarından bir takım zevat, mesh hadîsi, mütevatirdir, dediler. Hasan Basri Hazretleri, Ashab-ı Resûlü-llahtan «salla-llahü teâlâ aleyhi ve sellem» yetmiş kimse, resûlüllahı, huffeyne mesheder, gördüklerini, bana haber verdiler, demiştir. İbni Hacer, birinden naklen, seksenden ziyade, sahabeyi huffe mesh eder, gördüğünü zikretmiştir. Aşere-i mübeşsere, o cümledendir.

(2) Bahsedilmekte olan taharet, su ile yapılan taharettir.

(3) Yolcunun tahsisan zikredilmesi, yolculukta, ekseren su bulmakta müşkülâtla, karşılaşıldığındandır. Yani, maksat su bulamamak meselesidir.

(4) Hades-i ekber halinde, mesih meselesini, sahibi kâfi, şöyle tasvir etmiştir:Abdestli ve ayakları mesihli iken, hades-i ekbere düçar olan kimse, yan yatarak,yahut ayaklarını yüksek bir şey üzerine uzatarak, yıkanıp ta mestleri üzerine meshetmesi, sahih olamaz.

(5) Maksut, su ile taharettir. (Abdest olsun, gusül olsun) teyemmüm hariçtir.

(6) Meselâ: Bir mukîm, bir gün fecrin tulûu zamanında, abdest alıp, güneşindogmasına yakın, mestlerini giydikten ve o abdest ile öğle namazını da kıldıktansonra, kendisinden hades vâki olsa, (gece yatar iken çıkarmadığı takdirde) ertesi gündahi, öğle namazı abdestinde mestlerine mesheder. İkindi abdestinde ayaklarını yıkar.

(7) Bu, hem farz, hem de rükündür. Muhaşşi der ki; farz, asıl mesh itibariyleitikadî, ve mikdar itibariyle amelîdir.

(8) Esah olan budur. (Yâni, el parmaklarının ekserisi muteber olduğudur). Çünkü, mesih âleti, elin parmaklarıdır. Üç de onun ekseridir. Sünnet dahi, bu veçhilevârit olmuştur.

(9) Müellifin, metne göre, ifadesi bu, şerhe göre de, şudur: Meshin farzı, elparmaklarının en küçüğü ile, üç parmak mikdarıdır. Ve mesih yeri, her ayağın öntarafının üstüdür, ve bir kere mesh olunmaktır.

(10) Hazreti Ali kerreme-llahu teâlâ veçhehû, eğer din, rey ile olaydı, mestin altını mesih eylemek, üstünü mesh etmekten evlâ olurdu, buyurmuştur. Filvaki mestinaltı yere geldiği için, kirin isabet yeri olduğundan, mesh olunmağa daha lâyıktır. Fakat âkil olana, lâzım olan şer'a uymaktır. İmam Ebû Hanîfe hazretleri dahi: Beneğer reye Kail olaydım, sidik üzerine gasli lâzım kılıp, meniye abdesti, kâfi görürdüm.Çünkü, sidik, ittifakla necistir. Meninin necaseti ise muhteliftin fihtir ve kadın kısmızayıf olduğu için, mirasta erkeğe, kadının aldığının yarısını verirdim, buyurmuştur.

(11) Bunların üçü müttefekun aleyh, biri mühtelefün fihtir.

(12) Bunlar nevakizi vuzu'da tâdât olunmuştur. Mesih, halef olmakla, asıl bozulursa halef dahi hükümsüz kalacağından, abdestin yenilenmesinde, mesih dahi tekraredilir. Müellif, meshe, bedel demiş ise de bedel: asle kudret var iken câiz olmayandır. Bu ise, asle kudretle beraber câiz olduğundan haleftir. Teyemmüm bedeldir.

(13) Mâniin zevaline mebni, hades-i sabık, ikademe sirayet etmiş olur ki, hakikatte bozan odur. Bozulma, mecazen sebebi olan soymaya nisbet olunmuştur. Mesihtensonra, mestte büyük yırtık hâsıl olması dahi bu hükümdedir.

(14) Hülâsası: Taharet ile birbiri üzerine giyilmiş olan mestin hadesten sonra,üzerindeki çıkarıldıkta, alttakine mesh olunsa câiz olur.

(15) Meshin müddeti, namaz içinde sona ererse, o namaz fasit olur. Su var ise,yalnız ayak yıkanmak ve su yok ise, teyemmüm olunmak lâzım gelir.

(16)Muhaşşi der ki: Bu, meshin, ruhsatı terfih olduğuna mebnidir ki, azimet dahimeşru demektir.

   
© incemeseleler.com