(Nevakız), nakzın cem'idir. Nakz, bozmak mânâsınadır ki, cisimlere nisbet olundukta, terkibini iptâl etmek demek olup, abdest gibi, ecsamdan olmayan bir şeye izafe edildikte, onu, kendisinden istenileni ikameden çıkarmak mânâsı kastedilmiş olur. (Abdestten matlup olan, namaz emsalinin istibâhası olmakla, bozulmuş abdestin, ona müsait olamayacağı demektir).
On iki şey, abdesti bozar:
1— Sebileynden (yâni, iki alt mahreçten) çıkan şey. Gerek «az çok»çıkması mutat olanlardan olsun, gerek olmasın: Solucan, taş, mezi vesâir akıntı gibi.
(İhtilâç nev'inden olan (rîhi kıbelî) ve ondan da ihtiyatan (saçıntıdan önceki rîh) bundan istisna edilmiştir. Çıkış, (re'si mahreçte) yaşlığın zahir olmasiyle tahakkuk eder. Yaşlık, yalnız gulfeye çıkmış olsa dahi abdesti bozar).
2— Doğurma hali.
Vazi hamil esnasında, dem gelmese de, gelen akıntı, hem abdestin bozulmasını, hem de hades vukuunu muciptir. Buna binaen, gusül dahi lâzım gelir.
3— Sebileynden gayri yerden akan dem ve irin gibi necis şeyler.Bir yer kanamak ve hastalığa mebni, burundan veya kulaktan ve memeden, göbekten seyelân olmak gibi.
Sebileyn hakkında (seyelân), çıkış yerinin başında zahir olmaktan ibaret olup, sebileynin gayride (seyelân), çıktığı yerde durmayıp yayılmasıdır.
Dürrü Muhtarda tasrih olunduğu üzere, sıkıp çıkarılan ile, kendi kendine çıkan, abdest bozmakta müsavidir.
Kan, her vakit necistir. Sebileynden çıkan veya çıkarılan her ne olursa olsun, abdesti bozduğu gibi, sebileynin gayriden çıkan veya çıkarılan kan ve irin dahi, tarif olunan akma ve yayılma şartiyle abdesti bozar.
Kanın ve irinin gayri olan akıntılar dahi, bir dert ve illetten neş'et şartiyle abdesti bozar.
Meselâ: Kanamak, kanatmak, yara ve çıban akmak, yahut sıkıp veya deşip onu akıtmak ve kan aldırmak ve hacamat olmak ve sülük tutunmak abdesti bozduğu gibi, gözü ağrıyarak, yahut görme zayıflığından veyahut göz pınarlarında kabartı olmaktan dolayı, gözleri sulanan kimsenin, göz yaşları dahi, abdesti bozar. Bu hâl, devamlı olursa o kimse özür sahibidir.
Bir illeten nâşi olmayarak, meselâ, ağlamak veya çok gülmek suretiyle gelen göz yaşı, soğuğa ve nezleye mebni, burundan gelen akıntı gibiler, tâhir olup, mütegayyir dahi olmadığı için abdesti bozmaz.
Kulak, göbek ve meme gibi menfezlerden, ağrı ve acı ile gelen akıntılar, bir illete mebni olmakla, abdesti bozar.
Mayasıl yaşlığı ve parmak arası pişintisi ve kabarcık suyu, akıntıdan-sayılmaz. Bunda, uyuz olanlar ve çiçek çıkaranlar için tevsia yâni genişlik vardır.
Yakıdan, ter gibi zuhur eden su, kendi halinde akmaz oldukça sâfi olmasa bile, abdesti bozmaz.
Pehlivan, yahut nohut yakısının kabartısından çıkan su, temiz yere bulaşsa yâni, akıp yayılsa dahi, sâfi oldukça, abdesti bozmaz. sâfi olmayıp da, dem yahut irin gibi şeylerle karışık olduğu takdirde, akma bulunur, yâni sargıyı tecavüz eylerse, abdesti bozar, tecavüz eylemezse bozmaz. Yaprak, yakı mevziinde sargı ile bağlı oldukça, kan veya irin ile dolu olsa dahi sargıdan taşmadıkça, yahut akan kan veya irin sargıdan geçip dışarı çıkmadıkça, abdesti bozmaz.
Sargıyı çözüp, yaprağı çıkardıktan sonra, bağ olmamış olsa dahi (zannı galibince) akacak derecede, kan yahut irin görür ise, abdesti o zaman bozulmuş olur. (Pislik, henüz yerinden ayrılmış olduğu cihetle, abdest bozulmasının daha önceye şümulü olmaz.)
4— Ağız dolusu kusmak.
Gelen şey, gerek taam, yahut sâfi su «veyahut kan pıhtısı» veya safra olsun, mideden «veya ciğer hastalığından» geldiği için pis olup abdesti bozar.
Ağız dolusu olmak, ağız külfetsiz yumulmaz olmaktan ibarettir. Kusuntunun, kusma sebebi olan bulantı ile müttehit oldukça, müteferrik suretle azar azar geleni dahi, bir araya toplanınca, ağız dolusu miktarına varırsa, ayni hükümdedir.
5— Ağızdan, tükrüğe müsavi veya galip miktarda kan gelmek.Galibiyet ve müsavat, renkten anlaşılır: Renk, sarı ise mağlûptur.
Kırmızılık müsavattır. Çok kızıllık galiptir.
Tükrük fazla ise, abdest bozulmadığı gibi, ayva, elma ve emsali sertçe şeyler ısırmakla, onlarda kan eseri görülmek dahi, abdesti bozmaz.
6 — Temekkün üzere olmayarak, (yâni yatarak, teverrük veya terebbu' üzere oturarak) uyumak.
Temekkün üzere uyumak: Diz üstü oturarak, yahut kaynaklarını yere yerleştirerek uyumak demektir.
Teverrük, kadınların namazda oturuşları gibi oturmak demektir.
Terebbu': Bağdaş kurarak oturmak demektir.
Malûm olduğu üzere (nevm) - ki uykudur. Akıl mevcut olduğu halde, ona ve havassı selîmei zâhirenin ameline mâni, bir futûru tabiîyyi gayri ihtiyarîden - ibaret olmakla, onun kendisi, hades yani doğrudan doğruya abdesti bozucu olmayıp, belki, hadesi mucip olan, uyuyanın maruz kalmaktan hâli olmadığı ahvaldir. O hale uyku sebep olduğundan, gizli bulunan halde, sebebi zahir, müsebbip makamına konularak, uyku, abdesti bozanlardan sayılmıştır.
Beyan edilen suret ve şekiller ile, temekkün üzere hâsıl olan uyku bir yere dayanılarak dahi olsa, abdestin bozulmasını mucip hale sebep olamayacağından nevakızdan olmaz ise de, gerek yan, arka ve yüz üstü yatmak, gerek kadınların namazda oturuşları gibi veya bağdaş kurarak oturmak veyahut yaşlanmak suretiyle uyunan uyku, temekkünsüz olmakla, abdesti bozacak hale sebep olabileceğinden, abdesti bozanlardan olmuştur.
(Nuâs) ki, uyuklamak ve ımızganmaktır, yan yatmış dahi olsa, hafif olur, yani, yanında edilen lâkırdının çoğunu işitecek derecede bulunur ise, abdesti bozulmayıp, ağır olur yâni, yanında edilen sözlerin ekserisini işitmez raddeye varır ise, abdesti bozar.
7 — Temekkün üzere olarak oturduğu yerde uyuyan, düşmese bile,uyanmadan kaynağı yerden kalkmak. (Dürrü Muhtâra göre, oturduğuyerde mâilen uyuyan kimse düşse, eğer, düşerken yâni, yanı yere gelmeden, yahut yanı yere gelir gelmez, aralıksız uyanırsa, abdesti bozulmaz) -
8 — Bayılmak.
9 — Çıldırmak.
Sahibi dürrün beyanına göre, bunamak, abdesti bozmaz. Bunağın, edâdaki ehliyetinin noksanı cihetiyle, ibâdeti, edâsının lüzumluluğuna mebni sahihtir.
10— Sarhoş olmak.
Sekir, akla galip bir sürur gafletidir ki, insanın aklı, icabı üzere, ameline mâni olur. Sahibinin sözü karışık ve yürüyüşü dolaşıktır. (Sekir, zulmeti sadır sebebiyle, kuvvei mâsikenin zevaline ve kalbin, akl ile ademi intifaına mebni, bir hiffettir ki, onun eseri, yürüyüşte temayül ve kelâmda, durgunluk ile zahir olur).
İçki, ikrah ve zaruret gibi, bir sebebe mebni olsa da, yine abdesti bozar. (Esrar içenin dahi, yürüyüşünde halel hâsıl olursa, abdesti bozulmak gerektir).
11— Namazda gülmek.
Gülenin sabî ve uykulu olmaması ve namazın salâtı kâmile yâni rükûlu, sücutlu olması şarttır. Sabînin ve uyuyanın esnayı salâtta gülmeleri, abdesti bozmayıp, yalnız namazlarını ifsat eder. Cenaze namazı ve tilâvet secdesi içinde baliğ ve bîdarın dahi gülmesi abdesti bozmayıp, yalnız ameli iptal eder.
Malûmdur ki, gülmek başka ve tebessüm etmek başkadır. Tebessüm, sessiz olduğu için, namazı bozmaz. Gülmek ki, maksut işitilendir; namazı bozduğu gibi, namaz içinde olursa abdesti dahi bozar ve sehv ile kasden olması birdir. Namazda gülmek ile, gusül zımnında olan abdest dahi bozulur Teyemmüm dahi böyledir.
(Alâ kavlin, gusül zımnında sabit olduğu için o abdest bozulmaz. Mutezammin bâtıl olmayınca, mutezammen dahi bâtıl olmaz).
Şu kadar ki, gülmek hakikî hades olmayıp, çünkü salât dışında gülmekle, abdest bozulmayıp, namaz içinde, onunla abdestin bozulması, (hilâfı kıyas) şer'i bir zecir olduğundan o abdest ile messi mushaf edilebilir. Ve sabî ile nâim, zecre ehil olmadıklarından, onların namazda gülmeleri ile yalnız namazları bozulur. Ve (mevridi nas) salâtı kâmile olduğundan, gülmek, cenaze namazında ve tilâvet secdesinde olursa, onlar bâtıl olup, abdeste halel gelmez.
Kade-i ahîrede, (huruç bisun'ihi) kasdiyle selâm mevziinde gülmek dahi, secde-i sehiv halinde olduğu gibi, salâta hürmetin, henüz bekası cihetiyle abdest bozulur. Ancak, namazın farzları tamam ve hitam bulmuş olmakla, onun sıhhatine dokunmaz, vâcip olan selâmın terki, namazın sıhhatine mâni olmaz.
12— Bilâ hâil mübâşereti fâhişede bulunmak.
Mübâşereti fâhişe, terkibi vasfî olarak, mübâşereti müfrıta demektir ki, (temaşa ferceyn) ile tefsir olunmuştur. İbni Âbidin, onun muânaka ile dahi olacağını söylemiştir. Dürrü Muhtarda, mübâşereti mezkûre, rutubeti intaç etmese bile, abdesti bozar demiştir.
Muhaşşi der ki, (muktezayı kıyas) İmam Muhammed'in kavlidir ki, bu hususta, abdestin bozulması, ancak, mezinin çıkması ile olmaktadır. Vechi istihsan: Bu mübaşeretin, ekseriya, mezinin hurucundan hali olmadığı, ve galibin ise, mutahakkak hükmünde bulunduğudur. Bilâ hâil olmak, hiç hailsiz olmağa ve mâni olmayacak hâil, ince bulunmağa şâmildir.