Sık olan sakalın zahirini yıkamak, abdestte vacip yâni lâzım olur. (Hafif) yâni seyrek olan sakalın diplerine suyu isal etmek lâzım yâni vaciptir. (Sık sakal, cilt makamına kaimdir. Bu sebeple yıkama farizası, ciltten sakala intikal etmiştir. Seyrek sakal böyle olmayıp suyun deriye isalinde, zorluk olamaz.)

Yüz çevresinden fazla olarak sarkmış kıllara suyu isal etmek vacip olmayıp, sünnettir, çünkü onlar, asaleten veya bedelen, vecihten değildir.

Dudaklar âdet üzere, yumulduğu zaman, görülmez, kalan yerlerine suyu isal etmek, lâzım gelmez. Çünkü, dudağın yumulan yeri, ağıza ve açık kalan yeri de yüze tâbidir.

Gözlerin içini yıkamak zararlı olduğu için, (gusülde) dahi caiz değildir. (Suyun kirpiklere ve göz pınarlarına vardırılması kâfidir).

İyi olup ta, kabuğundan henüz ayrılmamış olan çıbanın içini, yıkamak lâzım gelmez.

Parmaklar (arızî bir sebep ile) aralarına su girmeyecek derecede birbirine yapışmak ve tırnak uzayıp dönmekle parmak ucunu örtmek ve yıkanması gereken yerde, altına suyun girmesine engel olan, (hamur, mum, çapak) gibi bir şey bulunmak takdirinde, onları giderip arasını ve altını yıkamak lâzım olur.

Tırnak kiri, bedenden hâsıl olan kirler, gerek köylü ve gerek şehirli için, mâni olmadığı gibi, pire ve sinek pisliği dahi azlığına ve yapışkanlığı olmamasına mebni, su ile temizlenmesine mâni sayılmaz.

Boyacının tırnaklarında kalan boya dahi, zarurete mebni, mâni değildir.

Parmakta olan dar yüzüğü, oynatmak lâzımdır. (Dar olmayan yüzüğü de oynatmak âdaptandır.)

Sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri abdest aldıkları vakit, yüzüğü şeriflerini hareket ettirirlerdi.

Tabanında bulunan yarıkları yıkamak zarar verir ise, yarıklara konulan ilâcın üzerinden geçirmek câiz ve sahih olup, devânın üzerinden geçirilmesi dahi, zarar verir ise, üzerini mesheyler. Mesih dahi zarar verirse, onu da terkeder. Eğer bunlardan hiç biri zarar vermez ise, zararı olmayacak kadarını yapmak lüzumu anlaşılır. Hattâ soğuk su zarar verip te, sıcak su zarar vermiyor, ve kendi dahi onu kullanmağa kaadir bulunuyor ise, sıcak su kullanması lâzım olur.

Yarık üzerindeki ilâca su geçirmenin cevazı ilâç, yarığın üstünü aşmış olmamak kaydiyle mukayyet olup, eğer aşmış bulunur ise, zâit kısmının altının yıkanması taayyün eder. Bu dahi zararlı olmamak kaydiyle mukayyettir.

Göz ağrıyıp ta, nâzik ve müslim hekimin tenbihi veya kendisinin mücerrep bilgisi üzerine, onu yıkayamayan kimse, özür müddetince gözüne su değdirmez.

Gerek abdest aldıktan, gerek gusül ettikten sonra, kıl yerlerini tıraş etmekle, o yerleri tekrar yıkamak, yahut meshetmek lâzım gelmez. Zira, onunla hades vukua gelmez. Hem de farz sâkıt olmuştur, sâkıt ise, geri gelmez.

Abdest veya gusülden sonra, tırnak kesmek, bıyık kırpmak ve deri kaldırmak ile dahi, hades vâki olmayacağından, onların iadesi lâzım gelmez.

   
© incemeseleler.com