Dinimizde her şeyin yapılma usûlü ve âdâbı olduğu gibi Kabir ziyâreti hakkında da İslâm büyüklerinin tensip ettiği ve dikkat edilmesi gereken bir takım husûslar vardır. Bunları kısaca zikredelim.

* Kabir ziyâretini, perşembe, cuma ve cumartesi günleri yapmak. Hadîs-i Şerîfte: “Bana bildirildi ki Cuma günü veya Cuma gününden önce ve sonra ki günlerde meyyitler kendilerini ziyâret edenleri bilir.” (Şerhis-Sudûr 197)

* Ziyâreti Allah rızası için istifâde etmek için yapmak. Âhireti düşünüp ibret almak. Ölülerinden ibret almayıp, onları dahi bir gurur kaynağı yapanlar hakkında Cenâb-ı Hak  şöyle buyurur meâlen: “Oyaladı o çokluk kuruntusu sizleri. Tâ ziyaret edişinize kadar kabirleri.” (Tekâsür Sûresi, 1-2)

* Ziyâret için gidilen kabristanlıkta fazla kalmamak.

* Mümkünse ayak ucu tarafından gelmek, ve ayak ucu tarafından ziyâret etmek.

* Selâm vermek, Peygamberimiz: “Selâmün aleyküm dare kavmin mü’minîn. inna İnşaallahu bîküm lahıkûn” diyerek selâm verirlerdi.

* Ayakta dua etmek. Oturacak ise hayatındaki mertebesine göre uzak veya yakın oturmak. (Elmalılı, 9-6046/50)

Bilinmelidir ki, ölüyü kabirde ziyâret etmek, hayatta iken ziyâret etmek gibidir. Çünkü o, -bilhassa Allah dostları- ziyâretçilerini görüp karşılar.

Allah dostlarının kabirlerine araba ile fazla yaklaşılmaz..

* Bir Fâtiha 11 İhlâs-ı Şerîf ve Yasîn-i Şerîf okunup hediye edilir.

* Dîni ve dünyası için, ziyâret ettiği Allah dostunu vesîle kılarak Cenâb-ı Hakk’a yalvarılır.
* Kabirler, Ka’be tavaf edilir gibi ziyâret edilmez. Kabrin üzerine oturmak ve mezarları çiğnemek mekruhtur.  Peygamber Efendimiz: "Kor üzerinde veyâ kılıç üzerinde yürümek veya çarığımı ayağımda tâmir etmek, kabir üzerine basıp yürümekten bana daha sevimlidir," buyurmuşlardır.

(Levakıhu’l-Envar 898)

   
© incemeseleler.com