Kureyş’in füsehâ ve eşrâfından olan Süheyl bin Amr Hz.’nin oğludur. Pederi, Mekke’nin fethi senesinde, kendisi ise ondan çok evvel Mekke’de İslâm’a dâhil oldular.

İslâm’ından dolayı babası onu hapsetmiş, zincire vurmuştu. Hudeybiye sulhu esnâsında Ebû Cendel hazretleri nasılsa hapisten kurtulup zincirini sürüyerek ve tekbir getirerek Müslümanların içine çıkagelmişti.

Babası Kureyş tarafındaydı ve onlar tarafından sulhu temin etmekle görevlendirilmişti. Ahitnâme îcabı “Sizden ilk geri verilmesini isteyeceğim budur” deyip, Sultânü’l Enbiyâ Efendimizden oğlunun iâdesini istedi. Çünkü yazılan ahitnâmedeki şartlardan biri de, “Kureyş’ten biri Muhammedîlere giderse, Müslüman da olsa iâde edilecek” idi.

Müslümanlar “Sulha daha yeni karar verildi... Arada kaçıp kurtulan müstesnâ olmak lâzım gelir” dedilerse de Süheyl bin Amr’e oğlu iâde edilmediğinde, sulhnâmeyi hiçe sayarım dediğinde, ahdi bozmamak için oğlu Ebû Cendel kendisine teslim edildi.

Ebû Cendel: “Ey Müslümanlar! Ben müşriklere teslim olunup dinim uğrunda işkence mi edileceğim?” diye feryat ettiyse de, Rasûlüllah (S.A.V.) “Yâ Ebâ Cendel! Sabret, Cenâb-ı Hak’tan mükâfât iste. Hak Teâlâ yakında seni ve senin gibi zayıf olan Müslümanları bu belâdan kurtarır. Biz ahdi bozmuş olmayalım” buyurup tesellîde bulundu.

 

Ebû Basîr Sakafî Hz. de Kureyş’ten kaçıp Medine-i Münevvere’ye gelmişti. Üç gün sonra Kureyş’ten iki memur gelip  muâhede îcâbı Ebû Basîr’i de alıp götürdüler. Ancak yolda bir duvar dibinde o iki memur kuru hurma yerlerken Ebû Basîr Hz. “Bakayım keskin mi” diye birinin kılıcını alıp orada onu öldürdü. Arkadaşı da kaçıp Medine-i Münevvere’ye gelerek Sultanü’l Enbiyâ Efendimiz’e Ebû Basîr Hz.’den şikâyette bulundu.

Bilahare Ebû Basîr Hz. de gelerek “Yâ Rasûlüllah! Siz beni onlara teslim ederek ahde vefâ etmiş oldunuz. Ben ise kendi başımın çâresine baktım” deyip, Medine-i Tâhire’de kalmak istediyse de, muâhede îcâbı her zaman iâde lâzım geldiğinden ve kendisinin tekrar iâde edileceğini anladığından Medine-i Münevvere’den çıkıp, Ays isimli mevkii tuttu ve Mekke’den Şam’a gelen müşriklere taarruzda  bulundu.

Mekke’de gizlenmiş zayıf Müslümanlar onun hakkında “Onunla başka erkekler de olsa” hadisi şerifini işitip, takım takım Ebû Basîr’in yanına geldiler ve orada toplanan Müslümanlara önce Ebû Basîr sonra Ebû Cendel Hz. imam oldular.

Ebû Cendel (R.A.)’ın hurucu işitildiğinden bazı kabîlelerden iltihak edenlerle 70 kadar iken 300’e ulaştı. Bu sûretle Mekke’deki müşriklere Şam yolu kesildi.

Kureyş’in geçimi ticâretle olduğundan, ticâret yollarının kesilmesinden sıkılarak Rasûlüllah Efendimiz’e mürâcaatla “Kureyş’ten Müslümanlara dâhil olanların iâdesine dâir olan şartın ahitnâmeden çıkarılarak Ebû Basîr’in Medine-i Münevvere’ye çağırılmasını ricâ ettiler.

Rasûlüllah (S.A.V.) Efendimiz de Ebû Bâsır Hz.’ne arkadaşlarıyla birlikte Medine-i Münevvere’ye gelmeleri için nâme gönderdi. Ebû Basîr ise o esnâda ağır hasta olduğundan, son demlerinde nâme-i şerifi yüzüne gözüne sürerek ruhunu teslim eyledi.

Ebû Cendel Hz. onu orada kabre koyduktan sonra arkadaşlarıyla birlikte Medine-i Münevvere’ye döndü.

Sonraları Ebû Cendel ve pederi Süheyl, Hz. Fâruk’un hilâfetinde Sûriye’ye geçip cihâd ile hayatlarını tamamlamışlardır.

Ebû Cendel, Süheyl, Dırar bin Hattab ve Ebül-ezver... cümlesi Eshâb-ı Nebîden olup Şam’da Aşere-i Mübeşşere’den Ebû Ubeydetüb-nil Cerrah Hz.’nin kumandasındaydılar. Şarap içmişlerdi. Ebû Cendel “Sana içki ve kumardan sorarlar. Söyle Habibim, onlarda büyük günâh ve insanlara menfaat vardır” âyet-i celîlesini okuyarak Ebû Ubeyde Hazretlerine şarabın helâl olduğuna dâir münâkaşa ettiğinden, Ebû Ubeyde Hazretleri onları Hz. Hâlife’ye yazmış, “Bu adamlar şarap içtiler, kendilerine had vurmak istediğimde Ebû Cendel bu âyetle münâkaşada bulundu” demişti.

Hz. Fâruk, Ebû Ubeyde Hz.’ne “Günâhı tezyin eden münâkaşayı da tezyin etmiştir. Sen onlara şarap içme cezâsını tatbik et” diye ferman buyurdu.

Ebû Ubeyde Hz. bu cezâyı icrâ edecek olunca  Ebûl Ezver “Bizi bugün bırakın, yarın harbe girip düşmanla karşılaşacağız Şehid olursak ne âlâ!... Sağ kalır da gelirsek, had cezâsını tatbik edin” demiş, Ebû Ubeyde Hz. de muvafık bulmuştu. Ertesi gün muhârebede Ebûl Ezver Hz. şehid olmuş, diğer ikisine had[1] tatbik edilmiştir.

 

 



[1]  Had: İçki cezâsı demek olup hür olanlara 80, kölelere 40 değnek vurulur. Şarabın damlasına, diğer şerhoşluk veren içkilerin şerhoşluğunda bu cezâ verilir.

 

 

   
© incemeseleler.com