KADERE RIZA
Din, insanın hayatı boyunca devama mecbur olduğu mekteptir. Diploması ölünce verilir .
H.K.: Hayrı,
şerri halk eyledim. Saadet: hayır için halk eyleyip hayra sebep kıldıklarıma;
helâk: şer için halk eyleyip şerre sebep kıldıklarımadır.
* Kötülük için yaratılan kötülük yaptığında şaşana
şaşarım. Asıl, o iyilik yaparsa şaşmalı. (A. Geylânî Hz.)
* Teaccüb ederim o kimseye ki,
- Kazâ ve kadere imanı olup da gam çeke.
- Rızkın Allahü Teâlâ'dan olduğunu bilirken zahmet çeke.
-Ölümü bilirken ferah ve sürûrda ola.
- Kıyametin hesabına iman etmişken vaktini gafletle geçire.
- Dünyanın değiştiğini bilirken ona gönül bağlaya. (Mevâkib Tefsiri C:2
S:18)
* Dört şey cehâlettendir:
1- İnsanları ayıplamak. (Kaderi görmemek-tendir.)
2- Müslüman’a haset etmek. (Rızkın ilâhî taksimle olduğunu
bilmemektir)
3- Haram ve şüpheli mal toplamak. (Kıyametin hesabına
inanmamaktandır.) ve:
4- Allahü Teâlâ'nın azabından korkmamaktır ki cümlesi
cehâlet ve inkârdandır. (Şakîk-i
Belhî K.S.)
* Kaderin sırrına erenler rahat ederler. Zira onlar her
şeyi yokluktan ibaret bilir, her hadisede Hakk'ın kudretini hâkim görürler de
bu rahatlık, denize dönen dalgaların haline benzer. (U. Ahrâr K.S.)
* Rızâ-i ilâhîyi kazanmak, Hakk'ın kazâsına razı
olmakladır. (Şah-ı
Nakşıbend K.S.)
* İmanlı insan, kaderin hayır ve şerrini kabul eder;
acısına, tatlısına katlanır. Zira insana isabet eden şey, -tedbir ve sakınmayı
terkinden veya eksik yapmasından değil- kaderin hükmüdür. Bu itibarla, tedbir
ve tevekkülle beraber kadere rıza lazımdır.
* Geçmişte olanlar ve kıyamete kadar olacakların hepsi
ilâhî kazâ ve takdirledir. Takdir ve irade Hak Teâlâ'nındır. İnsan için sabır
ve rızadan gayri çare yoktur. Musibetler ve ayrılıklar Mevlâ'nın irade ve
takdiriyledir. Razı ve teslim olmaktan gayrı çare ve ilaç yoktur. (M.İ.R)
* Allahü Teâlâ'dan bir şey istediğinde O'nun irade etmesini
bekle! (İbn-i
Mesud R.A.)
* Validelerimizin Enes Hz.'den şikâyetleri üzerine
Resûlullah (S.A.V.), "O, Kitap ve kader icâbıdır" buyurdu.
* Rıza; Hakk'ın taksimine boyun eğmek ve O'nun
vaadine inanmaktır.
* Şiddetli hastalık ve ölüm gibi musibetler Allahü
Teâlâ'nın takdiri ve dilemesiyle olduğuna iman edenin kalbi sabır ve sebatla
hidayette olur.
* Allah'ın rızasına talip olan, başkasının keyfine boyun
eğmez.
H.K.: Kaderi (ilâhî
iradeyi) unutup da dünya işlerinden dolayı kederlenen sanki bana dargın
gibidir. (İhya)
* Haberde gelmiştir:
Nebîlerden biri, on sene açlık ve fakirlikten şikâyet
etti. Cenâb-ı Hak ona vahiy buyurdu:
- "Yerleri, gökleri yaratmadan evvel ilâhî irademle
Levh-i Mahfuz'da senin yaratılman hükmü vâkî oldu. Sen dünyayı muradın üzere
yeniden yaratılmasını mı istiyorsun? Yoksa hakkında takdir ettiğim işlerin
değişmesini mi? Şu halde senin isteklerin benim muradımdan üstün olmak icap
eder! (İhya)
H.K: Tekrar
tekrar helâk, kazâ-i ilâhîme karşı gelip "Neden öyle oldu, neden böyle oldu" diye dil uzatanadır.
* Ateşi ağzında söndürmek "Keşke böyle olmasaydı,
şöyle olsaydı" demekten ehvendir. (İbn-i Mes'ud R.A.)
* Sekiz kişiye şaşarım:
1- Ölümü bildiği halde gülen,
2- Dünyanın fânî olduğunu bildiği halde ona itibar eden,
3- İşlerin ilâhî takdirle olduğunu bildiği halde istediği
olmayınca üzülen,
4- Kıyametin hesabını bildiği halde mal toplayan,
5- Cehenneme inandığı halde günah işleyen,
6- Cennete inandığı halde dünya ile rahatlayan,
7- Allahü Teâlâ'ya inanıp da başkasına kulluk eden,
8- Şeytanı düşman bildiği halde ona uyan... (Hz. Osman)
* Hak Teâlâ'ya teslim olan, O'nun irade ettiğinden başka
bir hali istemez. (Hz.
Hüseyin R.A.)
* Hakîkî kul olana hadiseler karşısında Hakkımda ezelî
hüküm böyle.." demek yakışır.
* "Hadiseler ilâhî irade ile vâkî ve sabittir. Kendi
muradını Hak Teâlâ'nın iradesine bağlayıp (hadiseleri kendi muradı gibi bilip)
o hallerden lezzet almak lâzımdır. Kul olmak isteyen, böyle bağlanır...
Bunun aksi, kulluktan çıkıp Mevlâ'sıyla muâraza etmek
olur.
Hadis-i Kudsî'de: “Benim kazama razı olmayan, verdiğim
belâya sabretmeyen kendine başka rab arasın ve benim mülkümden çıksın, buyuruluyor ". (M.İ.R. C:3 M:58)
H.Ş.: Muhakkak,
Allah'ın (insanlara) verdiği de aldığı da kendisinindir. Allah'ın yanında her
şeyin bilinen bir müddeti var. (Bu
müddet dolmadan verdiğini almaz, aldığını vermez). (Müslim)
* Her işte Allahü Teâlâ'ya sığınıp zillet ve minnetle,
LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLÂ BİLLÂHİL ALİYYİL
AZÎM
demeli. Bu kelime Cennet hazinelerindendir.
Tevhid ehli, Hakk'ın emrine teslim olur. Başka yol yoktur.
* Yakîn: Hal
ve hadiselerden Rabb'ını suçlamamandır.
* Tâbî ol, itât et, sabret, ayrılma, Rabb’inin hükmünden
şikâyet etme: Helâk olursun! Hak'tan gafil olma da kurtul! (A. Geylânî K.S.)
* Dua, belâdan öncedir. Belâ gelince teslim ve razı olmak
lâzım... (Ebu
Muhammed Cerîrî Hz.)
DÜNYA
H.Ş.: "Dünyalığınız bir yolcunun taşıdığı
kadar olsun".
Kalp dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve onun
geçici lezzetlerine daldığı müddetçe âhireti sevmiş olamaz. Dünya ile
rahatlamak Allah ile rahatlamayı kalpten götürür.
* Muhakkak Allahü Teâlâ Dünyaya fenâyı, âhirete bekâyı
yazdı. Fenâ yazılanda bekâ, bekâ yazılanda fenâ olmaz. Gördüğünüz Dünya ve
görmediğiniz Âhiret sizi böbürlendirmesin. Uzun emellerinizi kısa ecellerinize
göre kısaltınız. (Haccâc'ın
Hutbesi'nden)
* Dini, nefsinin dilekleri; gayreti, dünya olanda hayır
yoktur.
İbn-i Mes'ud Hazretlerinden:
- Dünya gamdır, onda sürûr yele benzer.
- Dünyanın tadı kaçtı, sıkıntısı kaldı... Bugün ölüm her
Müslüman’a armağandır.
* Fakirin bir tesbihden aldığı sevabı zengin ayrıca bir
altın sadaka verse alamaz. (Said İ. Müseyyeb Hz.)
* İbadetin düzgünü
dört şeyle olur: Açlık, Fakirlik, Zillet, Kanaat... (Sehl b. Abdullah
Tüsterî Hz.)
H.Ş.: Belâ: erkek
ve kadın müminin kendinde, çocuğunda ve malında, Allahü Teâlâ'ya günahsız
kavuşasıya kadar eksik olmaz. (Müslim)
Hadis-i Şerifler:
- Fitne zamanında tahtadan kılıç yap.
- Fitne devrinde evinden çıkma.
- Hâlinize göre başınıza idâreci gelir.
- Âhiret için yapılan işler, dünyaya hiç zarar vermez.
H.Ş.: İlâhî! Bana
dünya malını geniş kıl ve beni zâhid eyle
* * *
Kemdürür yoksulluktan, nicelerin varlığı,
Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı
Yunus Emre Hazretleri
* * *
Mülk-ü dünya kimseye
bâkî değil, âkibet berbad olur.
Ey Muhibbi, şöyle farz
et kim Süleyman olmuşuz.
Kanûnî S. Süleyman
* * *
İNSANLARLA MÜNASEBET
H.Ş.: Bütün ameller
Allah yolunda yapılan cihad yanında denizden bir damla; cihad ve bütün ameller
emr-i bil mâruf ve nehy-i anil münker (iyiliği emredip kötülükten men etme)
yanında okyanustan bir damla gibidir. (Şir'at-ül İslâm S:
493)
H.Ş.: Evlâdın ana-babası için yaptığı hayır, ayniyle
kendisine de yazılır. (Şir'at-ül
İslâm S:475)
H.Ş.: Mağfiret
icap eden hususlardan biri de mümin kardeşinin üzüntüsünü gidermek, ona
ferahlık vermek veya borcunu ödeyivermek, gurbette ise âilesine yardım etmek
gibi şeylerle onu sevindirmektir.
* Birine iyilik ettiğinde bil ki, kendine iyilik
etmişsindir. (Feridüddin Attâr Hz.)
* Mümin kardeşine
iyilik eden, öbür âlemde daha iyisini bulur. (Hayrünnisâ Hz.)
H.Ş.: Müslüman kardeşinin ihtiyacını gören kimseye hac
ve umre sevabı yazılır. (Muhtar 1231)
* Hakk'a giden yollar kâinattaki zerreler kadar çoktur. En
kısası bir kimseye yardım etmektir ki ins-ü cinnin ibadetine bedeldir. (Ubeydulla Ahrar Hz.)
* Bütün ilimleri iki kelimede topladım:
1- Hâlik'a itaat, (İlâhî emirlere tâzim)
2- Mahlûka şefkat. (Yaratılmışlara şefkat) (Ahmed-i Gazâlî Hz.
İhya C: 1/408).
H.Ş.: İyilik
eksilmez, günah unutulmaz. Dilediğini yap, ettiğini bulursun.
H.Ş.: Kim mümin
kardeşinin bir derdini def ederse Allah da onun kıyamette bir büyük derdini def
eder. (Hallürrüyûb C:2/114)
H.Ş.: İnsanların
hayırlısı, insanlara faydalı olandır. (Tirmizî)
Hızır A.S.'ın Musa A.S.'a tavsiyesi:
- Ya İbn-i İmrân! Nazik ve güler yüzlü ol, gazap etme,
asık suratlı olma, yaratılmışlara iyilik ve ihsanda bulun, sakın onlara zarar
verme. İnat etme, hasım olma. Lüzum etmeyen yere gitme. Acaip şey görmeden gülme,
kusur işleyenleri ayıplama, kendi kusurlarına ağla, (Zübde 3/34)
H.Ş.: Hâne halkı
içinde ihtiyar, kavmi içinde peygamber gibidir.
H.Ş.: Yirmi
yaşında olanlara şefaatim kabul edildi.
H.Ş.: Âmirleriniz âdil olur, zenginleriniz fukaraya acır,
insanlar dinde devam ederler, işler istişareyle yürür ve emr-i bil mâruf nehy-i
anil münker yapılırsa, hayır şerre galip gelir; o zamanda yaşama ölümden
hayırlıdır. İşleriniz kadınlara verilip de dinin devamına ve hayrın edâsına
imkân kalmadığında yerin altı, üstünde hayırlıdır.
* Kalp, Allah'a komşu gibidir. Allahü Teâlâ'ya kalpten
daha yakın bir şey yoktur. (Kalp kırma!) Hakk'a ulaşmada gönül yapmak kadar
faziletli bir şey yoktur; azaba uğramada da gönül yıkmaktan şiddetlisi yok... (M.İ.R. C:2 M.44)
* Nefsini bırakıp da halkın ayıplarını görmek sekiz
kötülüğe sebeptir:
1- Hayır amelleri boşa gider.
2- Kalpleri bozar.
3- Kulu (bir belâya uğratıp) hızla helâke götürür.
4- Devamlı hüzün (gönül darlığı) verir.
5- Cezayı çabuk getirir.
6- Riyâyı hoş gösterir.
7- Baş olma sevdasına düşürür.
8- Ucuba (Amelini beğenmeye) sebeptir. (S. Sakatî K.S.)
* Müslüman’ı
incitmek, Kâbe'yi yetmiş defa yıkmaktan büyük günahtır. (Riyâzünnâsihîn S.40)
* Yiğitlik, insanların iyi taraflarını görüp kötü
taraflarını görmemektir.
(Ukayl-i Müncî K.S.)
* Töhmeti kendi ameline et ki kıymeti olsun, onu
insanlardan kaldır ki çekişmekten kurtulasın. (Osman Mağribî K.S.)
* Halkın ayıplarını araştırıp sağa sola aktaran kişi, azap
tuzağına düşmüştür.
* Kardeşin hakkında dürüst hüküm ver; zira, sonunda o
hükmün mahkûmu olursun. Bu tecrübe edilmiştir. (Hz. İsa A.S.)
* Zalimi seven, Kâbe'de 70 sene ibadet etse de zâlimlerle
haşrolunur. Zâlimleri ve yardımcılarını zâhiren tasvip etse de, kalben reddetmek
şarttır. (Said
İ. Müseyyeb Hz.)
H.Ş.:
Cezası süratli olan iki şey: Zulüm ve ana-babaya isyan...
* Cafer-i Sadık K.S. buyurdu:
Beş kimseyle dostluktan sakın:
1- Yalan sِöyleyen, (daima aldatır).
2- Ahmak (Aklı az olan), (İyilik yapayım derken kِötülük eder).
3- Cimri, (İhtiyacın olduğunda seni terk eder.)
4- Köِtü kalpli, (İcabında seni harcar).
5- Fâsık, (Seni bir lokman ekmeğe değişir).
* Elli yıldır ne hatâmı söyleyen, ne de kusurumu örten bir
kimse görmedim! Öfkelendiğimde beni emin bilen de olmadı! O halde insanlarla uğraşmak
ahmaklıktan ibarettir. (İ.
Azam Rh. A.)
UZLET - ŞÖHRET
* İmam-ı Malik Hz.: "Kötülük görür, mânî olamam da
günahkâr olurum" diye evinden çıkmazdı.
* Uzlete rağbet edip tâate haris olunuz. Sünnet-i
seniyyeye sarılıp bid'atten sakınınız. (M.İ.R. C:2 M: 126)
* Uzlet olmayınca, göz nerede, gönül oradadır.
* Şöhreti seven, sadık kul olamaz. Sadık kul, bilinmekten
hoşlanmayandır. Nam ve şanını yok et!..
* Yüceliği sevmek, ibadette ihlâsı yok eder.
H.Ş.: Şöhret
elbisesi, rahmete mânîdir.
İYİ VE KÖTÜ HUYLAR
* Hayırlı insan, hakkı başkasında görendir. Allah ile
alâkası sadık olan, dünyaya kaymaktan korunur. (Ebu Bekir Tâmistanî Hz.)
* Nefsini kusurlu gِörmeden, istikamet ele geçmez. (S. Sevrî Hz.)
* Şehvetin ve gazabın tesirinden kurtulmak, meleklerdeki
kâmil sıfatlara erişmektir. (H. Rüyûb)
* Mevlâ hayır murat ettiği kuluna hayır kapısını açar; söِz kapısını kapar. (M. Kerhî Hz.)
H.Ş.: Aşırı
ziynet şeytanı sevindirir.
* Tamâ boyuna ip, ayağa bukağıdır. Onu at da kurtul! (M.İ.M.)
* Doğru yolda olun, doğru söyleyin! Vicdan sahiplerinin
azlığı sizi korkutmasın... (Abdullah b.Ömer R.A.)
* Âlimler üç meselede ihtilaf ettiler:
1- Hakk'a kavuşmak için ölümü istemek.
2- İbadete devam için ömür istemek.
3- Tercihte bulunmayıp teslim olmak. (Tercihsiz
teslimiyette ittifak ettiler...)
* Riyâset şerbetinden içen, halis kulluktan çıkmıştır. (İhya C:4/685)
* Riyâlı amelin sevabı değil cezası var... (İhya S: 688)
* Camiler ve mushaflar nakışlanınca helâk olursunuz. (İhya C:3/868)
* Din işlerinde sadık olanın kendisi aziz, ismi sıddıktır.
(H.Rüyûb)
* Mev'iza, Mevlâ'dan bir nimettir. (İhya C:2/847)
H.Ş.: Yarım hurmayla da olsa ateşten kurtulmaya çalışınız.
Onu da bulamayan, tatlı sözle kendini kurtarsın! Zira, bunda 10 mislinden 700
misline kadar sevap vardır.
* Bir saat tefekkür, 70 sene nafile ibadetten hayırlıdır. (Ali Müzeyyen Hz.)
* * *
Olgun insanı dost edinmek istersen tenkid et,
Basit insanı dost edinmek istersen medh et.
* * *
* Zahit kırk gün ihlâs etse kerâmeti görülür.
* Güler yüz, hasta gönüllerin merhemi, bağlı kalplerin
kilididir. (Bağ devam eder...) (Şeyh Sâdî-i Şirazî)
* Çehre, fikrin fihristi... (M. Arabî K.S.)
* İmama-ı Åzam Ebu Hanife, Seyyid Abdülkadir-i Ceylânî ve
bâzıları güzel elbise giydiler. Ebû Hanîfe, memleketine dِînen talebelerine eski elbise yerine
güzel elbise gitmelerini tavsiye ederdi.
Bazı büyükler,
- Tekebbür için olmadıkça, güzel elbise giymekte beis
yoktur, dediler.
* Ucub, Allah'ın bir cezasıdır ki ebedî dargınlığa
sebeptir.
* Kazancın helâli, Allah'ı unutmadan ele geçirilendir.
YEMEK
* Yemekte doymak bütün âfetlerin başıdır.
* Ekmeği ele geçirince, yanına tuz istemek nefsânî bir
istektir. (İ.
Åzam Rh. A.)
TEVHİD
* Tevhid: her işinde, bir olan Allahü Teâlâ'ya dِönmendir.
* Varlığını hak yolda harcamak: tevhidden nişandır. (Ebu Medyen-i Mağribî
Hz.)
İBADET ve DUÂ
H.Ş.: Musibete
uğrayan bana salavâtı çoğaltsın. (Telefon etsin - Beni arasın)
H.Ş.: Misafire cuma
namazı ve kurban lazım gelmez.
H.Ş.: Aşûre günü
orucu, seksen seneye denktir.
Arafat'ta oruç yok... Arefe günü de kerâmetlidir...
* * *
ZİKRULLAH
* Hz. Ali, R.A. Kûfe'de sabah namazını kılmıştı, nurlu
yüzünde hüzün alâmeti görüldü. Yanında bulunanlara:
- Ben Rasûlüllah'ın ashâbını gördüm. Şimdi onlara benzeyen
kimse göremiyorum. Onlar, gece sabahlara kadar namaz kılar, Kur'an okur, kâh
ayakta durarak, kâh alınlarını yere koyarak ibadette bulunurlardı. Sabahları zikrederler,
rüzgarın salladığı ağaçlar gibi titrerler, göِz yaşlarından elbiseleri ıslanırdı. Vallahi şimdi ben
kendimi, gaflet uykusuna dalmış bir cemaat içinde görüyorum, diye sitem etti.
* Şeyh Sâdî-i Şirâzî K.S. buyurdu:
- Kervanla
bütün gece yol yürümüş, seher vakti bir orman kenarında istirahate
geçmiştik. Aramızdan biri bir sayha vurup bir nefes dinlenmeden sahranın yolunu tuttu. Sabah görüştüğümüzde, "Sana ne oldu
ki gece uyumadın, istirahat
etmedin" dedim.
- Ağaçlarda bülbüller, dağlarda keklikler, sularda
kurbağalar, ormanda diğer hayvanlar Cenab-ı Hakk'ı zikir ve tesbih ile meşgul
olurken, ben insan olduğum halde, uzanıp gaflet içinde yatmayı mürüvvete uygun
bulmadım dedi. (Ö.
Nasuhî, Kur'an-ı Kerim'den Dersler)
* Zikrullahı unutmaktan büyük günah yoktur. (Said b. Müseyyeb Hz.)
* Bizim yolumuz sohbettir. Görüşmek kısmet oluncaya kadar
Kelime-i Tevhid'e devam ediniz. Bu zikir, kalbi mutmaîn eder, mümkün olduğu
kadar meşgul olunuz. Eğer halvette meşgul olursanız daha güzel!.. Bu mübârek
kelimenin, kalbi temizlemede büyük tesiri vardır. Onun bir cüz'ü ile Hak
Teâlâ'dan gayriyi yok bilin; diğer cüz'üyle Ma'bûdün bil Hakk'ı isbat ediniz ki
seyr-i sülûk hasıl olur.
*
Füzûyat iki yoldandır:
1- Kurb-u Nübüvvet... Bunda, feyiz ve hidayet vasıtaya
muhtaç değil... İsa A.S. gibi...
2- Kurb-u Velâyet... Vasıta iledir.
* Hayrı iyi kimse de işler, fâcir de... Lâkin, günahtan
kaçınmak sıddıkların kârıdır. (M.İ.M. C:2, M: 126)
* İnsanda zekânın kıymeti, Nakşî Ricâlinin kıymetini
anladığı kadardır. (U.
Ahrâr Hz.)
* * *
HİKMETLİ SÖZLER
*On şey zâyî olmuştur:
1- Sual sorulmayan âlim
2- Amel edilmeyen ilim,
3- Kabul edilmeyen doğru söz,
4- Kullanılmayan silah,
5- Namaz kılınmayan mescit,
6- Okunmayan mushaf,
7- İnfak edilmeyen mal,
8- Hak yolda binilmeyen vasıta,
9- Dünyayı isteyenin zühdü (din ilmi),
10- Âhiret azığına yaramayan ömür.
(Hz.
Osman R.A.)
Cihan
hasım olsa da hak zelil olmaz!..
Kucağında ay doğsa da batıl pâyidâr olmaz!..