ÖNSÖZ
Ezelen
ve ebeden yoktan var eden, Bir ve İhsan edici olan Allahü Teâlâ'ya hamd ü senâ;
Efendimiz Muhammed Mustafa S.A.V.’e, âline ve eshâbına sâlât ve selâm olsun.
Görülen
âlemde bulunanlardan ibret alan ve tekâmüle müsait olan tek yaratılmış insandır.
*
* *
AHLÂK-I RASÛL S.A.V.
Peygamberimiz
Hz. Muhammed S.A.V. edepli, vakarlı ve fasih söylerdi. Lüzûm etmeden konuşmaz,
faydasız söz söylemez, söze nâzikâne başlar ve mülâyim (yumuşak) bitirir, az
sözle çok şey bildirir, açık konuşur, işitenler kolay anlar, hıfzında zahmet
çekmez (unutmaz)dı.
Gülmeleri,
sâde tebessümden ibaretti. Dâima öne bakarak yürür, son derece mütevâzî;
kimsenin sözünü kesmez, müsâfahada (toka ederken) elini birden çekmez, fakir de
olsa davet edene giderdi.
Yemeğe
Besmele ile başlar, sağ elin üç parmağı ile yer, yemekten sonra Cenab-ı Hakk'a
şükretmeyi ihmâl etmezdi. Yemeğe nefret göstermez, istekleri olmazsa yemezdi.
Fenâ
söze karşı yumuşak davranır, hâcet
isteyeni boş çevirmez, başkasının ihtiyacını kendi ihtiyacından üstün tutar.
İyiye
yardım eder, kötüden uzak kalır, halka yumuşak muâmele eder, iltifat gösterir,
şefkatle muâmele eder, kimseye karşı intikam hissi taşımaz.
Dedikodu,
iftirâ, gıybet gibi kötü şeylerden uzak, yaşlılara hürmet eder, Allah’tan
korkan müminlere ikrâmda bulunur.
Küçüklere
şefkat eder, kimsenin sırrını açıklamaz, günâhkârları tahkir etmez, hizmetindekilere
sert tavır almaz, onlarla beraber yemek yer.
Tatlı
sözlü, güler yüzlü, dâimâ düşünceli ve mahzûn, kâmil hayâ sahibi, bulunduğu
mecliste edebe son derece dikkat eder, çok vakti sükûtla geçirir, ekserî
günleri oruçlu bulunur, hak yoluna
kendini vermiş, mübârek hayatı geceleri ibâdet, gündüzleri halka nasîhatle
geçirir.
Hastaları
ziyâret eder, ölenlerin borcunu öder, hânesi halkına ev işlerinde yardım ederdi.
Sahâveti sonsuzdu. Cimrilik, kin, hırs, hîle, haset, ucb, kibir, riyâ ve süm'a
gibi sıfatlardan tamamen berî idi. S.A.V...
GENÇLERE İBADET HAKKINDA
KISA BİLGİLER
Allahü
Teâlâ ilâhî emirlerini peygamberler vasıtasıyla bildirmiştir. Hepsinin
getirdiği hükümlerin aslı ve gâyesi bir olup şu beş noktada birleşir:
1-
Dini muhafaza
2-
Nefsi muhafaza
3-
Aklı muhafaza
4-
Nesli muhafaza
5-
Malı muhafaza etmek...
Hadis-i
Şerifler:
H.Ş.:
- Ey Gençler! Sizden evlenmeye gücü yetenler evlensin. Çünkü bu; gözü (harama
bakmaktan), iffeti (zinâ gibi şeylerden) daha iyi korur. (Muhtârül-ehâdis
1393)
H.Ş.:
İnsan, genç yaşında evlenirse, şeytanı: "Bana yazıklar olsun! Bu genç
dinini benden korudu" diye bağırır. (Râmûz 179/1).
H.Ş.:
Bir genç dünya lezzetlerini ve lehviyâtı (boş şeyleri) terk eder, gençliğine
rağmen Allahü Teâlâ'ya itâate devam ederse, Allah ona yetmiş iki sıddîkın
ecrini ihsan eder ve kendisine "Ey gençliğini benim tâatime tahsis edip
şehvetini terk eden genç! Sen bana bazı meleklerim gibisin!" buyurur. (Râmûz
383/2)
H.Ş.:
Allahü Teâlâ'nın tevbe eden gençten ziyâde sevdiği, günaha devam eden ihtiyardan
da ziyâde buğzettiği hiç bir şey yoktur. (Kenzül-İrfan 196)
H.Ş.:
Allahü Teâlâ gençliğini tâatla geçirenleri sever... (Kenzül-İrfan
193)
H.Ş.:
Küçükken ibadete başlayan gençlerin, ihtiyarladıktan sonra ibadete başlayanlar
üzerine üstünlüğü, peygamberlerin sâir insanlar üzerine üstünlüğü gibidir. (Kenzül-İrfan
194)
H.Ş.:
Muhakkak Allahü Teâlâ ibâdet eden genci gösterir de onunla meleklerine öğünür. (Kenzül-İrfan
295)
H.Ş.:
Genç biri, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet etse, Cenab-ı Hak ihtiyarlığında
ona hürmet eden kimseler halk eder. (M. Ehâdis S: 128
No: 1027)
H.Ş.:
Ey Genç! Allah'ın hakkını koru ki, Allah da seni korusun. Allah'ın hak ve emirlerini
muhâfaza et ki, onun mükâfatını karşında bulasın. Bir şey istediğin zaman
Allahü Teâlâ'dan iste! Yardım talep ettiğin zaman da Aziz ve Celîl olan Allahü
Teâlâ'dan dile!.. (M. Ehâdis S: 160 No: 1392)
H.Ş.:
Gençlerinizin hayırlısı (olgunluk ve kemâlde) yaşlılarınıza benzeyen,
yaşlılarınızın şerlileri de (azgınlık ve şımarıklıkta) gençlere benzeyenlerdir.
(Râmûz
281/15)
H.Ş.:
Cömert ve ahlâkı güzel bir genç, Allah yanında, cimri ve fena ahlâklı âbid bir
ihtiyardan sevgilidir. (Muhtârül-ehâdis S: 88 No: 692)
H.Ş.:
Hâl ve hareketlerinde Müslümanların ziynetini takınan (onlara benzeyen) bir
genç görürseniz işte o sizin en faziletlinizdir. (Râmûz 47/16)
H.Ş.:
Allah'ın rahmet gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyâmet gününde yedi kişiyi
Allah rahmet gölgesinde gölgelendirir:
1-
Adâletten ayrılmayan âmir (idâreci).
2-
Allah'a ibâdete devam eden genç,
3-
Mescitten çıkınca tekrar oraya dönünceye kadar gönlü mescide bağlı kimse.
4-
Allah'ın rızası için birbirini seven ve ölünceye kadar birbirinden
ayrılmayanlar...
5-
Tenhada dili ve kalbi ile Allahü Teâlâ'yı zikredip gözleri yaşaran...
6-
Güzel ve zengin bir kadın kendisini dâvet ettiğinde "Ben Âlemlerin Rabb’i
olan Allah'tan korkarım" deyip reddeden kimse,
7-
Sağ eliyle verdiğini sol eli bilmeyen; gizli sadaka veren kimse... (Muhtârül-ehâdis
S: 84 No: 663)
H.Ş.:
Allah’ın Rasûlü, Kendilerini kadınlara benzetmeğe özenen erkeklere ve kendilerini
erkeklere benzetmeğe özenen kadınlara lânet etti. (Riyâzussâlihin
1662)
H.Ş.:
(Resûlüllah S.A.V.) zaruretsiz kadın elbisesi giyen erkeklere ve erkek kıyafeti
giyen kadınlara lânet etti. (Riyâzussâlihin 1663)
(Rasûlü'nün
lânetine uğrayan insan iki cihanda iflâh olmaz.)
* * *
Bir
insan iman ve tâat içinde saçını ağartmışsa ondan üstün ne olabilir?
H.
Ş.: "Genç iken İslâm olarak ihtiyarlayan kişi mağfiret olunur".
Gençlikte
korku, ihtiyarlıkta ümit tarafı ziyâde olmalıdır. (Mektûbat-ı
İmam-ı Rabbânî C-1 M-88)
*
* *
Vakitleri
ibâdetle ihya edip, oyun ve oyuncaktan uzak olunuz. Dünyanın vefasız olduğu,
kabir ve kıyamet halleri düşünülsün. Kurtuluş, sünnete tâbî olmak ve
bidatlerden uzak kalmağa bağlıdır.
Dinden
sapmış mülhitler ve bidat ehli ile sohbet etmeyiniz. Onlar Dîn-i Mübin'in düşmanlarıdır.
Şeriat
hükümleri ve sünnet-i seniye ile süslenmeyen kimseyi meclisinize almayınız.
(Her hususta) Allah'tan korkunuz.
(Mektubat-ı İmam-ı Mâsum C-2 M-89)
*
* *
Ey
Oğul! Bugünler bir fırsattır. Vaktin kıymetli ve güzel olan gençlik zamanını
Mevlâ'ya ibadet ve tâatla geçiriniz.
Haram
ve şüpheli şeylerden sakınıp, beş vakit namazı cemaatle edâ ediniz. Nisâba mâlik
olunca da zekâtı hamd ve senâ ile vermelidir...
Mubahların
sahası geniş kılınmıştır. Yirmidört saat gece ve gündüzün bir saatini Hak
Teâlâ'ya ayırmak ve malından 40 hisseden bir hisseyi fukaraya vermek lâzımdır.
Geniş mubah dairesinin dışına çıkıp haramlara ve şüpheli işlere dalmak zulmün
son haddidir.
İnsan,
nefs-i emmârenin saltanat zamanı olan gençlik mevsiminde Şeytan-ı Lain'e muhalefette
bulunsa, az bir amelle büyük derece alır...
İhtiyarlık
gelip de imkânlar elden gidince hiç bir nedâmet fayda vermez, ve çok olur ki, o
zamana ulaşmak da nasip olmaz.
Pişmanlık
ve nedâmet tevbeden sayılır. Bu müyesser olmazsa azap muhakkaktır. Peygamberimiz
S.A.V. bunları haber verip isyan edenleri men etmiştir. Şeytan, rahmet-i ilâhînin
büyüklüğünü beyan ederek insanları azdırmak ister. Şeytan ve nefsin sesine
dikkat ediniz!..
(Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî C-1 M-96)
İLİM
A.
C.: Bilenlerle bilmeyenler (Ålimlerle cahiller) müsâvî olur mu! (S.
Zümer 39)
H. Ş.:
İlim talebi (İlmihâlini öğrenmek) her Müslüman’a farzdır.
H.Ş.: İlim öğreten (muallim) ve öğrenen (talebe)
hayırda ortaktır. Sâir insanlarda hayır yoktur. (Muhtâru'l-Ehâdis
781)
H.Ş.:
Âlim, ilim ve amel... Üçü de cennettedir. (Muhtâru'l Ehâdis
783).
H.Ş.:
İlim rütbesi, rütbelerin en yücesidir.
H.Ş.:
İlmi, (Zâhirî ve bâtınî ilmin hakikatine sahip ve âmil olan) âlimlerden
alınız....)
H.Ş.:
Âlimin uykusu, câhilin ibâdetinden hayırlıdır. (İstirahatını tamamlar da ilme
hizmet, ibadete devam eder. Câhilin bilgisiz ibâdetinden ne hasıl olur...)
H.Ş.:
Bir kavmin efendisi, o kavme (İlimde, irfanda, sanatta, maddî manevî ve ahlâkî
her hususta...) hizmet edendir.
Hz.
Ali R.A. buyuruyor:
-
Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.
(Öğreten alimin yüce şânını bildiriyor...)
-
İlim kalpte olandır, satırda (kitaplarda) olan değil... (Kalpte olan lisana gelir, fayda verir;
satırdaki yerinde durur...)
Büyükler
buyurmuşlar:
-
Küçükken öğrenmek, taşa yazmak gibidir. (Genç yaşta gayret et... Enerji bitince
iş görülmez...)
TEMİZLİK
Temizlik üç
çeşittir:
1-
Kalp temizliği - İmanla, ibadetle...
2-
Fikir temizliği - Faydalı ilimle...
3-
Vücut temizliği - Su ile olur. Bunları usûlüne göre yapanlar sıhhat ve
selâmetle iki cihanda mesut ve bahtiyardır...
*
* *
NAMAZ
H.Ş.:
Bilin ki en hayırlı ameleniz namazdır.
Ashaptan
biri:
-
Yâ Rasûlallah! Namazımı kılıp, haramı haram, helâlı helâl bilsem, başka bir
amelim olmasa da cennete girer miyim?" dedi.
Rasûlüllah
S.A.V.:
-
Evet girersin" buyurdu. (Müsned-i Ebî Avâne 1/5)
*
* *
Abdullah
İbni Mes'ud R.A. "Rasûlüllah'tan S.A.V. «Amellerin en güzeli hangisidir?»
diye sordum, «Vaktinde kılınan namazdır» buyurdular" dedi.
*
* *
H.Ş.:
Namaz dinin direği ve cennetin anahtarıdır.
Mümin
Sûresi Âyet 1 ve 2'de: «Müminler saadete
erdi. Çünkü onlar namazda huşû içindeler»
buyurulmuştur.
"Askerlerin
harp meydanında az gayretle büyük itibar elde ettikleri gibi, gençlik zamanında
nefsin şehvet ve şiddetine karşı koyup isteklerini kıran da böyledir. Hadis-i
Şerif'te «İnsanların şiddetle fitneye
sürüklendiği bir zamanda ibâdete devam etmek benim tarafıma hicret etmek
gibidir» buyurulmuştur".
(M.İ.R. C-1 M-85).
*
* *
SABAH
EZANI
Allahü
Ekber Allahü Ekber...
Bir samt-ı ulvî, gûyâ tabiat
Hâmûş
hâmûş eyler ibâdet
Allahü
Ekber Allahü Ekber...
Bir
samt-ı nâlân, rûh-u avâlim...
Etmekte
zikir, Hâllâk'ı dâim[1]
ORUÇ
H.
K. "Âdemoğlunun bütün amelleri kendi içindir. Oruç müstesnâ... O,
benimdir. Ona, mükâfâtı ben veririm."
Oruç,
bir rahmet sofrası ve sırr-ı ilâhîdir.
Oruçluya
nurdan elbise ve melek sıfatı verilir.
Oruç,
sabırdır. Sabredenlerin mükâfâtı hesapsızdır.
Oruç
gizlidir, diğer ameller gibi görülmez. O, Cenab-ı Hakk'a mahsustur, kıymeti pek
büyüktür. Oruçlu, Mevlâ'ya ulaşmakla müjdelenmiştir.
H.Ş.:
"Oruçlunun iki sevinci var:
1-
İftar vaktinde,
2-
Mevlâ'ya kavuştuğu zaman..."
Oruç
tutmayan mide kulları, sabır ve sebâtı bırakıp, nefsine esir olmuşlar. Halbûki,
Allahü Teâlâ:
- Ancak
sabredenlere mükâfâtları hesapsız verilecektir. (S. Zümer 10) ve
"Allah'ın
yardımı sabredenlerle beraberdir", (S. Bakara 153)
buyurdu.
Görülüyor
ki, Allahü Teâlâ, yardım ve mükâfâtını sabırlılara va'd buyuruyor.
Nimetler
sofralarda oruçluları beklerken, onlar, iştahları olduğu halde, bir lokma
yemez, sabır ve metânetle nefsini zabtedip orucun fazilet ve kerâmetleriyle
ahirette sonsuz nimetlere mazhar olurlar.
H.Ş.:
"Oruç kalkandır. Oruçlu kötülük ve câhilâne iş yapmasın. Bir kimse (kavga
ve sövmek gibi) kendisine kötülük kastederse, iki kere "Ben
oruçluyum" deyip, hâlini hatırlasın. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah
hakkı için, ORUÇLUNUN AĞIZ KOKUSU, HAK TEÂLÂ YANINDA MİSKTEN DAHA
GÜZELDİR"
H.K.:
"Kulum yiyip içmeyi ve diğer nefsî duygularını, benim için terk ediyor
(oruç tutuyor). Oruç benimdir. Ona mükâfâtı ben veririm."
Hayrın
mükâfâtı ondur. Orucun ise mükâfâtına hudut yoktur.
Oruçlu
açlığın elemini duyup, o elemi çok zaman çeken fukarâya merhamet eder ve Allah
yanında îtibârı artar...
Ramazan
orucu, Hicret'in ikinci senesinde farz olmuş ve Fahr-i Âlem S.A.V. 9 Ramazan
oruç tutmuştur.
Oruç
Allah'tan korkanların bağı, iyilerin bahçesi, bostanıdır.
Oruç üç
derecedir:
1-
Avamın Orucu: Nefsi, yemek, içmek ve diğer arzulardan men
etmek.
2-
Havasın Orucu: Orucu bozan şeylerle beraber, kulağı, gözü,
dili, eli, ayağı ve bütün âzâları kötülüklerden men etmek.
3-
Havas-sülhavasın Orucu: Kalbini, dünya ve ahirete âit düşüncelerden
temizlemek, yânî, Allah'tan gayriyi kalpten çıkarmaktır...
Üç şey
peygamberlerin ahlâkındandır:
1-
İftarı acele etmek,
2-
Sahurda geç yemek,
3-
Namazda sağ eli, sol el üzerine bağlamak.
Orucu,
akşam namazından önce açmak müstehabdır...
NİYET
Yarınki
Ramazan orucuna niyet ettim. Geçmiş ve gelecek günâhlarımı mağfiret eyle...
İFTAR DUASI
Allah'ım,
senin için oruç tuttum. Sana îman ettim. Sana tevekkül ettim. Senin rızkınla
orucumu açtım.
ZEKÅT
-
"Hayırdan ne infak ederseniz, onu bulursunuz" (S. Bakara 272)
Bu
vaad-i ilâhîye göre zekât vermek malın artmasına (berekete) sebep ve
temizliktir. Kulluğun kuvvetine delil
olduğundan, zekâta "Sadaka" da denir.
-
"Sadakalar ancak fakirler içindir". (S. Tevbe 60) ayet-i
kerimesindeki "Sadaka"dan murat, zekâttır.
Kezâ:
-
"Mallarından zekât al da, onunla kendilerini temize çıkarmış, mallarına
bereket vermiş olasın" (S.
Tevbe 103) âyet-i celilesindeki "Sadaka"dan
murad da Zekât'tır.
HAC
Kelime-i
Tevhid'i ehl-i imana mânevî bir kale yapan Allahü Teâlâ Kâbe-i Muazzama'yı da
Müslümanların tavaf edeceği emniyetli bir yer kılmıştır.
Kâbe'nin
ziyaret ve tavaf edilmesi, kulu kötülüklerden muhafaza eden bir set, azapdan
koruyan bir kalkandır...
Farz
olan hac, İslâm’ın şartından olup ömürde bir defa yapmak borçtur.
Hadis-i
şerifte: "(Kendisine hac farz olduğu halde) haccetmeden ölen kimse, ister
Yahûdî ister Hıristiyan olarak ölsün"
buyurul-muştur.
Hac,
şartları bulunan her Müslüman için mukaddes bir ibâdettir. Namaz, oruç, bedenî;
zekât, mâlî bir ibâdet olduğu halde hac, hem bedenî hem mâlî ibâdet olmakla
bedence olan sıhhat ve selâmetin yanında mal varlığına da şükredilmiş olur.
*
* *
ÇALIŞIP KAZANMAYA DAİR
H.Ş.:
Helâl kazanmak (Allah yolunda) cihad (gibi) dir.
H.Ş.:
Kişinin en efdal kazancı, iyi yetiştirdiği evlâdı ve helâlinden elde ettiğidir.
(Kenzül-İrfan
903)
H.Ş.:
Bir kimse helâl kazancından hâsıl olan yorgunlukla yatsa, ona Cennet vacip olur
ve o kimse Cenâb-ı Hak kendisinden razı olduğu halde yatağında yatar.
H.Ş.:
Helâl kazanç istemek farz üstüne farzdır. (Râmûz 312/15)
H.Ş.:
Yediklerinizin en güzeli, kendi kazancınız olandır. (Râmûz
115/1)
4 nevî kazanç
var:
1-
Kendine, âilesine, borçlarına ve nafakası üzerine vacip olanlara yetecek kadar kazanmak, FARZ;
2-
Fakirleri yedirip-giydirmek ve garipleri sevindirmek maksadıyla ihtiyacından
fazla kazanmak, MÜSTEHAB; (Bu, nâfile olarak uzlet etmekten hayırlıdır.)
3-
Daha çok hayır yapmak maksadıyla kazanmak, MÜBAH...
4-
Helâlinden de olsa böbürlenmek için servet yapmak, MEKRUH'tur.
* * *
Güzel Sözler:
-
Ayaktaki köylü kadın, köşede oturan nazlı hanımdan üstündür. (Zira işi gücü
olan kadın, akşam rahat ve huzurlu yer, içer, uyur; lâkin, vakti boş geçen
kadını hiç bir şey hoşnut edemez.)
-
İşleyen demir ışıldar.
-
Pas nasıl demiri yerse, tembellik de insanı öyle yer.
-
Ne ekersen onu biçersin. (Hayır yapan hayır, şer işleyen şer görür.)
-
Malını güzel kullanan, bereket bulur.
-
En büyük zengin, vaktini iyi kullanan; en fakir de vaktini boşa harcayandır.
-
Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz...
*
* *
ŞİİR
Sâde pirinç zerde
olmaz, bal gerektir kazana ;
Baba malı tez
tükenir, evlât gerek kazana.
-
İki el bir baş içindir...
ŞİİR
Sen
işlersen mal işler.
İnsan
öyle genişler.
-
Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin.
-
Tembele "Kapıyı ört" demişler. "Yel eser örter" demiş...
-
Faydasız işi işleme, kaldıramayacağın yükün altına girme, çok da olsa dünya
malına güvenme...
-
Kanaat ehlinde gam olmaz; tamahkâr huzur bulmaz...
-
Dersine çalışmayan talebe, parası olmadan bir şey almak isteyen müşteri
gibidir.
-
Hayırsız servet, altın kadehteki zehirli şerbet gibidir. (Ali
Emîrî Efendi)
*
* *
SAN'AT, ZİRAAT VE TİCARET
H.Ş.:
Muhakkak Allahü Teâlâ sanatkâr mü'min kulunu sever.
ŞİİR:
Elde
altın bileziktir san'at,
Ki
verir ehline feyz ü rif'at.
H.Ş.:
Her sanat üzerinde ehlinden yardım isteyin. (Her işi ehline yaptırın).
H.Ş.:
Rızkınızı yerin derinliklerinde arayınız.
H.Ş.:
Ziraatla uğraşınız! Onda hayır ve bereket vardır..
Cebrâil
A.S.'ın tâlimi ile yeryüzünde ilk defa çiftçilikle uğraşan Âdem A.S.'dır.
Onun
evlâdından bir çok enbiyâ ve sülehâ, zirâatla uğraşmıştır...
Ziraat,
insan neslinin devamı için lüzumludur ve insanlara hayat ve zenginlik verir...
Hz.
Ömer R.A. Eshab-ı Kiram'dan Zeyd b. Seleme Hz.'ni meyvecilikle uğraşırken görüp
buyurdu:
-
"Yâ Zeyd! Hakikaten isabet eyledin! Bu gibi kazançlar sâyesinde gözün tok,
dinini korumakta herkesten ileri ve kavminin yanında şerefli olursun!..."
H.Ş.:
Size ticaret ve cesaret tavsiye ederim. Zira rızkın onda dokuzu ticaret ve
cesarettedir.
H.Ş.:
Doğru tüccar kıyâmet günü Arş'ın gölgesindedir.
H.Ş.:
Doğru tacir, iyilerle haşrolur.
*
* *
MUHTELİF MEVZULAR
H.Ş.:
Küçüğümüze şefkat, büyüğümüze tâzim etmeyen, bizim yolumuzda değildir.
H.Ş.:
Vücut sağlığı ile (İslamî istikâmet üzere) yaşayana ne mutlu!..
H.Ş.:
Hayâ îmandandır. (Hayâsızda iman yoktur.)
H.Ş.:
Hayânın hepsi hayırdır.
H.Ş.:
Hayâ hayırdan başka bir şey vermez. Çünkü) hayâ, hayırdan ibârettir.
H.Ş.:
Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanın!..
H.Ş.:
Allahü Teâlâ nazîfdir (Pâk-temizdir), nezâfeti sever.
H.Ş.:
Tedbir gibi akıl olmaz.
*
* *
ŞİİR:
Etme
tedbirinde noksan, gerçi takdirindir iş,
Hüsn-i
tedbir eyle emrinde, Hüdâ takdir eder.
ŞİİR:
Varsa
aklın re'y ü tedbirinde noksan eyleme.
Çünkü
noksan eyledin, takdire bühtân eyleme.
Hz. Ali R.A.
buyurdu:
-
Kişinin edebi, altınından hayırlıdır.
-
Kalbin kuvveti cür'eti, îma sağlamlığındandır.
-
Kalbin sıkıntısı, tokluktandır.
-
Kişinin sözü, düşüncesinden haber verir.
-
Lüzumsuz sözü terk etmek, hikmettir. Fakat işleyen azdır.
Hz. Ömer
R.A.’in memurlara talimatı:
-
İhtiyaç sahiplerine kolaylık gösterin.
-
Hiç kimseye zerre kadar zulmetmeyin.
-
Gariplere yardım edin.
-
Daima istişare ile iş yapın.
-
Temizliğe dikkat edin.
-
(Sizi ölüme götürecek olsa da) doğruluktan ayrılmayın.
-
Ahmak ve cahillerle dost olmayın.
-Cenab-ı
Hakk'ı zikredin. Çünkü zikir şifadır.
-
İnsanların ayıplarıyla meşgul olmayın. Çünkü bu bir hastalıktır.
-
Allah'tan korkun. Zira Allah'dan korkmayanın hayâsı yoktur.
-
Allah korkusuyla gözyaşı dökün. Çünkü Allah için dökülen bir damla gözyaşı bin
altın sadaka vermekten hayırlı ve cehenneme kalkandır...
*
* *
İSLÂM BÜYÜKLERİNDEN
-
Hak dostları; iman, İslâm ve ahlâk-ı Muhammedî’ye hizmeti gâye edinmiştir.
-
Müslümanlar, kefâletle birbirlerine bağlıdır; müşterek din ve ahlâkın devamına
çalışır.
-
İhlâsla edâ edilen ibadetler, belâlara mânîdir; sahibini korur.
-
İlâhî hükümlere uymak lâzımdır ki insana hiç bir şeyden zarar gelmesin.
-
Musîbetler; Hakk'a davet, nûra hidâyet içindir.
-
İbadetle nefsini terbiye eden, iki cihanda izzet sahibi olur.
-
Dinsiz dünya, ruhsuz ceset gibi kokar. Din, insanın dostudur. Her iyiliğe
onunla ulaşılır.
-
Bu dinin garip anlarında hizmet eden, kerâmetini görmeden ölmez.
-
Kitaplar deniz fenerleri gibidir; insanlığa hak yolu gösterir.
-
Bu dünya istirahat için değil, imtihan içindir.
-
Mü'min için dünyada zarar yoktur. Çektiklerinin hepsi menfaatinedir.
-
Allah dostlarının imdadıyla âlemde olmayan iş yoktur.
-
Allah dostları kimseye dokunmazlar; lâkin, onlara dokunanlar zarar görür. Zira
onlarının kılıcı kınında değildir...
-
Allah dostlarının ölümü, gafillerin gözlerinden kaybolmaktan ibarettir.
-
Evliyâullah'ın ölümünden sonra tasarrufu, kından çekilmiş kılıç gibi daha
kuvvetlidir.
-
İnsanları uyarmak, yaş odunları üfleyerek tutuşturmaya benzer.
* * *
-
Gençliğini boşa harcama, onu kıymetlendirmeğe bak.
-
Herkesçe beğenilen güzellik ahlak güzelliğidir. Ahlâkı güzel insan her yaşta
güzeldir.
-
Ahlâkını güzelleştirmeye çalış. Çünkü güzel ahlâk en büyük sermâyedir.
-
Dost ol ki, sana da dost olsunlar.
-
Büyüklere hürmet et ki, büyüdüğünde sana da hürmet etsinler.
-
Ana-baba âhı alma. Çünkü ana-baba âhı zehri içen kurtulmaz.
-
Küçüklere şefkatli ol ki, büyüdüklerinde onlardan şefkat beklemeye hakkın
olsun.
-
Kusurlarınla meşgul ol ki, onları tâmir edesin.
-
İyiliğe karşı iyilik adâlet, iyiliğe karşı kötülük cinâyet, kötülüğe karşı
iyilik ihsan ve iyilik severlik ve insanlığın en yüksek mertebesidir.
-Alçak
gönüllü ol. Mütevazı insan meyve ağacına benzer. Dalın eğilmesi meyve çokluğundandır.
-
Dünyaya gelmekten maksat, Allah'a ve dinine hizmet etmektir.
-
İnsanda mânevî terakkî, İslâm'a hizmeti nispetindedir.
-
Bu dünyada hizmet için yaşanır. Hizmetsiz yaşamanın kıymeti yoktur.
-
Mahviyet insana büyük devlet, kibir hasımdır.
-
İnsanoğlu ölünceye kadar ikaz şırıngasına muhtaçtır.
-
Yirmi dört saat Allah'ı anmayan, nefsi ile beraberdir.
-
Nûru olan diridir. Nûru olmayan ölüdür. Çünkü ruh, nurdur.
-
Hz. Allah kendi yolunda vefâkâr, cefâkâr, fedâkârâne, ivazsız, garazsız hizmet
edenlerden razı olur.
-
Kâinatta en büyük nimet, irşad olunmak, nûra kavuşmaktır.
-
İnsan için kusurunu bilmemek, en büyük kusurdur.
-
Nefs-i Emmâre kepâzeliğe, Rûh-u Melekî de füyûzata tecelliyata doymaz.
-
Hiç kimsenin cennete girmeye garantisi yoktur. Vazife ve seccâde başında
geçirdiğimiz vakitleri az buluyorum. Artırma yolunu aramalıyız.
-
Sohbet, hem konuşana, hem dinleyene tesir eder.
-
Kibir ve itaatsizlik, aftan uzaktır.
-
Benlik insana her şeyi kaybettirir.
-
Nisyan (unutkanlık), isyandandır.
-
İbadeti âbid de fâsık da yapar. Günahtan sakınmak sıddıkların kârıdır.
* * *
"- Ey Aziz! Akıl ve ilim sahipleri:
1-
İşini beceriksizlere ısmarlamaz.
2-
Kötülüğe heves etmez. Göçeceği âleme eli boş gitmek istemez...
3-
Yumuşak huylu ve mütevazı olur.
4-
Tuz ekmek bile olsa dağıtmaktan geri kalmaz.
Ey
Oğul! Adalet göstermek istiyorsan emrin altındakilere iyi davran.
Verdiği
nasihati kendisi tutan, başkalarına tesir eder. Söyledikleriyle amel etmeyenin
sözünde tesir olmaz, onu kimse dinlemez, ve sevmez...
Ey
Akıl Sahipleri!
Şeriat
kapısında çirkin görülen ne varsa ondan uzaklaşın!
İşiniz
baştan sona dürüst gitsin istiyorsanız, isteklerinize değil, din büyüklerine
uyun, onlarla istişare edin..." (Feridüddin-i Attar
K.S.)
* * *
Câfer-i
Sâdık K.S. İmam-ı Âzam Rh. A.'e:
-
Akıllı kimdir? diye sordu.
Ebu
Hanife Hz.:
-
Hayrı şerri ayırabilendir, dedi.
Câfer-i
Sâdık K.S.:
-
Bunu atlar da anlar. Kendisine yem verenle dövüp vuranı bilir, dedi.
Ebû
Hanife:
-
Yâ Sâdık! Size göre akıllı kim? dedi.
Cafer-i
Sâdık Hz.:
-
İki hayır zuhur ettiğinde mühim olanı seçendir,
buyurdular...
* * *
"- Ey
İnsanlar!..
Ölü
iseniz kabre,
Deli
iseniz tımarhâneye,
Çocuk
iseniz mektebe gidin,
Kul
iseniz kulluk vazifenizi yerine getirin". (Şakîk-i Belhi
K.S.)
* * *
Genç Kardeşim!
-
Münâfık ve inkârcılardan yüz çevir, onlara karışma! Dâima doğru ol, hakkı
söyle!..
-
Kâinâtın ömrüne nispetle bizim ömrümüz bir andan ibârettir. Bu kısa zaman,
şerre âlet olmağa, kötü nam salmaya, değer mi?...
-
Nefsini terbiye etmeye çalış, onun isteklerini yapma; helâk olursun. Zira
nefsin istekleri rahmânî değil, hayvanî ve şeytânîdir.
-
Nefse ve şeytana fırsat vermez, Allah'ın emirlerine uyar, O'nu seversek
işlerimiz yolunda gider. Şu halde:
Allah'a
bağlan,
Peygambere
uy,
Kazaya
rıza göster,
Selâmet
yolu seç,
Hakkı
kabul et... Bahtiyar olursun!
-
İnsanın nefsini bilmesi irfanına işaret ve kurtuluşa sebeptir.
-
Din-i Celil-i İslâm'a sebatla hizmet etmek azimli ve iyi niyetli olmanın
delilidir...
-
Her insan bu cihana bir vazifeyle gelir. Bu vazife bazılarında hayır,
bazılarında şerle alâkalıdır. O ne bahtiyar insan ki, hayır için yaratılmış...
-
İnsan için Hakk'ı sevmek, Hakk'a hizmet etmek ve nihayet, Hakk'ın cemâline
ermekten büyük saadet yoktur.
Unutma! Güçlüğün
ardından kolaylık, çalışmanın ardından muvaffakiyet, karanlığın ardından
aydınlık, sabrın ardından zafer gelir...
-
Sen Allahü Teâlâ'nın hakkını koru ki, Allah da seni korusun...
-
İnsan; şekli, aklı ve hizmeti îtibarıyla en şerefli mahluktur. Mazhar-ı kül.
Maddî ve mânevî ilâhî nîmetlere lâyık görülüp övülmüştür. Kadrini bil...
*
* *
GENÇLERE ŞİİRLER
İNSANLARLA MÜNASEBET
Nâdânlar eder
sohbet-i nâdânla telezzüz
Dîvânelerin hem demi
divâne gerektir.[2]
*
* *
Allah'a sığın şahs-ı
halîmin gazabından
Zirâ yumuşak huylu
atın çiftesi pektir.
*
* *
En ummadığın
keşfeder esrâr-ı derûnun
Sen herkesi kör,
âlemi sersem mi sanırsın
*
* *
Düştü derde münkir-i
gaddâra burhan gösteren
Buldu râhat kendini
nâdâna nâdân gösteren
*
* *
Dersen ey yâr,
"Cümleden ârif olan kimdir?",derim:
Setr-i irfân
eylemekle halk'a irfân gösteren.
* * *
Hak Teâlâ kimseyi
bir ferde muhtaç etmesin...
Yoksa halkın ettiği
ihsana değmez minneti.
Sen usandırmâ eli,
el de usandırmaz seni.
Hilekârlık eyleme
kimse dolandırmaz seni.
Dest-i âdâdan soğuk
su içme kandırmaz seni.
Korkma düşmandan ki,
âteş olsa yandırmaz seni.
Müstakîm ol Hazret-i
Allah utandırmaz seni.
TEVÂZU
Mazhar-ı feyz olamaz
düşmeyîcek hâke nebat,
Mütevazı olanı
rahmet-i Rahman büyütür.
*
* *
İrtifâ-ı kadr için
lâzım tevâzû âdeme
Şemsi gör ki sâyesin
salmış ayaklar altına.[3]
*
* *
Ne câh iledir ne mal
iledir;[4]
Beyim ululuk kemâl
iledir.
ŞÜKÜR
Tende kudret nerden
olsun nîmet-i cân şükrüne,
Bin dilim olsa
yetişmez bir dilim nân şükrüne.[5]
*
* *
ADALET-ZULÜM
Kâşâne-i gerdûn
yıkılır âha dayanmaz,
Can yakanın sanma ki
bir gün canı yanmaz.[6]
*
* *
Zâlimin rişte-i
ikbâlini bir âh keser,
Mânî-i rızk olanın
rızkını Allar keser.
*
* *
Hüdâ saklar hatâlardan
adâlet eyleyen şâhı.
Ne gam dünyada,
ukbâda olursa fî-emânillah.
*
* *
Zâlim yine bir zulme
giriftâr olur âhir.
Elbette olur ev
yıkanın hânesi virân.
*
* *
Zâlim bulur elbette
bu dünyada belâsın,
Ettikleri kalmaz
biliriz rûz-ı cezâya...
*
* *
Her kim ki dünyada
keskindir dişi,
Mutlak bir belâya
çatar demişler.
*
* *
SEBAT
Mânend-i şecer,[7] nâbit
olur sâbit olanlar...[8]
Her hangi işin ehli
isen anda devam et!
NEFİS
Nefsin seni râm
etmeye, sen nefsini râm et!
*
* *
Nefs-i emmâreye
uymak ne hatâ!
Hep onundur bu
emmârât-ı hevâ.
Bana hiç nefs-i
emmârem gibi sû-i karîn olmaz.
Bu düzd-i hânegîn
kimse şerrinden emin olmaz.[9]
Seyyiât insana
nefs-i kemterîninden gelir.
*
* *
Düşmen-i nefis ile
dost olma sakın!
*
* *
Haricî hasmı helâk
etme değildir, erlik.
Vuragör nefs ü hevâ
ejderini, Rüstem isen...
*
* *
KULLUK
Bende[10] ol Hazret-i
Mevlâ'ya ki âzât olasın.
*
* *
ŞU YALAN DÜNYA
Kısmetindir gezdiren
yer yer seni.
Gaafil olma âkibet
yer, yer seni.
*
* *
Mâlı çok yığma hazer
eyle azâbından kim,
Renci artar ağır oldukça
yükü hammâlın.[11]
*
* *
Ey hâce tutuldu
nefesin kabre de girdin.
Bu âleme sığmam der
idin, şimdi ne dersin?
*
* *
Mülk-ü dünya kimseye
kalmaz, sonu berbâd olur.
Ey Muhibbî! Şöyle
farz et kim, Süleyman olmuşuz.
*
* *
Ne kadar şâyî olsa
da şânın,
Âkıbet iki taştır
nişânın...
*
* *
Seyretti hevâ üzre
denir taht-ı Süleyman.
Ol saltanatın yeller
eser şimdi yerinde.
*
* *
Fikr-i müstakbel ü
mâzîyi bırak ârif isen.
Böyledir hâl-i
zamân, bir var imiş bir yok imiş...
*
* *
SÖZ
VE SUKUT
Söz altundur, gönül
levhinde derc et,
Terâzîye vur, ondan
sonra harc et.
Kelâmından olur
zâhir, kişinin kendi mikdarı.
*
* *
Elinle ettiğin
hayrı, dilinle eyleme zâyî.
*
* *
Az söz erin yüküdür.
Çok söz hayvan
yüküdür.
Bilene bir söz
yeter,
Sende güher var ise.[12]
*
* *
Yâ söyle sözü güher
nisâr et,
Yâ samt ü sükûtu
ihtiyar et.[13]
*
* *
İnsanoğlunu
bahtiyar eden ve iki cihanda saadet ve sefâya sebep olan ilâç; İlâhî hükümlerde,
Rasûl'ün yolunda, büyüklerin izindedir. Vesselâmü aleyküm...
SON SÖZ
Söylemekten söz
uzar, artar emek.
Söyleyenden dinleyen
ârif gerek.
[1] Samt-ı ulvî: Ulvî sessizlik
Hâmûş hâmûş: Sessiz sessiz
Samt-ı nâlân: İnleyen sükûnet
Avâlim: Ålemler
[3] Şems: Güneş.
Sâye: Gölge.
[4] Câh: Makam, Mevkî.
[5] Nân: Ekmek.
[6] Kâşâne-i gerdûn: Dünya köşkü.
[7] (Mânend-i şecer: Ağaç misâli...)
[8] Mânend-i şecer: Ağaç misâli.
[9] (Düzd-i hânegî: Ev hırsızı...)
[10] Bende: Kul.
[11] (Renc: Mihnet)
[12] (Güher: Mücevher...)
[13] (Güher nisâr et: Mücevher saç...)