Kur'an-ı Kerim'de 80 küsûr yerde; NAMAZ KILIN, ZEKÅT
VERİN emr-i celîli ile, zekât namazla beraber beyan buyurularak, zekâtın
ehemmiyetine işaret olunmuştur.
Resûlullah S.A.V. Allahü Teâlâ'nın hakkı ile, kulların
hakkını beraber beyan buyurarak, zekât ve öşür hakkında vâkî olan ilâhî hükmü
cihana duyurmuş, gönüller arasında bağlantı kurmak suretiyle, karşılıklı alâka,
mürüvvet ve sevgi hisleriyle kaynaşma sağlamış ve saymakla bitmeyen nice
menfaatlere sebep olmuştur.
Zekât ve öşür borçlusu olan Müslüman, mal ve serveti
içinde, fukaranın hakkı olduğunu unutmadan, onu ayırıp ehline vermelidir. Aksi
halde haram yemekten kurtulamaz.
Haram yemek, yalnız yol kesmek, hırsızlık etmekle olmaz;
zekât ve öşür borçlarını vermeyip, fukara hakkını yemek de haramdır.
Helâl gıda ile beslenmesi icap eden vücuda haram yedirmek,
benzinli arabaya mazot koymak gibi, maddî ve mânevî nice mihnet ve belâlara yol
açar...
Şu halde uyanık müslüman kitap, sünnet ve icmâ ile sâbit
olan zekât ve öşürü hiç bir şüpheye kapılmadan, gönül şevkiyle muhtaç olan
kullara ulaştırmalıdır.
ZEKÂT
A.C.: (Habibim) Onların mallarından sadaka
(zekât) al ki, bununla kendilerini (günahlardan) temizlemiş, hasenâtlarını
bereketlendirmiş olasın... (S. Teğabün 103)
H.Ş.: Malının zekâtını veren, şerrini
defeder (heder olmasına mânî olur); bereketi celb eder, (her iyiliğe ulaşır). (Râmuz 2674-5)
Zekât, malla
alâkalı bir ibâdettir. Senede bir defa, kitabımızda bildirilen yerlere verilir.
Zekât maddî ve mânevî temizliğe sebeptir.
Zekâtı verilmeyen malın tamâmı haramdır. Haram ise ibâdet zevkine mânî olur.
Haramla beslenen insan, kendisine gayri meşrû yol arar.
Kur'an-ı Kerim'de bildirildiği üzere,
bir kimse zekâtını ve öşrünü vermese, namazı kabul olunmaz; Peygamber'e itâat
etmese, Allah'a itâatı kabul olunmaz; ana babasına hizmet etmese, Allah'a şürkü
kabul olunmaz.
ZEKÂTIN NİSÂBI
Havâic-i asliyesinden (zarurî
ihtiyaçlarından) ve borcundan fazla 96 gr. (bazı kavilde 80 gr.) altını veya bu
kıymette parası veya malı veya tahsili kaabil alacağı olan Müslüman’ın, bu
fazla olan mala bir sene sahib olması halinde, bu maldan nâmî olanların
(çoğalabilenlerin) kırkta birini zekât olarak vermesi farzdır.
Binaenaleyh borçlu kimse borcu kadarını
çıkardıktan sonra kalan mal nisaba ulaşırsa zekâtını verir.
* Sene başında zekât nisâbına sahip
olan kimse, malının sene sonundaki kıymeti üzerinden zekât verir. Sene boyunca
malın artıp eksilmesi zekât hesabına tesir etmez. Ancak, yıl içinde zekât
nisâbının altına düşerse zekât lâzım gelmez. (Dürer S. 182 – İbn-i Âbidîn C.2 s. 302)
* Sabî nisâba malik bile olsa, zekât vermesi
lâzım gelmez. Sabînin vasîsi onun malından zekât niyetiyle verse, tazmin
ettirilir. (Nimet-i
İslâm, Zekât Bahsi S.8)
* * *
HAVÂİC-İ
ASLİYE (ZARÜRİ İHTİYAÇLAR)
1- Oturacak bir ev veya daire ile onun
döşenmesiyle alâkalı kâfî miktarda eşya,
2- Binek hayvanı veya bisiklet,
motosiklet, otomobil vs.,
3- Bir adet silâh,
4- İş elbisesi, günlük elbise ve
bayramlık olmak üzere üç kat giyecek,
5- Kendisinin ve bakımı üzerine vâcip olan
kimselerin bir senelik nafakaları,
6- Çift sürmede kullanılan bir çift
öküz, veya bir traktör ile zırâî aletler,
7- Sanatkârın âletleri,
8- Her eserden birer takımı aşmamak üzere
kitaplar. (Okumasını bilmeyenlerinki hariç...)
ZEKÂT LÂZIM GELEN VE GELMEYEN
MALLAR
Ticaret maksadıyla elde bulunan ev,
arsa, dâire, tarla ve ziynet eşyalarından zekât verilir. Ticâret niyetiyle
alınmamışlarsa, bunlar zekâttan muaftır.
Yemek ihtiyâcına
ayrılan zahîre, oturulan dâire, işletilen dükkân, yazlık ve kışlık elbiseler,
kullanılan iş âletleri, makine ve arabalar, ev eşyaları ve kitaplar zekâta tâbî
değildir. Çünkü bunlar aslî ve zarurî ihtiyaç sınıfındandır.
* Ev almak için biriktirdiği paranın
üzerinden bir sene geçerse zekât vermek lâzım gelir; evi olmasa dahî...
* Tamamı haram olan maldan zekât
lazım gelmez. Çünkü mal hak sâhipleri varsa onlara, yoksa, vârislerine, onlar
da yoksa fakirlere verilir. (Büyük İslâm ilmihali S 340 Madde 30)
Helâl ve haram karışık ayrılması mümkün
olmayan malın tamamından zekât verilir. (Büyük İslâm ilmihali S 340 Madde 30)
TAŞINMAZ MALLARIN ZEKÂTI
Bir kimsenin elindeki han, hamam, dükkân,
dâire veya arsa, satmak kastıyla bulunuyorsa zekât lâzım gelir. Satma kastı
yoksa, gelirinden zekât lâzımdır. (Dürer C.1 S. 173 – İbn-i Âbidin C. 2 S. 265)
ALACAKLAR
Tahsili mümkün olan her türlü alacak
(kadınlar için mihr-i müeccel dahil), mal sayılır ve zekât hesabına dahil
edilir.
Tahsil edilmesinden ümit kesilmiş alacaklar
ise zekât nisâbına dâhil edilmez. (Dürer C.1 S. 173)
SÜS EŞYASINDAN ZEKÂT
Ticâret malı olsun, olmasın her türlü
altın ve gümüştün ve bunlardan yapılmış süs eşyasından zekât verilir.
Bunlar hâricinde kalan süs eşyaları, ne
kadar kıymetli olsa ticâret malı değilse lâzım gelmez. (İbn-i Âbidîn C.2 S.
173)
TİCARET MALININ ZEKÂTI
Ticâret eşyâsının zekâtı, zekât
verilecek günkü alış bedelinden hesaplanarak verilir. (Büyük İslam İlmihali
S. 146 Madde 42)
Tüccarlar, satmak için bulundurdukları
malı senede bir defa sayıp, değerini hesap ederler. Borçlarını düşer,
alacaklarını ilâve ederler ve kalan miktarın kırkta birini zekât olarak
verirler.
HAYVANLARIN ZEKÂTI
Ticâret için bulundurulan hayvanların
tamamı zekâta tâbîdir.
Çift sürmek, arabaya koşmak, yük taşımak
için olanlardan ve senenin yarısında paralı yemle beslenen hayvanlardan zekât
verilmez.
Senenin çoğunu mer'ada geçiren koyun ve
keçilerden kırkta bir koyun veya keçi, sığırda otuzda bir dana, devede ise beş
devede bir koyun zekât olarak verilir.
Zekât verilecek hayvanın bedeli
verilmek isteniyorsa, zekât verilen günkü alış fiyatı üzerinden verilir. (İbn-i Âbidîn C. 2 s.
286)
İNŞAATÇILARIN ZEKÂTI
Ticâret için olan taşınmaz mallar da
zekâta tâbidir. Bu maksatla elde bulunan veya satmak için inşâ edilen
dâirelerin kırkta biri, ya da günün râyici üzerinden maliyet bedeli, zekât
olarak verilir.
(İbn-i Âbidîn C. 2 s. 285)
ZEKÂTIN VERİLECEĞİ YERLER
Zekât, bir günlük yiyeceği olmayan
"miskinlere"; bir senelik veya bir aylık zarurî ihtiyaçlarını
karşılayamayacak veya ancak karşılayabilecek durumda olan "fakirlere";
elinde borcunu ödeyecek kadar malı bulunmayan hakikî "müflis
müslümanlara"; İslâma ve müslümanlara kalbi ısınması istenen yahut
İslâma zararları dokunma ihtimali olan müşrik ve kâfirlere, yani "Müellefe-i
kulûb"a; "Allah için ve Allah'ın dininin yücelmesi için çalışan"
her ferde, cemiyete veya kurumlara; "yolculara"; "mükâtep
kölelere"; ülül-emr tarafından zekât toplamakla vazifelendirilen "âmillere";
Kur'an kurslarına, İslâm ahlâkının ve akîdesinin korunması ve devamı için
çalışan ilim sahiplerine verilir.
* Bir fakiri dilenmekten
kurtarmak maksadıyla zekâtın hepsini ona vermek, fukaraya
dağıtmaktan evlâdır.
(İbn-i Âbidîn C. 2 s. 353)
* İyiye-kötüye akıl erdiren küçük fakir
çocuğa zekât verilir.
Usül ve fürûundan olmayan, akrabâlık
yönünden nafakası üzerine düşen yetimi zekâtına mahsûben yedirip giydirmek
câizder. Diğer fukaraya ikram edilen yemek –zekatta temlik şart olduğundan-
zekâta mahsup edilmez. (Büyük
İslâm ilmihali S. 360 Madde 91-92)
* Düğünlerde, bayramlarda âdet haline
gelen hediyeleri zekât niyetiyle vermek câizdir. (Büyük İslâm ilmihali S. 363 Madde 105)
* Zengin bir kimsenin fakir olan
hanımına ve yetişkin çocuklarına zekât niyetiyle vermek câizdir. Çünkü,
yetişkin oğul babasının, kadın kocasının zengin olmasıyla zengin sayılmaz. (Dürer C.1 S. 191 Büyük
İslâm ilmihali S. 362 Madde 101)
* Kezâ zengin bir kadının fakir olan
çocuğuna (anasının yanında kalsa veya evli olsa dahî) zekât verilir. Çünkü
anaların zenginliği ile bunlar zengin sayılmazlar.
* Fakir zannıyla zekât verilen kimsenin
zengin olduğu sonradan anlaşılırsa, -daha önce araştırma yapılıp verilmişse-
verilen zekâtın geri alınması lâzım gelmez. Araştırma yapılmadan verilmişse
yeniden vermek lâzım gelir. (Büyük İslâm ilmihali S. 363 Madde 107-108)
TALEBE-İ
ULÛMA ZEKÂT
Dinî tedrisatla meşgul olan talebe-i
ulûma zekât vermek câizdir. Çünkü o, nefsini kendisi istifade edip
başkalarını da istifade ettirmek için vakfetmiştir. Bu itibarla çalışıp kazanmaktan
âcizdir. Hâcetler de onu buna zorlamaktadır (Nimet-i İslâm 35, İbn-i Âbidîn C.2 S. 343 Tahtavî... İhya C.1
S. 614)
İlim tahsil
edene ve âlime
zekât verilir. Çünkü bunlar çalışmalarını ilme hasrettikleri için zengin de
olsalar, kazançtan mahrumdur. Hem âlimdeki paradan fakir de istifade eder. (Nimet-i İslâm S. 524 - Mültekaa şerhi Damad C.1 S.
180)
Talebeye zekât
ve sadaka vermekle ilim tahsiline yardım edilmiş ve ilim sevabına ortak olunmuş
olur. (İhyâ İmam-ı Gazâlî Hz.)
ZEKÂT VERİLMEYECEK KİMSELER
Kişi babasına, anasına, oğullarına,
kızlarına, torunlarına, karısına ve kadın ise, kocasına zekât veremez. (Dürer C.1 S. 184)
* Gayrimüslime ve zengin
kimselere zekât verilmez. (Dürer C.1 S. 190)
* İşçisine az ücret verip de onu
zekât ile göstermek de câiz değildir. Çünkü yalnız Allah rızâsı için verilen
zekâtı menfaat karşılığı vermiş olur. (Dürer C.1 S. 171)
* Devlete verilen verginin zekâta
sayılmaz Cünkü devlet aldığı vergilerle
zenginlere hatta müslüman olmayanlara da hizmet götürür. Zekat ise ancak
müslüman fakirlere verilir. (Büyük İslâm ilmihali S. 362 Madde 102)
* Fazladan olan evinde fakirleri iskân
ederek alacağı kirayı zekâta saymak câiz olmaz.
* Bir fakire vermek üzere emânet
aldığı zekâtı şahsı için sarfeden, fakir de olsa tazmin eder. (İbn-i Âbidin C. 2 S.
269)
* Başkalarından
alacağı olup bu alacak ile fakirlik ölçüsünün üstünde olan kimseye, başka malı
olmasa da zekât verilmez.(Nimet-i İslâm S.
528)
* Zekât
verilmezse işi bırakır korkusuyla hizmetçiye zekât vermek câiz olmaz. (Dürer C.1 S. 171)
* Zengin bir kimsenin bâliğ olmayan
evlâtlarına zekât vermek câiz değildir. Çocuklar ister babalarının yanında
kalsın, ister kalmasın... Çünkü babaları zengin olmakla onlar da zengin
sayılırlar.
(Dürer C.1 S. 191)
* Ölünün kefen ve defin masrafları
veya ölünün borçları için zekât vermek de câiz değildir. (Dürer C.1 S. 189)
AKRABADAN ZEKÂT
VERİLEBİLECEKLER
* Kardeşlere, onların çocuklarına ve torunlarına,
amcalara ve onların çocuklarına, dayılara, hala ve teyzelere ve onların çocuklarına
zekât verilebilir. Hatta akraba olduklarından bunlara vermek efdaldir. (Dürer Hâşiyesi C.1 S.
192)
* Oğlunun fakir olan hanımına
(gelinine) zekât vermek de caizdir.
(Nimet-i İslâm S. 528 Madde 16)
* Karısının önceki kocasından olma
(üvey) çocuklarına zekât verilebilir.
(Nimet-i İslâm S. 528 Madde 2)
ZEKÂTIN TESLİMİ
Zekât, mal olarak, para olarak veya
altın olarak verilir.
Zengin zekâtı bizzat kendisi
verebileceği gibi birini vekil tayin ederek de verebilir.
Keza muhtaç kimsenin bizzat kendisine
verilebileceği gibi, vekiline ve o kimse adına zekât toplayan bir başkasına da
teslim edilebilir.
(İbn-i Âbidin C. 2 S. 269)
Zekât verilecek kimse sabi ise veya aklî
durumu iyi değilse, zekat velisine veya hâmisine (kendisini koruyan kimseye)
verilir.
(Büyük İslâm ilmihali S. 363)
Paranın kadrini bilen ve aldanmayacak
yaşta olan çocuğun kendisinin alması da kâfidir. (Nimet-i İslâm S. 528 Madde 5)
Zekât, îtimatlı bir kişi vâsıtasıyla
toplanıp hakîkî ihtiyaç sâhipleri tesbit edilerek, bir merkezden de dağıtılabilir.
SENET VE ÇEKLE ZEKÂT
Zekât için çek veya vâdeli senet
verilecekse alışverişlerde hesap ettiği vâde farkı düşülmelidir. Aksi halde
zekât noksan verilmiş olur. "Bin altın sadaka, bir altın zekât borcunu
ödemez" denilmiştir. Bu nokta dikkate alınmalıdır.
NİYET
Zekât verilirken kalben "Malımın
zekâtı" diyerek niyetlenmek şarttır ve kâfîdir. Dilden "Hediyedir"
diyebilir.
Bayram ve sâir günlerde muhtaç olan
hizmetçilere, çocuklara veya sevinçli bir haber getiren fakirlere verilen
bahşişin zekât niyetiyle verilmesi caizdir. (Büyük İslâm İlmihali S: 474)
ZEKÂT BORCU İLE ÖLEN KİMSE
Zekât borçlusu olarak ölen kimse
vasiyet eder, vârisleri de razı olursa, malının tamamı üzerinden zekâtı
verilir. Vârisler razı olmazlarsa, malının üçte birinden yettiği kadar zekât
ödenir.
(Şerh-i Ferâid-i Sirâciye S. 4)
Ölen kimsenin zekât borcunun teberruan
ödenmesinde fayda ümit edilir.
FİTRE
Şer'i ölçülere göre zengin sayılan (aslî
ihtiyaçlarından fazla mala sahip olan) müslümanın, Ramazan ayı içinde, mâlî durumuna
göre, o sene tesbit edilen miktarı, fakirlere vermesi vaciptir. Buna
"Fitre" denilir ve zekât vermek caiz olan yerlere verilir.
Bir fitreyi parçalayıp bir kaç fakire vermek câiz olmaz. (İbni
Nüceym Fet. - Dürer C.1 S. 196)
Fitreyi Ramazan ayı
içinde vermek efdaldir. Fitre Ramazan bayramı günü sabah namazı vaktinin
girmesiyle vacip olur. (Dürer C.1 S. 195)
*
* *
BİR
ESNAFIN ZEKÅT
HESABINA
MİSÅL
Dükkânındaki malın
değeri 350.000.000 TL.
Tahsil edebileceği alacaklar 50.000.000 TL.
Mevcut parası 100.000.000 TL.
Elindeki altın ve gümüşler +
10.000.000 TL
YEKÜN MAL MEVCUDU 510.000.000 TL
Borcu - 30.000.000 TL.
ZEKÂT TAHAKKUK EDEN MİKTAR 480.000.000 TL
Verilecek zekât.. (Kırkta bir) 12.000.000 TL.
İNŞAAT YAPIP SATANLARIN
ZEKÂT HESABINA MİSÂL
Biten dairelerin değeri 4.000.000.000 TL
Bitmeyen daireler 1.000.000.000 TL
Elinde bulunan malzeme 400.000.000 TL
Elindeki ticârî arsalar 600.000.000 TL
Elindemi çek ve senetler
(O günkü değeri) 600.000.000 TL
Evindeki altın ve gümüşler 400.000.000 TL
Mevcut parası +1.100.000.000 TL
YEKÜN MAL MEVCUDU 8.100.000.000 TL
Borcu - 500.000.000 TL
ZEKÅT TAHAKKUK EDEN MİKTAR 7.600.000.000 TL
Verilecek zekât.. (Kırkta bir) 190.000.000 TL
İMALATÇI
TÜCCARIN ZEKÅTIN
HESABINA MİSÅL
İmal edilmiş malların değeri 400.000.000 TL
Elindeki hammadde 200.000.000 TL
Alacakları 200.000.000 TL
Mevcut parası +
100.000.000 TL
YEKÜN MAL MEVCUDU 900.000.000 TL
Borcu
- 100.000.000
TL
ZEKÅT TAHAKKUK EDEN MİKTAR 800.000.000 TL
Verilecek zekât... (Kırkta bir) 20.000.000 TL
* * *
ÖŞÜR
A.C.: Ey İman edenler,
kazandıklarınızın en güzelinden ve yerden çıkardıklarınızdan infak edin. (S. Bakara 267)
A.C.: ...her biri mahsül verdiği zaman
onlardan yiyin. Hasat günü (mahsülün toplandığı gün) de hakkına (öşrünü)
verin (S. Enam 141)
H.Ş.: Arzın meydana getirdiği her
şeyden öşür veya yarım öşür vardır. (Ramuz 325/9)
H.Ş.: Yağmur suyu, nehir ve çeşme gibi
akar suların suladığı araziden çıkan mahsule tam (%/10) dolabı, koşulan
hayvanlarla sulanan yerden elde edilen şeylerden yarım (%/20) öşür vardır. (Râmuz 326/5)
Öşür "ONDA BİR"
demektir. Mahsûllerde on kiloda bir kilo, on ölçekte bir ölçek öşür verilir.
Öşrün verileceği
yerler zekât verilen yerlerdir.
* Öşür verilen muhsûlde, işçi ücreti,
ilâç, gübre, su yolu açmak gibi hiç bir masraf düşülmez. (Büyük İslâm ilmihali
S. 355 Madde 67)
Tohum çıkarılmadan mahsûlün tamamından
verilir.
(İbn-i Âbidin C. 2 S. 328)
ÖŞÜR VERİLECEK MAHSULLER
* Topraktan elde edilen her türlü mahsûlden,
baldan ve kudret helvasından öşür verilir. (Büyük İslâm ilmihali S. 355 Madde 66)
* Arazî, ekilmediği halde,
kendiliğinden mahsûl verse, o mahsûlden de öşür verilir.
* Keza umuma ait
dağlardan toplanan her çeşit meyveden de öşür vermek lâzım gelir. (Dürer C.1 S. 186)
ÖŞÜR VERİLMESİ İCAB
ETMEYEN MAHSULLER
* Samandan ve balıktan öşür verilmez. ((İbn-i Âbidin C. 2 S.
327)
* Zeytinden öşür verilmişse yağından
öşür verilmez.
* Kezâ üzümden ve susamdan öşür veren
pekmezden ve susam yağından öşür vermez... (Büyük İslâm ilmihali S. 355 Madde 70)
ÖŞÜR VERMESİ İCAB EDENLER
* Öşürde zengin olmak veya malın üzerinden
sene geçmesi şart değildir. Bir araziden senede bir kaç mahsûl alınsa, sahibi
her mahsûlün öşrünü vermek mecburiyetindedir. (İbn-i Âbidin C. 2 S. 326)
* Öşürde "Araziye" itibar
olunmuştur, "Sahibine" değil... Bir kimse fakir ve borçlu olsa da
kaldırdığı mahsûl kendi ihtiyacına yetmese de elde ettiği mahsûlden öşür
verecektir.
(İbn-i Âbidin C. 2 S. 326)
* Arâzî sahibi çocuk, mecnun veya yetim
olsa, vlei ve vâsîlerinin elde edilen mahsûlün öşrünü vermeleri lâzımdır. Vakıf
arazisi dahî öşre tâbîdir. (Mebsût C-2 (İbn-i
Âbidin C. 2 S. 326)
* Arazi mahsûlünün öşrü verilmeden, sahibi
ondan yiyemez. Yemişse, hesap edip, onun da öşrünü verir. (İbni Abidin C-2 S.332
- (Büyük İslâm ilmihali S. 355)
* Vefat eden Müslüman’ın öşür borcu varsa,
malından çıkarılır, mirasçılar ondan sonra taksim ederler. (İbn-i Âbidin C. 2 S.
332)
* Kira ile
tutulan tarlanın mahsûlünün öşrünü İmam-ı Azama göre mülk sahibi (kiraya
veren), İmâmeyn'e göre kiralayan verir. Bu mevzûda İmâmeyn'in ictihadı tercih
edilmiştir. (İbn-i Âbidin C. 2 S. 334)
* Ortak ekilen araziden kalkan mahsûl
taksim edildikten sonra herkes kendi hissesine düşen kısmın öşrünü verir. (Hukuk-u İslâmiye
Kâmusu C. 2 S. 79)
* İmam-ı Azam
Hz.'ne göre: Mahsûlün azından da, çoğundan hasılat alınınca, hemen öşür
verilir. (Büyük İslâm ilmihali S. 355
Madde 66)
* Yetişmiş mahsûlün hasadından önce ölen
mal sahibinin öşrünü vârislerinin vermesi icap eder. (Büyük İslâm ilmihali
S. 355 Madde 73)
TÜRKİYE ARAZİSİ
Türkiye arazisi, "Öşür arazisi mi
değil mi?" diye şüpheye aslâ mahal yoktur. Zira baba ve dedelerimiz öşür
vermişlerdir.
Aynı zamanda Diyânet İşleri Başkanlığı
Müşâvere Kurulu tarafından, Başkanlığın emriyle:
a) 26.8.1954 tarih ve 1519 sayılı
b) 19.4.1960 tarih ve 182 sayılı
c) 1.12.1976 tarih ve 185 sayılı ve
d) 21.9.1979 tarihli fetvalarda "Türkiye
Cumhuriyeti hudutları içinde, tapulu ve tapusuz araziden elde edilen mahsulden
öşür vermek lazımdır", denilmektedir.
CİHAD
Müslüman kimsenin zekâttan başka da
borcu vardır. Ticârî olmayan bir çok mala mâlik olanların, zekât vermeleri icap
etsin etmesin, din hizmeti ve dinin ihyâsı için en az zekât borcu kadar
tasadduk etmeleri icap eder denilmiştir.