Meali: Doğrusu, Allah gökleri ve yeri yarattığı günkü kesin hükmünde, ayların sayısı Allah katında on iki aydır. Onlardan dördü haram olanlardır. Bu ayların haram kılınışı doğru dinin hesabı ve hükmüdür. Onun için, bilhassa bu aylarda nefislerinize zulmetmeyin. Bununla beraber, müşrikler sizinle toptan harb ettikleri gibi, siz de onlarla toptan harb edin; ve biliniz ki Allah, fenalıktan sakınanlarla beraberdir. (Tevbe-36)
Tefsir:
(Doğrusu, Allah katında ayların adedi) Müslümanların ibadetlerinde itibar ettikleri ve muamelelerinde şer’i hükümlerden birçoğunun kendisi üzere devir ve icra ettiği Kameri ayların, yani evveli Muharrem ve sonu Zilhicce olan Hilâlî ayların adedinin tamamı gökleri ve yerleri yarattığı günkü hak yazısında, kesin hükmünde on iki aydır. Bu husus, Hazreti Allah’ın alemi yarattığı zamandan beri Allah kitabında –levhi Mahfuzda- ve Allah’ın ilminde sabittir. (1) Bunlardan dördü haram olanlardır. Yani bu on iki aydan dört tanesi haram aylardır. Şöyle ki; o aylarda isyanın azabı daha şiddetli, ibadet ve itâatin sevabı da daha çoktur. Bunlar; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarıdır. Üçü arka arkaya (Zilkade, Zilhicce, Muharrem) birisi de tek (Receb) dir.
Ebu Bükre’nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte bildirildiğine
göre Rasülüllah Efendimiz Veda Haccı’ndaki hutbesinde şöyle buyurmuştur:
-“Dikkat edin, zaman, Allah (C.C.) nün gökleri ve yeri yarattığı günden bu yana aynı şekilde devam ediyor. Hakikatte, sene on iki aydır. Bu aylardan dördü, haram aylardır. Bunlardan üçü, birbirlerini takip eder. Yalnız biri tekdir. Birbirlerini takip edenler: Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir. Cemaziyelâhir ile Şaban arasında bulunan Receb-i Mudar ayı ise tekdir.” (Mesâbih)
Bu sözlerin manası şudur: Aylar helâl ve haramlıkta aslına döndü. Cahiliyye devrinde ihdas edilen Nesî ile gerçek yerinden kaydırılan, değiştirilen Zilhicce ayına hac avdet etti.
Nesî: Bir ayın haramlığını bir başka aya tehir etmek demektir ki Hazreti Allah bu hususta şöyle buyurmuştur:
Ayet Meali:
Haram olan bir ayı geciktirmek, ancak küfürde bir fazlalıktır ki, onunla kâfirler dalâlete düşürülürler. Allah’ın haram ettiği belirli ayların sayıları tamam olsun diye, onun yerini bir sene helâl, bir sene haram sayarlar. Böylece Allah’ın haram ettiği şeyi, onlar helâl yaparlar. Onlara, kötü amelleri yaldızlanıp güzel gösterildi. Allah; kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.(Tevbe37)
Bu ayların haram kılınışı doğru dinin hesap ve hükmüdür. Yani ayların adedinin Allah katında fazlasız ve noksansız on iki olması veya dördünün haram aylar olması İbrahim ve İsmail Aleyhimesselâm’ın dini, dini müstakimdir.
Araplar bunu İbrahim ve İsmail Aleyhimesselâm’dan miras olarak almış ve sahip çıkmışlardır. Haram aylara cidden çok hürmet ve tazim gösterirler, o aylarda cidâl ve kıtâli hoş görmezlerdi. Hatta bir adam o aylarda babasının veya kardeşinin katilini görse ona saldırmaz, ilişmezdi. Nesî yoluyla değiştirinceye kadar Recebe “Esamm” sağır ay diye isim vermişlerdi. (2)
Onun için bilhassa bu aylarda nefislerinize zulmetmeyin. Bu aylarda, hususiyle haram aylarda isyan etmek, itaatleri terk etmek, haram işlemekle bu ayların hürmetini bozmak suretiyle nefislerinize zulmetmeyin.
Cumhûrun görüşü bu aylarda kıtâlin haramlığının nesh edildiği yönündedir. Zulüm ve isyanları irtikap ise diğer aydakinden daha büyük bir hata ve suçtur.
İbn-i Abbas’dan:
Receb ayında işlenen günahların cezaları artırıldığı gibi ibadet ve itaatlerin mükâfatı da artırılır. (3)
BAZI
ZAMANLARIN DİĞERLERİNE ÜSTÜNLÜĞÜ
Cuma
günü, Ramazan ayı, Arefe günü, Kadir Gecesi ve bayram geceleri de böyledir,
sevaplar kat kat olur. Bu zamanlara mahsus işler ve ibadetler ile, bunların
diğer zamanlara nispetle değerini artırmış ve Ümmeti Muhammed’e rahmet olmak
üzere bunlarda yapılan ibadetlerin sevabını da daha fazla olarak tayin
buyurmuştur. Bu nimete şükretmeyen, aksine bu ayların hürmetine aldırmayıp
günaha devam eden kimse daha şiddetli azaba müstahak olur.
Onun içindir ki, Mekke’de bulunanlar nefislerini muhafaza etmeye muktedir olamayıp günah işledikleri takdirde cezanın katlanacağı düşüncesi ile Ebu Hanife Rahimehüllah dışarıdan gelip Mekke’ye yerleşmeyi mekruh görmüştür.
Ebu Yusuf ve Muhammed bu görüşte değildir.
İhtiyatla amel edenler İmam-ı Azam’ın görüşüne itibar etmişlerdir. (Ğaliyet-ül Mevâiz)
Receb
ayı haram aylardandır, hatta onların en üstünüdür. Zira Hazreti Muhammed’in
(yaratıldığı) tertemiz nutfesi Recebin ilk Cuma gecesi Hazreti Abdullah’ın
sulbünden Vehb’in kızı Hazreti Âmine’nin sadefine1
intikal etmiştir. Bu gece, Allah katında kadri çok büyük olan bir gecedir. Bu
geceye Regaib gecesi denilir. Bol ihsanlar ve yüce hibeler gecesi demektir.
REGAİB GECESİ
Sehl bin Abdullah-i Tüsterî Hatib-i Bağdadi’den rivayet ediyor:
Hazreti Allah Receb ayının ilk Cuma gecesi Muhammed Aleyhisselâm’ı annesi Âmine’nin karnında halk etmeyi murad ettiği zaman (4) cennetin bekçisi Rıdvan’a Firdevs kapılarını açmasını emretti ve semâvât ve arzda bir münâdi şöyle nidâ etti:
-“Dikkat edin! Hidayet rehberi Peygamberin kendisinden yaratılacağı gizli ve saklı nur bu gece Âmine’nin karnında karar buldu. Orada yaratılışı tamam bulacak, müjdeleyici ve korkutucu olarak insanlara çıkacak (gönderilecek)tir.”
Ka’bı Ahbar’dan:
O gece dünyadaki putlar tersine çevrilmiş olarak sabahladı. Kureyşliler şiddetli bir kıtlık ve büyük bir darlık içindeydiler. O geceden sonra yeryüzü yemyeşil yeşerdi, ağaçlar meyveye durdu ve Mekke’ye her taraftan (ticaret) kafileleri gelmeye başladı. Annesinin Rasülüllah’a hamile kaldığı geceye “Fetih ve bolluk yılı” adı verildi.
Bazı kitaplarda şöyle yazılıdır:
Peygamber Efendimizin yaratılacağı temiz nutfe annesi Âmine’ye intikal ettiğinde melekût ve ceberût aleminde şöyle nidâ edildi:
Parlak, mukaddes yerleri güzel kokularla kokulayın,
Yüce ve şerefli mekânları buhurlayıp tütsüleyin.
Safa’daki saflara ibadet seccadesi döşeyin,
Sıdk ve safâ ehli mukarrabîn meleklerin saf tutması için.
Gizli nur (Nur-u Muhammedi) güzel akıl ve korunmuş bir şeref sahibi Âmine’nin karnına intikâl etti. (Harpûtî)
O gece Kuryş’e ait hayvanlar dile geldi ve şöyle dedi:
-“Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki Muhammed anne karnına intikal etti. O ki, dünyanın imamı ve dünyadakilerin kandilidir.”
Annesine de uyku ile uyanıklık arasında iken, birisi şöyle diyordu:
-“Bu ümmetin seyyidi ve peygamberine hamile olduğunun farkında mısın?”
Receb ayının üstünlüklerinden birisi de şudur:
Kabe-i Muazzama’nın hizmetçileri Receb’in her günü Kabe’nin kapısını açarlar. Sair aylarda ise sadece Pazartesi ve perşembe günleri açarlar. Receb ayında derler ki:
-“Bu ay Allah’ın ayı, bu Beyt (Kabe) Allah’ın beyti ve bu kullar da
Allah’ın kullarıdır. (5)
Yine bu ayın faziletlerindendir ki, Allah’ın bu ayda hiç bir kavme azap ettiği işitilmemiştir.
Onun içindir ki bu aya (Esamm) sağır ay denilmiştir.
Denildi ki:
Bu aya (Esamm) sağır ay adı verilmesinin sebebi: Kiramen Katibin melekleri diğer aylarda hem hasenatı (iyilikleri), hem de seyyiâtı (kötülükleri) yazarlar. Receb ayında ise sadece hasenatı yazarlar. Şer işmezler ki yazsınlar...
Bazılarından şöyle nakledildi:
Receb ayı, geçtikten (bittikten) sonra (6) semaya yükselir. Hazreti Allah şöyle buyurur:
-“Ey Ay’ım (Receb)! İnsanlar seni seviyor ve sana tazim ve hürmet ediyorlar mı?”
Receb ayı sükut eder. Cenabı Hak ikinci, üçüncü defa sorar. Bunun üzerine şöyle der:
-“İlâhi, sen ayıpları örtensin. Mahlukâta başkalarının ayıplarını örtmelerini emrettin. Rasülün de bana “Esamm” (sağır ay) adını verdi. Ben de itaatlerini işittim, isyanlarını işitmedim.”
Bunun üzerine Hazreti Allah şöyle buyurur:
-“Sen ayıplı, sağır bir aysın. Kullarım da (günahları ile) ayıplı. Seni kabul ettiğim gibi onları da ayıplı olarak kabul ettim. Sende yapacakları bin nedamet ile onları af ederim. Sende yapacakları isyanlar da yazılır.”
Mukatil
Radıyallâhü Anh’dan:
Kaf dağının arkasında bir yer vardır. Toprağı gümüş gibi beyaz, genişliği dünyanın yedi katıdır. Orası meleklerle doludur. İğne atsan (yere değil) meleklerin üzerine düşer. Her birinin elinde, üzerinde:
“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasülüllah” yazan bir bayrak vardır. Receb ayının her Cuma gecesi Kaf’ın etrafında toplanırlar. Ümmeti Muhammed’in selâmeti için dua eder ve şöyle derler:
-“Ya Rabbi Ümmeti Muhammed’e merhamet et, azap etme.”
Bu şekilde sabaha kadar istiğfar ederler. Bunu üzerine Allah’ü Teâlâ:
-“İzzetim ve Celâlim hakkı için onları affettim.” buyurur.
RECEB AYINDA ORUÇ
Receb ayında oruç tutmanın faziletine dair bir çok Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir.
Hadis-i Şerif: Ebu Katâde Enes Radıyallâhü Anh’dan rivayet ediyor:
-Cennette bir nehir vardır. Ona Receb denir. Sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Receb ayında bir gün oruç tutanı Hazreti Allah o nehirden sular. (7)
Hadis-i Şerif:
-Receb ayının sair ayları üzerine fazileti, Kuran’ın diğer kitaplar
üzerine fazileti gibidir. Kim onda üç gün oruç tutarsa Allâh’ü Teâlâ o kişi ile Cehennem arasında bir hendek
ve perde kılar.
Said İbni Cübeyr babasından, o da Rasülüllah Aleyhisselâm’dan rivayet etti. Efendimiz buyurdular ki:
-Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder, seyyiâtı da siler. Kim Receb’den bir gün oruç tutarsa, sanki bir sene oruç tutmuş gibi olur. Kim ondan yedi gün oruç tutarsa ona cehennemin yedi kapısı kapanır. Kim ondan sekiz gün oruç tutarsa, ona cennetin sekiz kapısı kapanır. Kim ondan on gün oruç tutarsa, Allah ona istediğini verir. Kim ondan on beş gün oruç tutarsa kendisine şöyle seslenilir: “Gerçekten af olundu.” Kim artırırsa Allah da ona (ecrini) artırır. (Ramuz 288/13)
Sevbân Radıyallâhü Anh’dan:
Rasülüllah S.A.V. ile beraber yürüyorduk. Bir kavmin kabristanına uğradık. Aleyhisselâm Efendimiz durdu. Şiddetli bir şekilde ağladı ve dua etti. Sonra şöyle buyurdu:
-“Ey Sevbân, buradakiler kabirlerinde azab görüyorlar. Onlara dua
ettim, azabları hafifletildi.”
Daha sonra buyurdu ki:
-“Eğer onlar Receb ayında bir gün oruç tutsalardı, yahut bir geceyi
olsun ibadetle geçirselerdi kabirlerinde azab görmezlerdi.”
Enes bin Malik’in naklettiği bir Hadis-i Şerif ise şöyledir:
-Kim Receb ayında bir defa ihlas suresini okursa Hazreti Allah onun
elli senelik günahını af eder.
HİKÂYE
RECEBE TAZİM EDEN KABRİNDE YALNIZ DEĞİLDİR
Beyt-i Makdis’de ibadetine düşkün bir kadın vardı. Receb ayı geldiği zaman bu aya tazim kastı ile her gün 11 defa İhlası Şerifi okurdu. Kıymetli ve pahalı elbiselerini çıkarır, eski ve değersiz elbiseler giyerdi. Yine bir Receb ayında hastalandı. Eski elbiseleri ile defnedilmesini vasiyet etti. Oğlu, insanlara gösteriş için değerli kumaşlar ile kefenledi. Rüyada oğluna dedi ki:
-“Oğlum! Niye vasiyetimi tutmadın.” Kabrini kazdı, fakat mezarında bulamadı. Hayret ve üzüntü ile ağlamaya başladı. O esnada şöyle bir ses duydu:
-“Bilmez misin ki, bizim ayımız Receb’e tazim eden kabrinde yalnız başına bırakılmaz.” (Zübdet-ül Vaiz”in’den)
Ebu Bekir
el-Verrâk’dan rivayet edilen Hadis-i Şerif şöyledir: -“Receb ayının ilk
Cuma gecesinde gecenin üçte biri geçtiği zaman
Semavat
ve Arzda hiç bir melek kalmaksızın Kabe-i Muazzama’da toplanırlar. Hazreti
Allah onlar (ın haline) bakar ve buyurur ki:
-“Ey Meleklerim, dilediğinizi isteyin.”
Melekler derler ki:
Ya Rabbi, bizim isteğimiz, Receb ayında
oruç tutanları af etmendir.” Allah’ü Teâlâ’da;
-“Onları af ettim,”
buyurur.
Ebu Said-i Hudrî’nin
rivayet ettiği Hadis-i Şerif ise şöyledir:
Receb Allah’ın,
Şaban benim, Ramazan da ümmetimin ayıdır.
(Ramuz- 1/289-2)
Rasülü Ekrem Aleyhisselâm Şaban ayının hilâlini gördüğü zaman şöyle (dua) ederlerdi:
-“Allah’ım, Receb ve Şaban’ı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazan’a eriştir. (Ramuz- 2/532-10)
DUA
Allah’ım! Bize, yüce Peygamberine tabi olma şerefini ihsan et. Onun kavîm olan dinine ve sünnetine yapışmaya muvaffak eyle. Büyük korkudan emin olarak nun zümresinde haşret.
Allah’ım! Kalplerimizi emellerin uykusundan uyandır. Ecellerin ve (ebedi) yolculuğun yakınlığını hatırlat. En şerefli haslet ve en sağlam iş üzere sabah akşam bize sabır ver.
Allah’ım! Lutfunla hastalarımıza şifâ ver. Fadlınla ölülerimize merhamet eyle. Hatalarımızı setreyle, günahlarımızı affeyle.
Rabbimiz! Bize hidayet verdikten sonra kalplerimizi saptırma; katından bize bir rahmet ihsan et. Şüphesiz ki sen, çok çok bağışlayansın. (Âli İmran-8)
Güzel tedbiri ile hastaların kalplerini iyi eden ve kendisine itaati akıl sahiplerine farz kıldığın Efendimiz (Aleyhisselâm) hürmetine...
Emiril müminine itaati emrettiğin gibi, aziz ül ahkem olan nusretin ile ona yardım et. Hak ve alâmet kelimesini yüceltme yolunda askerlerine yardım et. Nûn vel Kalem hürmetine. Amin...
RECEB AYI VE
REGAİB
GECESİNİN FAZİLETİ-II
Hazreti Enes Radıyallâhü Anh’ın rivayet ettiği Hadisi Şerifte Nebi Aleyhisselâm şöyle buyurdu:
-“Bir şeyi unuttuğunuz zaman bana salavatı şerife okuyunuz, inşallah
hatırlarsınız.”
Hadis-i Şerif: Mirac gecesi bir nehir gördüm; suyu baldan tatlı, kardan soğuk, miskten güzeldi. Cebrail’e “Bu nehir kimin içindir?” dedim. “Receb ayında uzun salavat-ı şerife getirenler içindir.” Cevabını verdi.
Allâh’ümme salli ve sellim alâ seyyidil enbiyâi ve senedil ebrâr, el
müstahraci dürretü vücûdihî min esdafi eşrafi maaddin ve nezâr. Muhammedin-il
Mustafa el muallâ el muhtâr kurrati uyûnil muhâcirine ve kuvveti mütûnil ensâr.
Şu söz ne güzeldir:
Muhammed kim garaz oldur cihandan
Vücudu cevher ve âlem arazdır.
Bu mevcudattan maksadı bâri
Odur bizzat ve bâki bil arazdır.
(1)
SENE ON İKİ AYDIR
İmam-ı Râzî (R.h.) tefsirinden:
Bilmelisin ki, Araplara göre sene, Kameri aylar itibarı ile on iki aydır. Buna delil, aşağıdaki ayetlerdir.
Ayet Meali: O Allah’tır ki, güneşi bir ışık ve ayı da bir nur kıldı. (Büyüyüp küçülen) miktarlar ve ölçüler tayin buyurdu ki senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz. Allah, bunları ancak hak ve hikmet olarak yarattı. Allah, anlayacak bir topluluk için ayetlerini açıkça beyan ediyor. (Yunus-5)
Ayet Meali: (Ey Resulüm), sana yeni doğan aylardan soruyorlar. De ki: “- Onlar, insanların muameleleri ve hac için vakit ölçüleridir. (Bakara-189)
Başka topluluklara göre ise sene güneşin tam bir dönüş müddetinden ibarettir. (Şemsî).
Kamerî sene Nücum (Astronomi) alimlerince malum olan bir miktar Şemsi seneden daha azdır. Bu noksanlık sebebiyledir ki, Kameri aylar mevsimden mevsime intikal eder. Dolayısıyle hac ibadeti bazen kış, bazen de yaz mevsiminde vaki olur. Bu sebeple bu ibadet insanlara meşakkatli olur.
Cahiliyye devrinde hac mevsimi geldiği zaman insanlar ticarete hazırlanırlardı. Mümkündür ki o mevsim, etraftan tüccarın gelmesine muvafık olmayan bir vakit olurdu. Böylece ticaret sebeplerine halel gelirdi. İşte bunun için, Kebise1 yapmaya yöneldiler. Şemsi seneyi itibar ettiler. Böylece hac zamanı onların maslahatına muvafık muayyen bir zaman dilimine mahsus (ve sabit) olarak kaldı. Ticaret ile menfaat elde ettiler.
İşte bu hareket tarzı, Allah’ın hükmünü değiştirmektedir. Hazreti Allah onları inkâr ile şöyle buyuruyor:
“Gerçekten Allah’ın hükmü, senenin noksan veya fazla olmaksızın tam on iki ay olmasıdır.” (Tefsir-i Kebîr)
(2)
HARAM AYLARA HÜRMET
Mecâlis-i Rûmî’den:
Cahiliyye devrinde insanlar İbrahim ve İsmail Aleyhimesselâm’dan veraseten haram aylara çok hürmet gösteriyorlar, adam öldürmeyi haram kabul ediyorlardı. Sonra Nesî1 ihdas ettiler ve bu hürmeti değiştirdiler.
Bunu yapmalarının sebebi:
Onların maişetinin çoğu harpten idi. Harp ve aldatma topluluğu idiler. Harp esnasında iken haram olan bir ay geldiğinde harbi terk etmek kendilerine zor gelir ve o ayı helal kabul eder, onun yerine başka bir ayı haram kabul ederlerdi.
Ta ki, ayların hususiyetlerini ortadan kaldırdılar, sadece adede itibar ettiler. Muhtemeldir ki, senenin aylarının adedini artırdılar, vakitler kendilerine geniş olsun diye on üç veya ön dört aya çıkardılar. Onun içindir ki Mesabîh’da mezkür hadisi şerifte adet üzerine delil varit oldu. Aleyhisselâm Efendimiz bu hadisi şerifinde açıkladı ki; gerçekten sene on iki aydır ve Efendimizin teşrî’i ehli kitabın yaptığı gibi güneşin seyri ile değil, ayın seyri ile takdir edilmiştir.
Hadisi Şerifte Receb ayı “Mudır” kabilesine izafe edildi. Çünkü bu kabile Receb ayına tazim ve hürmette çok ileri gitmişlerdi. Onun için kendilerine nispet edildi.
CAHİLİYYE DEVRİNDE HARAM AYLARDAKİ HÜKÜM VE ADETLERDEN BAZILARI
a- Cahiliyye devrinde insanlar harb etmeyi haram kılmışlardı. Bu
adet İslâmiyet’in başlangıç döneminde de câri idi. Sonra nesh edildi.
b- Atîra2 adını verdikleri bir kurban keserlerdi. İslamiyet bu kurbanı da iptal etti.
Hadis
Meali: (İslamda) Fera’1 ve atîra yoktur.
Fera’: Devenin ilk doğurduğu yavrudur ki cahiliyye devrinde insanlar onu keserler ve teberrük ederlerdi.
Atira: Receb ayının ilk on gününde kestikleri kurbandır ki ona “Recebiyye” derlerdi. Cahiliyye devrinde bununla ibadet ettiklerini düşünürlerdi. İslam’da neshedildi. (Mecalis-i Rûmi’den)
(3)
BAZI ZAMAN VE MEKANLARIN DİĞERLERİNE ÜSTÜNLÜĞÜ
Tefsir-i Kebir’den:
Zaman parçaları hakikatte birbirine benzemektedir. Bu farklılıktaki sebep nedir? diye sorulursa şöyle deriz:
Şeriatta bu mana uzak değildir. Bunun benzerleri de çoktur. Görmez misin ki Allâh’ü Teâlâ ;
a-Belde-i haramı hürmetin fazlalığı hususunda diğer beldelerden ayırmıştır.
(b) Cuma gününü fazilet ve şerefinin fazlalığı ile haftanın sair günlerinden üstün kıldı.
(c) Arefe gününü, o güne mahsus ibadetlerle diğer günlerden ayırdı.
(d) Ramazan ayında orucu farz kılmak suretiyle hürmetini ziyade ederek diğer aylardan ayırdı.
(e) Günün bazı saatlerinde namazı farz kılmakla diğer saatlerden ayırdı.
(f) Kadir gecesi gibi bazı kandil gecelerini diğer gecelerden ayırdı.
(g) İnsanlardan bazılarına risalet hilatını (elbise) vermekle sair insanlardan ayırdı.
Bu misaller, açıkta ve meşhur olunca aylardan bazısının hürmet ve kereminin ziyadesi ile diğerlerinden ayrılması uzak olmasa gerek.
Hadis-i Şerif: Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç,
Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.
Fukahâ’dan birçokları katlin bu aylarda vuku bulmasından dolayı katil üzerine diyeti daha ağır hükmetmişlerdir. (Tefsir-i Kebir)
(4)
EFENDİMİZİN
GELİŞİ MAHLUKATA MÜJDELENDİ
“Hazreti Allah, âlemi Mustafa’sı ile nurlandırmayı ve şirk ve fücûru habib-i müctebası ile uzaklaştırmayı murad etti” sözünün manası nedir?
Kerûbiyyün melekleri (Azrail, Cebrail, Mikâil, Îsrafil)nin reisi olan Cibril-i Emin hamele-i Arş ve Sidre’nin yanında, Cennet ve Semavatta yüksek sesle nidâ etti:
-“Ey
hamele-i Arş, ey Sidre ehli, ey Cennet ve semâ ehli! Şüphesiz Hazreti Allah,
beldelerin ziyası, nebilerin hâtemi, Ahmed, Muhammed, Tâhâ ve Yasin isimleri
ile müsemmâ, beşîr (müjdeleyici), nezir (korkutucu), emin olan zatı yaratmakla
vadini yerine getirdi. O, Allah’ın izni ile şimdi ruhlar âleminden şahıslar
fezasına geldi. O inci, saadet ve felâh ile Vehb kızı Âmine’nin sadefine
bırakıldı.”
Melekler bu müjdeyi duyunca Allah’a hamd-ü sena ettiler. Bu hadiseyi bazısı bazısına müjdeledi, sevinç ve sürur izhar ettiler. Sonra nur perdeleri kaldırıldı. Cenabı Hak habibinin gelmesi şerefine Melaike-i kirama tecelli etti. Melekler, arzuların en yücesi olan “Zülcelâl’in tecellisi” ile müşerref olunca ve Melik-i Müteâl’in habibinin müjdesini alınca Rabbimiz Teâlâ Cebrail Aleyhisselâm’a şöyle emretti:
-“Ey kürabiyyun’un (dört büyük melek) reisi ve ey Melek-ül Emin! Yüz bin melek ile beraber yeryüzüne in, mahlukatın efendisinin gelişini müjdelemek üzere onları kara ve denizlerin her köşesine teslim et.”
Bunun üzerine Cebrail Aleyhisselâm memur meleklerle birlikte yeryüzüne indi ve Nebi’yi Emin Aleyhisselâm’ın gelişini mahlukâta müjdeledi. O yüce peygamberin sıfat cevherini ve hususiyet incilerini neşrettiler. Onlardan bu müjdeyi kabul edecekler Hazreti Allah’ın ilmindedir ki, onları kabul ve saadet ehlinden kılmış, hayır ve ikrama nail olmakla tahsis etmiştir.
Allah’ım! Yüce zatın ve büyük hakkın yüzü suyu hürmetine bizi, zatını ve muhterem nebi’yi sevenlerden eyle. Onu kabul meziyeti ve vasıl olmayı tahsil edenlerden kıl. Amin... (Vesilet-ûl Uzmâ)
HAZRETİ AMİNE HAMİLELİK DÖNEMİNİ ANLATIYOR
Hazreti Âmine binti Vehb’den rivayet edildi:
Habibim Muhammed’e (Aleyhisselâm) Receb ayında hamile oldum. Yine o ay içinde bir gece uykuda iken odama güzel yüzlü, misk kokulu ve nurlu bir zat girdi:
-“Merhaba Ey Muhammed!” dedi.
-“Sen kimsin?” dedim.
-“İnsanlığın babası Adem” dedi.
-“Niçin odama girdin?” dedim. Buyurdu ki:
-“Ey Âmine! Müjdeler olsun sana, insanlığın en hayırlısına hamilesin.”
Hamileliğinin ikinci ayında odama mübarek bir zat girdi:
-“Esselamü aleyke Ya Rasülallah!” dedi.
-“Sen kimsin?” dedim.
-“Ben Şit’im” dedi ve o da beni müjdeledi.
Hamileliğimin üçüncü ayında yine odama bir şahıs girdi.
-“Sen kimsin?” diye sordum.
-“İdris’im” dedi. O da habib-i reis ile beni müjdeledi.
Dördüncü ayda öncekiler gibi büyük bir zat geldi. Ona da kim olduğunu sordum. Hazreti Nuh olduğunu söyledi. Nusret ve fütuhat ile beni müjdeledi.
Beşinci ayda önceki üslup üzere bir zat geldi.
-“ Kimsiniz?” diye sordum.
-“Hûd’um” dedi ve beni yevmi meşhûd (kıyamet günü)nün şefaatçisi ile müjdeledi.
Altıncı ayda önceki tarzda şanı büyük olan bir zat geldi.
-“ Kimsiniz?” diye sordum.
-“Halil İbrahim’im” dedi. O da bana yüce peygamberin gelişini müjdeledi.
Yedinci ayda İsmail-i Zebih, sekizinci ayda Musa
Kelimullah ve dokuzuncu ayda Meryem oğlu İsa (Aleyhisselâm) geldiler. Hepsi de
muhterem Rasül’ün gelişini müjdelediler.(Vesilet-ül Uzmâ)
(5)
RECEP AYINI DEĞERLENDİRMEK
Said-i Hudri Radıyallâhü Anh’ın rivayet ettiği bir hadisi şerifte Nebi Aleyhisselâm şöyle buyurdular.
“Receb Allah’ın, Şaban benim, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” Ramuz (1-289)
Receb ayında Allah’ın ismini çok zikretmelidir. Zira Allah’ın ayında lâyık olan Allah ismini zikretmektir.
Onun içindir ki; “Receb, günahlardan istiğfar, Şaban, kalbi ayıplardan ıslah, Ramazan da kalbi nurlandırmak içindir” denildi.
Öyle ise Melik-i Gaffâr olan Allah’ın ayında, hususiyle seher vaktinde çokça istiğfar okumalı, özellikle de Seyyid-ül istiğfara devam etmelidir.
Seyyidül İstiğfar şudur:
“Allâh’ümme ente-l melikü-l hayy-üllezî lâ ilâhe illâ ente, ente
rabbî halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü, eûzü
bike min şerri mâ sana’tü, ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfir
lî zünûbî fe inneke lâ yağfiruz-zünûbe illâ ente.”
Müslim Şeddad bin Evs’den rivayet etti.
Rasülüllah Efendimiz bu istiğfarı okuduktan sonra şöyle buyurdular:
-“Kim bunu inanarak ve itikat ederek gündüz okursa ve o gün akşamdan
önce ölürse o Cennet ehlinden olur. Kim de inanarak gece okursa ve sabaha
girmeden önce ölürse o da Cennet ehlinden olur.”
(6)
Aylar ve seneler geçiyor, biz ise bundan gafiliz. Aldatıcı şeytanın teşviki ve aldanma yeri olan, fani olan dünyayı bize süslü göstermesiyle tevbe ve istiğfarı geciktiriyoruz.
Nasihat edenlerden birisi ne güzel söylemiş:
Senenin aylarını hata ve gafletle geçirdin.
Hürmet etmedin, Muharreme ne ile geldin?
Receb ayının hakkını ifa etmedin,
Oruç ayında da tam bir oruç tutmadın.
Zilhiccenin on günü ve geceleri de,
Geçti, kaim ve sâim olmadın.
Senin neyin var? İbretle günahları imha et,
Onlara hasret ve nedametle ağla,
Yeni seneyi tevbe ile karşıla,
Umulur ki böylece geçmişi de sildirirsin.
Fakih Ebul Leys R.h. şöyle dedi:
-“Kardeşlerim! (Ahirette) hesaba çekilmeden önce (dünyada) kendinizi hesaba çekin. Amelleriniz tartılmadan önce kendiniz tartın. Büyük arza hazırlanın. O gün geldiğinde (hesap için Allah’a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.”
Ş i i r :
Kıyamette sanki yalnız başıma duruyorum,
Kitabımı okuduğumda göz yaşlarım akıyor.
Cebbâr bana diyor ki; “Oku, zira ben,
Amelin karşılığında sana sevap vereceğim ey kulum.”
Âh işlediğim kötülükler ki, amel defterimin sayfaları,
Onları bana haber veriyor ve felaketimi sayıyor,
Yaptığım eski günahları bana bildiriyor,
Ki ben onları kalben örtüp unutmuştum.
Mizan kondu, ayırma ve hüküm için,
Kullarına hakim olarak Allah yeter.
Nice yüzler vardır ki, rengi parlak, gülüyor,
Kimileri de Cehenneme döndürülmüş, ağlıyor.
Ne zamana kadar ey nefis, sen düşkünsün
Dünya sevgisine? Sen de aman dilersin.
(7)
Bu mükafatlar Receb ayının bir kısmında oruç tutanlar içindir. Bu
ayın tamamını oruçlu geçirmeye gelince: Bu hususta ne Nebi Aleyhisselam’dan ve ne de sahabe-i kiramdan bir haber sabit olmadı. Bununla beraber haram aylarda ve Receb-i Şerifte oruç tutulması mevzuunda haber varit oldu. Onun için insanları bu aylarda oruç tutmaktan men etmemek lazımdır.
Ebu Kalâbe’den şöyle dediği rivayet edildi:
-“Cennette, Receb ayında oruç tutanlara mahsus saray vardır.”
Beyhaki dedi ki:
Ebu Kalâbe tabiînin büyüklerindendir. O, ancak kendisinden öncekilerin Nebi Aleyhisselam’dan işitip tebliğ ettiklerini söyler.
Evet, İbn-i Abbas’dan (R.A) da Receb ayının tamamını oruçlu geçirmenin mekruh olduğu rivayet edildi. İmam-ı Ahmed de bu görüştedir, “bir veya iki gün oruç tutmaz” demiştir. Bunu da İbn-i Ömer Radıyallâhü Anh’dan hikâye etmiştir.
Yalnız Receb ayı ile birlikte başka bir ayı da oruçlu geçirmesi halinde kerahet kalkar.
Mâverdî İkna’da “Receb ve Şaban aylarında oruç tutmak müstehabdır” dedi.
Hadis-i Şerif: Kıyamet günü bütün insanlar açtır. Ancak
peygamberler, onların ehli ve birde Receb, Şaban ve Ramazan aylarını oruçlu
geçirenler müstesna. Onlar toktur, onlara ne açlık ve ne de susuzluk vardır.
Allah’ım! Seyyid ül Enam’ın babasının zifaf gecesi (olan bu gece) hürmetine bizi ve burada hazır olan cemaati bu günleri ganimet bilenlerden kıl. Hata ve günahlardan kaçınanlardan, namaz, oruç gibi ibadetlerle meşgul olanlardan eyle.
Not:
Bu dersin yazılışı 1311 senesi Receb ayının ilk Cuma gecesine tesadüf etti ki bu gece Reğaib kandilidir. Zevk ve vicdan erbabına gizli değildir ki, bu güzel bir tevafuktur. (Mürettib Rahmi)
Said-i Hudri Radıyallâhü Anh’ın Efendimiz Aleyhisselâm’dan rivayet ettiği şu Hadis-i Şerif de Receb ayı ve orucunun faziletini anlatmaktadır.
-“Uyanık
olun, Receb Allah’ın ayıdır. Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan ümit ederek
Recep’de bir gün oruç tutarsa, Yüce Allah’ın rızasını hak eder. Kim, iki gün
oruç tutarsa, sema ve arz ehlinden, vasf edenler ona Allah katında ancak ikram
vasf ederler. Kim üç gün oruç tutarsa Hazreti Allah o kimse ile cehennem
arasında uzunluğu yetmiş yıllık mesafe olan bir hendek-perde koyar. Kim dört
gün tutarsa, delilik, cüzzam, baras, zat-ül cenb gibi belâlardan, Deccal’in
fitnesinden ve kabir azabından kurtulur. Kim beş gün tutarsa, kıyamet günü onu
razı etmek Allah üzerine hak olur. Altı gün oruç tutan, yüzü bedir gecesi Ay’ın ışığından daha parlak
olarak kabrinden çıkar. Kim yedi gün oruç tutarsa Cehennemin yedi kapısı
vardır, her günün orucu için Hazreti Allah cehennemin bir kapısını kapatır. Kim
yedi gün oruç tutarsa, Cennetin sekiz kapısı vardır, her günün orucu için
Hazreti Allah Cennetin bir kapısını açar. Dokuz gün tutan, “Lâ ilâhe illallâh
Muhammedün Rasülüllah” diyerek kabrinden çıkar ve yüzü ancak Cennete
çevrilir. On gün oruç tutana Allah Teâlâ inci ve yakut ile süslenmiş iki yeşil
kanat verir, onlarla Sırat üzerinden şimşek gibi geçer.” (Muîn-ül Vaizin)
RECEB AYINDA NAMAZ
Hazinet-ül Esrâr’da zikredildiğine göre Receb ayında kılınması tavsiye edilen bazı namazlar vardır:
1- Receb ayının ilk gecesi:
On rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 1 Kul yâ Eyyühel Kâfirûn, 3 İhlâs-ı Şerif okunur. Bu, Selman-ı Faris-i R.A’dan rivayet edildi.
Ömer Radıyallâhü Anh’dan:
Nebi Aleyhisselâm şöyle buyurdular:
-Gecelerin
en büyüğü dört gecedir: Receb’’in ilk gecesi, Şaban’ın
yarı
gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Kurban bayramı gecesi.
Enes R.A’dan: Receb ayı girdiği zaman Rasülüllah S.A.V. şöyle dua ederdi:
-Allah’ım! Receb ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan
ayına ulaştır.
2- Reğaib Namazı:
On iki rekattir. Gündüzünde (Perşembe) oruç tutulur. Akşamla yatsı arasında on iki rekat “hacet namazı” kılınır. 2 rekatta bir selam verilir. Her rekatta 1 Fatiha, 3 İnnâ enzelnâhü ve 12 İhlâs-ı şerif okunur.
Namazdan sonra Salat-ı Ümmiyye “Allâh’ümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin-in nebiyyi-l ümmiyyi ve alâ âlihi ve sahbihî ve sellim” okunur, secdeye varılır.
Secdede “Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbü’l melâiketi ver-rûh” okunur.
Secdeden kalkıp 1 defa:
“Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem İnneke ente’l eazzü’l ekrem” denilir.
Tekrar secdeye varılıp;
“Sübbûhün kuddûsün rabbünâ ve rabbü’l melâiketi ver-rûh” okunur. Secdede Allah’ü Teâlâ’ya dua edilir. İnşallah Cenab-ı Hak yapılan duayı kabul eder.
3- Receb’in ilk Cuma günü:
Receb’in ilk Cuma günü (Reğaib gecesinden sonraki gündüzde) öğle ile ikindi arasında (2 rekatta bir selam verilerek) 4 rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 7 Ayet-ül Kürsî, 5 İhlas-ı Şerif, 5 Kul eûzü birabbi-l felak, 5 Kul eûzü birabbi-n nâs okunur.
Selam verdikten sonra 25 defa: “Lâ havle velâ kuvvete illâ
billâhil-aliyyi’l az”imi’l-kebir’l müteal”,
10 defa:“Estağfirullâhe’l-aziym ve etûbü ileyk” denilip dua edilir.
4- Receb’in yarı gecesi;
100 rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 10 İhlas-ı Şerif okunur.
Namazdan sonra 1000 istiğfar-ı şerif okunur.
5- Mirac Namazı:
Receb-i Şerifin 27. Gecesi, (yatsı namazından sonra) 12 rekat
“Hacet Namazı” kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 10 İhlas-ı Şerif okunur.
Namazdan sonra:
100 defa “Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü
vallâhü
ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil aziym.”,
100 İstiğfarı Şerif,
100 Salavatı şerife okunup dua edilir.
Mirac gecesinden sonraki gün, mutlaka oruçlu olmalıdır.
(Hazinet’ül Esrar, Fazıl Muhammed Nazilî)
GÜNEŞ
TUTULMA – AY TUTULMA NAMAZI
Güneş tutulma namazı nafile namazlarındandır. Cemaatle kılınmasının meşruiyeti üzerine icma vardır, mekruh değildir. Cemaatle mescidde (camide) kılınır.
Ay tutulma namazı ise evde ve münferit olarak kılınır.
(Dürr-ü Muhtar)
Güneş tutulma namazının kılınışı:
İnsanlara Cuma namazını kıldıran imam iki veya daha fazla rekat namaz kıldırır.
Namaz için ezan ve kamet yoktur. Fakat insanların toplanması için “cemaatle namaza” diye çağırılır.
Her rekatta diğer rekatlar gibi bir rükû vardır. (Bazılarına göre iki rüku vardır.) Namazda kıraati uzun yapar. Her rekatta Bakara ve Âli İmran gibi uzun surelerden okur. Kıraati İmam-ı Azam Rahmetullah-i Aleyh’e göre gizli, İmameyn’e göre âşikar yapar. Rüku, secde, dua ve zikirleri de uzun yapar.
Namazdan sonra kıbleye doğru oturarak veya insanlara doğru ayakta dua eder. İnsanlar da duaya amin derler ve güneş tamamen ortaya çıkıncaya kadar devam ederler.
Cuma kıldıran imam hazır değilse, insanlar münferit olarak iki veya dört rekat namaz kılarlar. Ya da kadınların evde tek başına kıldığı gibi erkekler de bu namazı evlerinde tek başına kılarlar.
(İbn-i Abidin)
Korku
namazı:
Yine
“korku namazı” ki, düşman, gündüz aşırı karanlık, gece kuvvetli aydınlık,
şiddetli rüzgâr, zelzele, yıldırım, sürekli yağan kar veya yağmur, umumi bir
hastalık gibi hadiselerde kılınır. Taun ve vebâ gibi hastalıkların kaldırılması
için de namaz kılınır.
(Dürr-ü
Muhtar, İbn-i Âbidin, Şerh-i Meniyye)
İSTİSKA
İstiska şeran: Yağmur yağmasını talep etmektir. Yağmurun yağmadığı ve insanların içeceği, hayvanlarını ve mahsullerini sulayacağı dereler, kuyular ve nehirler bulunmadığı ve yağmura şiddetle ihtiyaç duyulduğu zamanlarda kendine mahsus bir şekilde yağmur duası yapılır.
Bunun için İmam-ı Azam Ebu Hanife Rahmetullah-i Aleyh’e göre cemaatsiz namaz kılınması sünnettir. İnsanlar ferden bu namazı kılarlar. İstiskâ İmam-ı Azam’a göre bir dua ve istiğfardır. İmam ayakta, kıbleye doğru dönüp ellerini kaldırarak dua eder. İnsanlar da oturduğu halde, kıbleye dönerek imamın duasına âmin derler.
İmameyne göre ise sünnet olan: İmam veya vekilinin Cuma namazında olduğu gibi iki rekat namaz kıldırmasıdır. Kıraati açıktan yapar. Ezan ve kamet yoktur. Namazdan sonra imam ayakta, asa veya benzeri bir şeye dayanarak İmam-ı Muhammed’e göre iki, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre ise bir hutbe okur. İmam-ı Muhammed’e göre hutbenin bir bölümü bitince imam elbisesinin içini dışına, dışını içine veya astarını dışına, dışını içine giyer. Zira Rasülüllah Efendimiz böyle yapmıştır. Fetva da İmam-ı Muhammed (R.h.) in kavli üzerinedir.
Cemaat, ulemanın tamamının görüşüne göre elbiselerini ters giymezler. Dürrü Muhtar, İbn-i Abidin haşiyesinde de böyledir.
Fazıl İbrahim Haleb’i (R.h.) şöyle dedi: Alimler ittifak etti ki; Bu hususta sünnet olan, üç gün arka arkaya yaya olarak istiska için (sahraya) çıkmaktır. İnsanlar eski elbiseler içinde, zelil, tevazu ve Allah korkusu ile, başları eğik bir halde çıkarlar. Her gün çıkmadan evvel sadaka verirler. Tekrar tekrar tevbe istiğfar ederler. Birbirleri ile helalleşirler. Yanlarında güçsüzler, ihtiyarlar, acizler ve çocukları da alıp yağmur talebinde onları vesile ederler.
Buhari’nin naklettiği Hadisi Şerifte şöyle buyuruldu:
-“Siz, ancak içinizde bulunan zayıflar sebebi ile
rızıklandırılıyorsunuz.”
Feryad-ı figan artsın diye bebekler annelerinden uzaklaştırılır. Bu hal kalbin rikkatine daha münasip olur.
Hayvanları da sahraya çıkarmak müstehabdır.
Gayrimüslimler orada bulundurulmaz. Ancak onların yalnız olarak çıkmaları konusunda; “yağmur yağması durumunda avamın (inanç yönünden) zayıf olanlarının fitnelenmesi ihtimaline binaen çıkmaktan men edilir” denildi. Zira bazen istidrac olarak kafirin duası da kabul edilir.
Sonra da müstehab olan, imamın Rasülüllah Efendimizin yaptığı şu duayı okumasıdır:
“Allâhümme’skınâ ğaysen mığıysen henîen merîen ğadekan mücellelen
seyhan âmmen tabakâ. Allâhümme’skına’l ğaysa velâ tec’alnâ minel kânitîyn.
Allâhümme inne bil bilâdi vel ibâdi vel halkı minellivâi veddanki mâ lâ neşkû
illâ ileyk. Allâhümme enbit lenez-zer’a ve edirra lene’d-dar’a ve’skınâ min
berekâtissemâi ve enbit lenâ min berekâtil-arz. Allâhümme innâ nestağfiruke
inneke künte ğaffârâ, fe ersili’s-semâe aleynâ midrârâ.”
Yağmur yağdığı zaman “Allâhümme sayyiben nâfiâ” diye dua ederler.
Yağmur devam eder ve zarar vermesinden korkulursa “Allâhümme havâleynâ velâ aleynâ” derler. (Şerh-i Kebîr)
Tesbih Namazı:
Tesbih Namazı Hadisi’ni Ebu Davud, İbn-i Abbas Radıyallâhü Anh’dan rivayet etti. Hadisi şerifin tamamı ve tesbih namazının kılınış şekli “Kadir Gecesi” mevzuunda geçit. Arzu edersen oraya bak!
Ey Müslüman! Bid’atları terk etmen, ümmetin şefaatçısının sünnetine yapışman, zulmeti açan ve gamı gideren zatın yoluna tabi olman lâzımdır.
Ayet Meali: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olunuz. Yani Allah’a itaatı ve vereceği sevabı seviyor ve istiyorsanız benim emrime ve sünnetime tâbi olunuz.
Güzel olan, muhabbetin Allah’ü Teâlâ’nın zatına olmasıdır. Kâmil insana yakışan; Allah’ın zatını sevmektir. Vereceği sevap ve mükafata olan sevgi daha aşağı derecededir.
Hasılı, ayeti kerimede Rasülüllah’ın sözleri ve fiillerine tabi olmaya büyük teşvik vardır.
Hadis-i Şerif: Sizin üzerinize benim ve benden sonraki
Hulefâi Raşidîn’in sünnetine tabi olmanız lâzımdır.
Peygamber Efendimizin sünnetlerine tabi olmak günah ve hatalara keffâret, “dârı selam”ı elde etmeye sebeptir.
TAHIYYET-ÜL MESCİD NAMAZI
Tahiyyet-ül mescid namazı Efendimizin sünnetlerindendir. İki rekattır. Mescidde farz namazı veya başka bir vacib namazı kılmak bu namaz yerine geçer.
Abdest aldıktan sonra, kurulanmadan önce iki rekat namaz kılmak mendubdur.
Hadis-i Şerif: Kim güzelce abdest alır, kalbi ve yüzü ile Allah’a yönelerek iki rekat namaz kılarsa kendisine cennet vacib olur. Namazda Kafirûn ve İhlâs sürelerini okur. (Müslim)
İSTİHARE NAMAZI
Cabir bin Abdullah Radıyallâhü Anh’dan:
Rasülüllâh Efendimiz bütün işlerimizde istihare yapmayı Kur’an-ı Kerim’den bir sure öğretir gibi bize öğretir ve şöyle buyururdu:
-Sizden birisi bir iş yapmak istediği zaman farzın gayri iki rekat
namaz kılsın. Sonra şöyle desin:
“Allâhümme innî estehîyruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike
ve es’elüke min fadlike-l azîmi fe inneke takdiru velâ akdiru ve ta’lemü velâ a’lemü
ve ente allâmü’l ğuyûb. Allâhümme in künte ta’lemü enne heze’l emra hayrun lî
fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî (veya) (ve âcili emrî ve êcilihî) fakdirhü lî
ve yessirhü lî sümme bârik lî fîhi. Ve in künte ta’lemü enne heze’l-emra şerrun
lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî (veya şöyle der; ve âcili emri ve êcilihî)
fa’srifhü annî va’srifnî anhü va’kdir lî el hayra haysü kâne sümme razzınî
bîhî.”
Sonra ihtiyacını söyler.”
Bazıları dedi ki:
Duayı okuduktan sonra abdestli olarak ve kıbleye dönerek yatar. Eğer rüyada beyaz veya yeşil görürse bu iş onun için hayırlı (olduğunun alameti)dir. Eğer siyah veya kırmızı görürse bu da şer (olduğunun alameti) dir. Kaçınmak lâzımdır.
(Ğaliyet-ül Mevaiz-İbn-i Abidin)
Halebi’de şöyledir: Gönlüne zahir olanı işler. Bunu yedi defa tekrar etmek lâzımdır.
Rasülüllah Efendimiz Hazreti Enes’e:
-“Ya Enes, bir iş yapmak istediğin zaman o hususta rabbine yedi defa istihare et. Sonra kalbime gelene bak.” buyurmuştur.
Eğer özür sebebi ile namaz kılamıyorsa dua ile istihare eder.
Bazı hikmet ehlinden:
İstihare eden hayırdan men edilmez. İstişare eden doğrudan men edilmez. Şükür eden de ziyadeden men edilmez.
Davud Aleyhisselâm Cenab-ı Hakka:
-“Hangi kul senin gazabına daha çok layıktır Ya Rabbi?” diye sordu. Hazreti Allah şöyle buyurdu:
-“Bana istihare edip hayıra kendisine irşat ettiğim halde ona razı olmayandır.”
Ayet Meali: Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim; ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım.Size din olarak İslam’a razı oldum. (Mâide-3)
Bu ayeti kerime, Peygamber Efendimiz arefe günü Arafat’ta İbrahim Aleyhisselâm’ın vakfe yaptığı yerde vakfede iken, devesinin üzerinde olduğu halde kendisine nazil oldu.
Şirk zayıflamış, cahiliyye menzilleri tek tek yıkılmıştı. Kabe artık çırılçıplak tavaf edilmiyordu.
Ayeti kerimenin hürmeti ve manevi ağırlığına tahammül edemeyen devesi çöktü. Efendimiz Aleyhisselâm bu ayetin nazil olduğunu haber verdi ve Sahâbe-i kiram sevinip güldüler. Ancak Hazreti Ebu Bekir gülmüyordu. O, Kuran’ın esrarını bildiği için ağlıyordu.
Bu hadiseden sonra Peygamberimiz 81 gün yaşadı. Rebiulevvel ayının ikinci günü 63 yaşında iken bu alemden ayrıldı. O zaman mübarek yanağında (sakalında) 17 tane beyaz kıl vardı.
Ayetin manası şu idi: “Şu arefe günü dinimizin şeriatlarını, helal ve haramını (açıklamakla) ve size yardım etmek suretiyle dininizi diğer dinlere galip kılmakla ve akait ve hüküm kaidelerini delillendirerek tamamladım. Sizin üzerinize dünya ve ahiret yönünden nimet, ikram ve ihsanımı hidayet ve tevfik ve şeriatı ikmal suretiyle tamamladım.”