- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 8256
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de Bakara Süresi, 187. ayette kadın ve erkeğin yekdiğerine olan ihtiyaçlarını ve aralarındaki münasebeti şu ayet-i kerimede ne güzel açıklıyor:
" ... Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz."
Kadın ve erkek birbirini zinadan ve kendilerine leke sürecek her türlü davranıştan korurlar. Tıpkı elbisenin vücudu soğuk ve sıcaktan koruduğu gibi. Başka bir ayet-i celilede ise Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Size nefislerinizden, kendilerine ısınasınız diye, zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da, O'nun (Allah'ın) ayetlerindendir. (O'nun varlığına ve birliğine delalet eden alametlerdendir.)"
(Rum Süresi, ayet: 21)
İnsanın iç aleminde huzur duyabilmesi ve insanların birbirlerine ısınabilmesi İçin bu vazifeleri ifa etmesi gerekir.
Allahü Teala'nın emirlerini yerine getiren, Peygamber aleyhisselamın izinden giden karı koca, birbirlerine saygılı olup yekdiğerine merhametli davranırlar. Biri diğerini ezmeye kalkmaz.
Yeryüzünde meşrü bir yuva kurmak, o yuva içinde mes'üd bir hayat sürdürmek kadar bir saadet yoktur. Bu saadetten mahrum olarak yaşayan kimse, ister anlasın, ister anlamasın ıstıraplar içinde inim inim inler. Dünya hayatının birçok zevkleri arasında, iyi bir yuva kurmak, iyi bir aileye sahip olmak kadar tatlı bir şey var mıdır?
İşine gitmek üzere sabahleyin evinden çıkan bir baba, yorgun bir halde akşam evine döner. Nefes almaya bile takati kalmayacak şekilde yorgun düşen babayı evindeki küçük çocukları "baba, baba!" diye karşılayıp boynuna sarıldıkları zaman tüm yorgunluğu o anda gider. Rahata kavuşur, dünyanın en mes'ud bir kişisi olarak çocukları ile meşgul olmaya başlar ve bundan zevk duyar. Evin reisi olan erkeğe bu saadeti verecek, bu zevki tattıracak kimse, karısıdır.
Evliliğin en mühim noktası, karı ile kocanın birbirlerine duydukları hislerdir. Tanışıp birbirlerini beğenerek evlenmeye ve bir yuva kurmaya karar veren erkek ile kadının, ilk anda duydukları bu ulvi hali, hayatları boyunca devam ettirmeleri lazımdır. Bu hisler karı-koca arasındaki kudsi bağın çözülmemesine vesile olur. En nihayet bu hisler her ikisine ömürleri boyunca mes'ud bir hayat yaşatır.
Bu alemin kıyamete kadar devamını murat eden mevlamız herşeyi bir sebebe bağladığı gibi, bu alemin devamını da bir sebebe bağlamıştır. Hz. Allah herşey gibi insanları da: çift yaratmış, insanların çoğalmalarını evliliğe bağlamış, onu da aralarında sevgi, muhabbet ve rahmete vesile kılmıştır. Bununla beraber nikahdan maksat yalnız nesil yetiştirmek de değildir. Eğer öyle olsaydı iktidarsız olanların ve ihtiyar olanların nikahlarının caiz olmaması lazım gelirdi. Halbuki onların da nikahları caizdir. Çünkü;
Gel senli benli bideşelim cisim ve can gibi, Hem sen garipsin burada hem de ben garip deyip evlenen iki kişinin birleşmesinden ruhani ve cismani birlik hasıl olur ve yepyeni bir kuvvet teşekkül eder. İşte bu sebepten Halık Teala hazretleri, erkek kullarına kadınlardan kendilerine helal olanlarla nikahı emir buyurmuştur.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 9898
1- Alacağı kadının mehrini vermeye; yeme, içme ve giyim gibi ihtiyaçlarını temin etmeye mali gücü yeten kimse, kocalık vazifelerini yerine getirmeye kendinde güven duyarsa ve evlenmediği takdirde, zinaya gitme tehlikesi, muhakkaksa o kimsenin evlenmesi farz kabul olunmaktadır.
2- Mali kudrete sahip ve kocalık vazifelerini yerine getirebilecek bir kimse, evlenmediği takdirde zina etmek ihtimalinden korkarsa, onun evlenmesi vacip'tir.
Birinci kısımda zina etme tehlikesi "muhakkak", b u kısımda ise "ihtimal" dahilindedir.
3- Mehir vermeye ve ailesinin her türlü nafakasını temin etmeye mali kudreti bulunur, kocalık vazifelerini yerine getirmeye nefsine güven duyar ve fakat yaşlılık veya benzeri sebeplerle kadına karşı ilgisi şiddetli olmazsa, o kimsenin evlenmesi sünnet-i müekkede'dir.
4- Mehir, nafaka ve kocalık vazifeleri hususunda üzerine
düşen vazifeleri yapamayacağı ihtimali varsa ve bu yüzden karısının veya çocuklarının aç ve muhtaç kalmalarından endişe edilirse, bu kimsenin evlenmesi kerahet-i tahrimiye ile Mekruh'tur.
5- Evlilik haklarına riayet etmeyip karısına zulmetmesinden korkulursa evlenmesi haram'dır.
6- Evlenmeyi zaruri hale getiren bir durum mevcut değilse, mali ve bedeni yönden de evliliği engelleyici bir sebep yok ise evlenmek mübah'tır.
Evlilik, her bakımdan nafile ibadetle meşgul olmaktan efdaldir. Ancak bundan da üstün bir cihet varsa, o da hem evlenmek, hem de nafile ibadetlerle meşgul olmaktır.
Nikahın rüknü ise, evlenecek tarafların birinden gelecek evlenme teklifine (icab'a), (kabul) cevabı vermekten ibaret olmak üzere ikidir.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 10958
"Sizin hayırlısınız, aile efradına hayırlı olanınızdır. Ben ehlime (iyilikte) sizin en hayırlınızım."
(Et-tergib vet-terhib c. 3, s. 49).
Bu hadis-i şerif erkeklerin hangilerinin hayırlı kimseler olduğunu izaha kafi gelmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayırlı olan kadın hakkında buyurdular ki:
"Kadınlarınızın en hayırlısı, öyle bir kadındır ki, kocası kendisine baktığı zaman, kocasını sevindirir. Kocası kendisine emrettiği zaman, kocasına itaat eder. Ve kocası hazır bulunmadığı zaman da kocasının hakkı olan kendi nefsini namusunu ve malını korur."
Bu hadis-i şerif de hayırlı olan kadınların hangisi olduğunu pek açık ifade buyurmaktadır.
İyi bir kadının süsü, sadelik içinde namus ve iffetidir.
Kadında takdir edilecek olan, süsü ve mücevheratı değil, onun iffeti ve malumatıdır. İyi ve ahlaklı kadının ağzında hikmet, ruhunda letafet bulunur. İyi ve ahlaklı kadın, çocuklarını kendisi gibi terbiyeli ve ahlaklı yetiştirir. İyi kadın kocasının ruhunda, çocuklarının nazarında mukaddestir. İyi ve ahlaklı kadının evinden nur çıktığı gibi, mezarından da nur çıkar. Akıllı, fazilet ve ahlaklı kadın ev yapar. Böyle olmayan kadın ise kendi evini de yıkar.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 9010
Nikah Cenab-ı Hakkın emri ve bütün peygamberlerin sünneti olduğundan bir ibadettir. Yukarda geçtiği gibi nafile ibadetten üstündür. Nitekim bir kadının, kocasından izinsiz nafile ibadet yapması caiz değildir.
Karı-kocanın; birbirlerine sevgi ile bakmalarının, birbirlerine güzel ve tatlı söz söylemelerinin, okşayıp öpmelerinin ve nihayet birleşmelerinin ve hatta gusül yapmalarının sevap derecelerini izah eden birçok hadis mevcuttur. Dolayısıyla nikahın bir muamele-anlaşma olmasının yanında aynı zamanda bir ibadet olduğu ortadadır.
Evlilik, haram olan zinadan korur. Haramdan koruyan şey, ibadettir.
Evlilik, ahlakın yükselmesine sebep olur. Bekar olan insan sadece şahsi ihtiyaçlarını temin edip, gezip tozar. Ama evli insanın omuzlarında ailenin ihtiyaçlarını temin vazifesi vardır. Bu vazifeyi yerine getirmek de ayrı bir ibadettir.
Nikah, icabında farz, vacip, sünnet, mekruh ve haram olması itibarıyla ibadettir. Kocanın karısından mehir "aldım-verdim" denilmekle tamam olması en az iki şahit bulundurulması ve bir davada hakimin "Fülane kadın, fülanın zevcesidir" veya da "değildir" diye hükmedebilmesi itibarıyla da muameledir.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 12666
Birincisi helal rızkın elde edilmesinden aciz kalmaktır.
Bu, zorlukların en büyüğüdür. Helal rızkı elde etmek herkes için kolay bir iş değildir. Binaenaleyh, evlenmek rızık için daha da fazla didinmeye vesile olacaktır. Haramdan yedirmek ise, hem yedirenin, hem de yiyenin helakine vesile olur. Dolayısıyla ahiretini dünyasına feda eder.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
"Kul tam mizanın (amelleri tartan terazinin) yanında durdurulur. Dağlar misali sevapları vardır. Durdurulduğu yerde aile efradını nasıl gözettiğinden, hak ve hukuklarını nasıl yerine getirdiğinden, malını nereden elde edip nereye harcadığından sorulur. Öyle sorulur ki, dünyada yapmış olduğu bütün iyilikleri ve iyi amelleri bu sorulara karşı kendisinden alınır. Tek bir sevabı bile elinde kalmaz. O, bu durumda iken, melekler çağırışırlar:
Bu, o kimsedir ki, çoluk çocuğu onun dünyada yapmış olduğu iyilikleri yemiş bitirmişlerdir. Bugün ise amellerine karşılık rehin tutulmuştur."
Deniliyor ki, kıyamet gününde kişinin yakasına ilk yapışan, ailesi ve çocukları olacaktır. Onlar derler ki:
- Ey Rabbimiz! Bizim hakkımızı bu adamdan al! O bizim bilmediklerimizi bize öğretmedi. Bilmediğimiz halde bize haram yedirdi.
Bunun üzerine kişiden onların intikamları alınır. Allah Resülü (s.a.v.) buyurdular ki: .
"Hiç bir kimse dünyada ihmal çocuğunun cehaletinden daha büyük Allah'ın huzuruna varamaz."
(EI-Firdevs sahibi, Ebu Said'den)
Buraya kadar zikrettiğimiz şeyler, evlenmenin umumi zorluklarıdır. Bu tehlikelerden yakayı kurtaran pek az insan vardır.
Servet edinmeye kudreti bulunan ve sanatkar olan bir kimse olur, bir sanatta çalışır ve o sanatıyla hayırlı, sağlam ve malının çoğu helal olan kimselerle muamele etmeye muktedir olan bir kimse olursa, böyle bir kimse evlenmenin yukarıda bahsi geçen tehlikelerinden kendisini koruyabilir.
İkincisi: Hanım ve çocukların hakkına tam manasıyla riayet etmemek ve sızlanmalara tahammül göstermemektir. Bu felaket birinci afete karşı tahammül etmekten daha kolaydır. Fakat buna rağmen tehlike söz konusudur. Çünkü kişi çobandır ve güttüğünden mes'uldür. Nitekim Allah'ın Yüce Peygamberi (s.a.v.) buyuruyor:
"Nafakası kendisi üzerine düşen kimselerin hakkını zayi etmek günah bakımından kişiye yeter de artar bile ... "
(Ebü Davud, Nesai)
Çoluk çocuğunun hakkını gözetmeyen bir insan, onların haklarından kaçan bir insan gibi mes'uldür. Çünkü Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
"Ey iman edenler! Kendinizi ve aile halkınızı öyle bir ateşten koruyun ki, onun yakacağı, insanlarla taşlardır."
(Tahrim Süresi, ayet: 6)
Bu ayette, Cenab-ı Hak kendi nefsimizi ateşten koruduğumuz gibi, aile fertlerimizi de korumamızı emretmektedir.
Bu sırra binaendir ki, alimlerden bazısı evlenmemekten dolayı özür dileyerek demiştir ki: "Ben ancak kendi nefsimin belasını çekiyorum. Kaldı ki, ona başka bir nefsi daha eklersem bu yükün altından kalkamam."
Şu şiirde olduğu gibi:
"Fare, deliğine sığmazdı, bir de kuyruğuna süpürgeyi bağladı."
Bişr (k.s.) de buyurdu ki:
- Beni evlenmekten Cenab-ı Hakkın: "Kadınların boynuna düşen haklar gibi, kendilerine verilmesi gereken haklar da vardır" mealindeki ayeti men etmektedir.
Akıllı, hikmet sahibi, güzel ahlaklı, kadınların adetlerini bilen, onların düşük çenelerine karşı sabırlı olan, şehvetlerine tabi olmaktan nerede durulacağını bilen, haklarını ifa etmekte titiz davranan, hatalarına göz yuman ve aklı ile onların ahlaklarını idare eden kimse, bu felaketten paçayı kurtarabilir.
Üçüncüsü, Bu afet, birinci ve ikincisinden daha kolayca atlatılabilir. Bu, çoluk çocuğunun kendisini Allah'tan meşgul edip dünya tarafına çekmesi, zengin olarak onlarla övünmek ve böbürlenmesidir. İnsanoğlunu Allah'tan uzaklaştıran, ister eşi ister malı, ister evladı olsun, onun için büyük zarardır. Vaktini, helaliyle oynaşmaya ve şakalaşmaya sarfetmek dahi yukarıdaki hükme dahildir. Evlenmekte, bu kabilden birçok meşgaleler meydana geliyor. Kalbi kaplıyor. Böylece gece ve gündüzü, oynaşmakla akıp gidiyor. Kişi oynaşmaktan kafasını kaldırıp gece ve gündüzde ahireti düşünmek ve ahirete hazırlanmak için vakit bulamıyor.
İşte bu sırra binaen İbrahim bin Edhem Hazretleri buyurdu: "Kadınların bacaklarına dadanmış bir kimseden herhangi bir şey beklenemez."
Sonuç: İşte buraya kadar sayıp tesbit ettiklerimiz evliliğin zorluklarıdır. Eğer hakkında yukarıda tesbit ettiğimiz zorluklar söz konusu değilse ve yine helal malı, güzel ahlakı, dindeki ciddiyeti yerinde ise, evlenmekle Allahtan uzaklaşması söz konusu değildir. Bütün bunlarla beraber; şehvetini teskin etmeye muhtaç bir genç ise, kadının akrabalarıyla kuvvet kazanmaya muhtaç ise, böyle bir kimse hakkında evlenmenin daha hayırlı olduğundan şüphe edilemez.
Bununla beraber evlenmesinde evlad edinmek için gayret de söz konusudur. Bu ise, ayrı bir fazilettir. Eğer saydığımız tehlikeler mevcutsa böyle bir kimse için de evlenmemek daha hayırlıdır. Eğer zıt kutubların ikisi de tam manasıyla varsa -ki, zamanımız da insanların çoğunda durum budur- böyle bir durumda, şaşmaz terazi ile, o faidelerin dininde meydana getireceği fazlalık payı ile afetlerin yine dininde meydana getireceği eksiklikleri ölçmelidir. Ölçü neticesinde zannına hangisi daha kuvvetli gelirse onunla hükmetmelidir.
Nikah faidelerinin en açığı evlad edinmek ve şehveti teskin etmektir. Nikahın zararlarının da en açığı, haram kazanca muhtaç olmak ve evlenmenin Allah'tan uzaklaştırmasıdır. Binaenaleyh biz bu işlerin karşılaşmasını yapıp deriz ki:
Şehvet eziyetinin altında bulunan ve evlenmesinden sadece çocuk elde etmek için fayda sağlamaya çalışan ve evlenmediği takdirde harama muhtaç olması ve Allah'tan uzaklaşması mevzubahs olan bir kimse için, evlenmek daha evladır. Eğer kişinin başında takva dizgini kuvvetli olmazsa ve zinaya kayacağından korkarsa, evlenmek kendisi için evla ve hayırlı olur. Çünkü böyle bir insan, zinaya kaymak, haram yemek ve haram elde etmek ile karşı karşıya kalmış olur.
Helal kazanç elde etmeye muktedir bir kişi için ibadet gibi evlenmek de faziletlidir. İstirahat etmeksizin daimi bir şekilde ibadete devam etmek mümkün değildir. Binaenaleyh eğer kişi namaz, uyku, yemek ve defi hacetten başka, bütün vakitlerini nafaka sağlamak için sarfederse, evlenmek, evlenmemekten daha faziletlidir. Çünkü helalinden kazanmakta, çoluk çocuğu idare etmekte, evlad edinmekte ve kadınların düşük çenelerine sabır göstermekte, nafile ibadetlerden eksik olmayan sevaplar vardır.
Eğer kişinin ibadeti ilimle, fikir ve batıni ilerleyişle ise ve evlenmek için gereken nafakanın elde edilmesi onun ibadetini engelliyorsa, bu durum ortadan kalkana kadar nikahı terketmek daha faziletli ve evlenmemek daha evladır.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !