- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 8658
İslam dini dört kadından fazla olarak beşinci bir kadınla evlenmeyi yasaklamıştır. Bu adete tecavüz etmek de nikaha manidir. Bir müslüman erkek, yukarıda tafsilatlı olarak beyan edildiği gibi, birden dörde kadar kadını nikahının altında bulundurabilir. Bundan fazlasını bir arada nikahla cem’edemez. Ancak bu dört kadından biri ölür, yahut boşanıp iddeti tamam olursa, o zaman erkek bir kadın daha nikahla alabilir.
Bir erkek dört kadından fazla olarak, mesela beş-altı kadın nikahlarsa, bunlardan evvel dört kadının nikahları sahih olur, beşinci ve altıncı kadınların nikahları sahih olmaz.
Erkeklere nisbetle kadın sayısı dünyada daha fazladır. Memleketimiz'de ve Avrupa'da birden fazla evliliğin aleyhinde bulunanlar, bu meseleye çözüm getirememekte, sadece konuşup durmaktadırlar. Yukarda saydığımız zarüretlere bir çare bulamayan Avrupa, ancak zinaya göz yummakla kaldı, başka bir şey değil. Tek evlilikte-sözde-israr edenlerin % 90'ı da ne gariptir ki, kendileri dahi tek kadınla yetinmemektedirler. Üstelik zinanın, fuhşun önüne geçilmediğini bildikleri için, bu kötülükleri yapanlar hakkında da "Onun özel hayatı, biz onun özel hayatına karışmayız" demektedirler. Başkasının özel hayatına yani zina yapmalarına karışmayanlar, nikahla birden fazla evlilik yapmasına pekala karışmaktadırlar. Yani; birden fazla kadınla düş, kalk; ama nikah yapma?!
Bunu neyle izah edebiliriz?
Böyle düşünenlerin, aile hayatını yok etmek gibi bir art niyetleri yoksa, gayeleri nedir?
Avrupa'da birden fazla evliliğe müsaade edilmediği için; zina, fahişe kadın ve piç çocuklar o memleketleri doldurmuş vaziyettedir.
Büyük rakamlarda metres hayatı yaşandığını kim inkar edebilir? Böyle gizli ve gayri meşru hayat yaşanacağına, bir nikahla bu hayata meşruiyet getirilse de o kadınlar da cemiyetin yüz karası olmaktan kurtarılsa ve böylece beraber olduğu erkeğin normal karısı durumuna gelse kötü mü olur?
Metreslerin, kocasıyla ilgili hiç bir hakları olmadığı biliniyor. Halbuki müsade edilip de onlar da nikahlansa, hiç olmazsa, sosyal güvenceye kavuşacaklardır. ..
Hiristiyanlığın da baştan beri taaddüd-i zevcatı yasak ettiğine dair bir delil yoktur. Meşhur Kral Şarlman'ın 2 kraliçesi ve bir çok odalıkları vardı.
Luter bile 2 kadın alınmasını tasvip ediyordu.
Eğer birden fazla evlilik kabul edilmez ve zinaya devam edilirse ne olur ...
Zina eden erkeğin karısı, namusuna sahip olmayan bir erkeğin karısı durumunda olur. O da bir ihtimal kocasından intikam almak için zinaya düşebilir. Bu durumda koca, karısı tarafından da zarara düşer .
Diğer taraftan, zinakar kocanın, karısının zina yapacağı erkeğin karısını da düşünmek lazım. O kadın da zarar göreceği gibi, zinakar erkeğin meşgul olduğu kadının kocası da, ihanete uğramaktadır. Bütün bu birleşmelerden meydana gelecek piçler ve çocuk cinayetleri ... Zührevı hastalıklar. Demek ki ortada nikah olmazsa, kötülükler çorap söküğü gibi ardarda gelmektedir.
Birden fazla evlilik dünyanın birçok yerlerinde resmen kaldırılmıştır. Ama gerçekte devam etmektedir. Demek ki bu, insan hayatından sökülüp atılması mümkün olmayan bir tatbikattır.
Çünkü öyle erkekler vardır ki, cinsel istekleri aşırı derecededir. Karısı da erkeğe ihtiyaç duymayan bir kadın olabilir. Yahut hasta olabilir veya başka bir kusuru bulunabilir. Şimdi bu erkeğin karısını boşayıp kendi haline terk etmesi mi, yoksa yanında tutarak ikinci bir hanım alması mı iyidir?
Yahut çok çocuk isteyen bir adamın karısı kısır olabilir.
Kısırdır diye boşayıp başka bir kadınla evlenmesi yerine, eskisini de tutması daha iyi değil midir?
Birden fazla evliliğe karşı çıkanların hiçbiri bu meselelerin hiçbirine çare getirmeden karşı çıkmaktadırlar. .. Samimiyetsizliğin daniskası. ..
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 9815
Halife Mansur, hanımının üzerine tekrar evlenmek istemişti. Hanımı buna karşı çıkıyordu. Bu meselede anlaşamadılar. Halife Karısına:
- Aramızda hakem olarak kime razısın? diye sordu. O da,
- Ebu Hanife’nin hakemliğine razıyım, deyince İmam-ı Azam Hazretlerini çağırıp meseleyi halletmesini istediler. İmam-ı Azam hazretleri çağrıldı ve Halife Mansur söze başladı:
- Ya İmam bir erkek kaç kadınla evlenebilir?
-Dört.
- Cariyelerden kaç tane alabilir?
- Onlar için bir sayı konmamıştır!..
- Bunun tersine bir hüküm söyleyen var mı?
- Hayır!
Bu konuşmadan sonra halife Mansur, karısına dönerek:
- Söylediklerini işitiyorsun ya, bunlar şeriatın hükmüdür dedi.
İmam-ı A'zam Hazretleri tekrar söz alıp konuşmaya başladı:
- Bunlar şeriatın sözüdür. Fakat bu kadar evliliğe Cenab-ı Allah, karıları arasında adaleti tatbik _ edecek kimselere müsaade etmiştir.
Adaleti bozma ihtimali olanlar birden fazla kadınla evlenmemelidirler. Bize yakışan da Allah'ın verdiği edep dersini bozmamaktır. Allah Teala: "Adalet edemeyeceğinizden korkarsanız, birden fazlası ile evlenmeyiniz!" buyurmaktadır, dedi.
Bu konuşmadan gerekli dersi alan Halife Mansur, Evlenmekten vazgeçti. Ebu Hanife Hazretleri de çıkıp gitti.
Bunun üzerine Halife'nin hanımı, hizmetçisi ile İmam-ı A'zam Hazretlerine bazı hediyeler gönderdi. Bunlar arasında; elbise, cariye ve bir de Mısır merkebi vardı. Fakat İmam, bunları kabul etmedi ve:
- Ben sadece dini vazifemi yaptım; hakkı müdafaa ettim, dedi ve gelen adama: Ona benden selam söyle, ben bu şekil hareket etmekle ne dünyalık talep ettim, ne de kimseye yakın olmak istedim, buyurdular.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 11521
Evliliğin en büyük gayesi, neslin devamı yani evlat yetiştirmektir. İnsana sağlığında yardımcı olan birinci şahıs evladı olduğu gibi, vefatından sonra arkasından dua edecek olanlar da yine onlardır.
Çocukların ilk gelişme ve teşekkül yeri anne karnıdır.
Kadının çocuğa kalmasına gebelik veya hamilelik deniliyor.
Ahkaf süresi 15. ayette buyuruluyor ki:
"Biz insana anne ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zorlukla taşıdı ve zorlukla doğurdu. Onun (ana karnında) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır."
Burada hamileliğin ve çocuk doğurmanın zorluğuna işaret edilmektedir. Aynı zamanda anne-babanın, bilhassa annenin zahmet ve fedakarlığına da dikkatler çekilmektedir.
Peygamberimizi annelerin nasıl sevaplara kavuşacaklarını şöyle izah buyuruyorlar:
"Kadın, gebeliğinden çocuğu doğurup sütten kesinceye kadar Allah yolunda nöbet bekleyen gibidir. Eğer bu süre içerisinde ve doğumda ölürse, onun için şehit sevabı vardır."
Gebeliğin süresi normal olarak 9 ay 10 gündür. Fakat 8, 7 hatta 6 aylık doğumlar olmakta ve bu çocuklar yaşamaktadırlar.
Erken doğumlar olduğu gibi, 9 ay 10 günden geç olan doğumlar da vardır. Mesela Hz. Ömer zamanında bir kadın 2 senelik bir çocuk doğurmuştu. Çocuk, doğduğunda anne karnında dişleri çıkmıştı. Tarihte bundan daha uzun gebelikler de olmuştur.
Mesela: Muhammed bin Aclan'ın karısı 12 senede 3 doğum yapmış yani her hamileliği 4 sene sürmüştü.
Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Cabir'e:
"Ya Cabir! Çocuk, çocuk!" (yani Allah'tan çocuk iste) buyurmuşlardır.
Hz. Ömer: "Ben ancak çocuk için evleniyorum" derdi. Peygamberimiz, Hz. Enes'e şöyle dua etmiştir:
"Allah’ım ona çok mal ve evlad ver, ona uzun ömür ihsan eyle ve günahını affet."
Enes (r.a.) diyor ki: Resülüllah bana üç şey için dua etti, üçü de oldu. 103 çocuğumu toprağa verdim. Ağaçlarım yılda iki kere meyve verir; o kadar uzun yaşadım ki artık insanlardan utanıyorum. Günahımın affını da Allah'dan umuyorum."
Demek ki Resülüllah Efendimiz'in Hz. Enes hakkında yaptığı dua ve bu duada zikredilen her üç madde de yerini bulmuş olmaktadır.
Hamilelik isteyenler şuna dikkat etmelidirler: Temaslar mümkün oldukça tam iki adet ortasına getirilmelidir. Birleşme sırasında, kadının dizlerini büküp sırt üstü yatması, hazneye boşalan meninin, rahimden dışarıya akmasına mani olur. Bu durumda, hemen yıkanmayıp biraz beklenmelidir.
Evli kadınlar genel olarak % 80 nisbetinde hamile kalırlar. Evlilikten önce kızlar ve evli kadınlar rutübetli yerlerde ve taş üzerinde oturmamalı, vücudlarını bilhassa ayaklarını üşütmemelidirler.
Adet zamanlarında denize, havuz ve kaplıcalara girmemelidirler. Kuvette banyo yapmamalıdırlar.
Temizliğe dikkat etmeli ve naylon ve sentetik iç çamaşırlarından kaçınmalı, yün ve sıcak şeyler giymelidirler.
Adette kullanılan pamuk, bez ve diğerleri sık-sık değiştirilmelidir.
Bulantı, kusma hamileliğin ilk belirtisidir. Hamileler kesinlikle röntgen ışınlarından yani film çektirmekten, kaçınmalıdırlar. Aksi halde doğacak çocuk sakat olabilir.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 8177
Bu ümmetin erkeklerine en fazla 4 kadınla nikahlanma müsadesi verilmiş olup, Peygamberimiz'e bu hususta Allah tarafından daha çok kadınla evlenme müsadesi verilmişti. Bu, sadece O'na mahsus bir haldi.
Şöyle ki: Aybaşı, doğum v.s gibi durumlarda meydana gelecek dini meseleleri kadınlara kadınlar yoluyla öğretmek ihtiyacı vardı. Peygamberimizin ne kadar çok hanımı olursa, bu meseleler de kadınlara o kadar insan tarafından öğretilmiş olacaktı. Yoksa haşa Peygamberimiz'in çok evliliği şehevi hislerle olmamıştır. Hanımları vasıtasıyla dinin kadınlara yönelik meseleleri anlatılmış oldu.
Ayrıca yine onlar vasıtasıyla Peygamberimizin aile hayatı, gece ibadetleri vs ... öğrenilmiş oldu. Dolayısıyla onun çok evliliği de diğer halleri gibi bu ümmete bir rahmettir.
Peygamberimiz, Hz. Aişe (r.a.) validemiz hariç diğer hanımlarının hepsini dul olarak nikahlamıştır. Elli yaşına kadar da tam 25 sene sadece Hz. Hatice (r.a.) validemizle yaşamıştır. Bazı bozuk niyetli insanların söyledikleri gibi, eğer (haşa) sadece şehevi hislerle nikahlamış olsaydı, böyle mi yapardı? Halbuki kendisi, istediği her kız veya dulla rahat rahat evlenme imkanına sahipti. Dostlarını bir tarafa bırakalım, düşmanları bile kızlarını vermeye hazır idiler.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 10178
Gebelikte vücutta çatlaklar meydana gelebilir. Bunlara karşı alınacak önlemler vardır. Bu çatlakları önlemek için gebeliğin dördüncü ayında önlem almaya başlamak lazımdır. Aslında bu çatlaklar gebeliğin sekizinci ayında başlarlar. Fakat o zaman çok geç kalınmış olur. Dördüncü aydan itibaren alınacak önlemler çatlamaya engel olur.
Dördüncü aydan itibaren karın, kalçalar ve uyluklar her gün kremlenmeli ve aynı zamanda etler hafifçe çimdiklenmelidir. Bunun için de yağlı kremlerden yararlanmalıdır. Bunu desteklemek için de şu masajı yapmalıdır: Karın derisi birer santim ara ile ve iki parmak yardımıyla yukarı kaldırılıp tekrar bırakılır. Bu hareket bütün karın tam kızarıncaya kadar sürmelidir. Bu masaj, gebeliğin son aylarında gerilecek deriyi genişletmeye yarar. Ancak vücuttaki hormonal değişikliğin oluşturacağı çatlamayı engelleyemez. Bu durum dokuları gevşek olan kimselerde görülür.
BESLENME
Şayet düzenli bir yemek alışkanlığınız yoksa şunlara çok dikkat etmelisiniz:
Günde en az
Günde bir litreden fazla su içilmemelidir.
DÜZENLİ TARTILMALISINIZ
Her gün imkan bulamazsanız her hafta tartılmalısınız.
Gebeliğin dördüncü ayına kadar gebelikten önceki kilonuzu koruyabilirsiniz. Dördüncü ayda ise karın ve kalçalar büyümüye başlar. Fakat haftada en fazla
DİŞ KONUSU
Dişlerde aniden iltihaplar görülebilir, kan fazla dolaştığından diş etleri kanama yapar. Tükürüğün de terkibinde değişiklik olduğundan dişlerde çürümeler olabilir.
Alınacak önlemleri şöyle sıralayabiliriz: Güde üç kez dişleri fırçalamalı ve dişçiye gitmek için dişlerde bir şey olmasını beklememelisiniz.
YÜZDE Kİ LEKELER
Gebelikte yüzde çoğunlukla ağız çevresinde lekeler görülür.
Bu gibi şeylerin önüne geçmek imkansızdır. Doğumdan sonra kendiliğinden geçer. Yüzdeki lekelerin az olması için güneşte gezmemelidir.
DERİDE OLAN DEĞİŞMELER
Çoğunlukla gebelikte cilt geçici olarak kurur ve pul pul olur.
Kuruyan cilde krem sürerek kuruluğu giderilir. Deride olan başka değişikliklerden biri de kan dolaşımıdır. Kan dolaşı hızlanır, cilt yağlı ise yüze bir canlılık pembelik gelir. Fakat cilt ince olursa kan damarları genişleyerek büyür. (Basınç altında kaldıklarından) bu gibi durumlarda sıcak çorba, çay, kahve içmemelidir. Geçici olarak meydana gelen başka bir değişiklik de bu devrede vücut su depo ettiğinden her hücre ayrı ayrı büyür ve sıkışır. Bunun sonucu olarak da yüz düzgün bir hal alır ve çok genç bir görünümde olur. Fakat aynı zamanda şişkin görünür. Hamilelikte sık sık terlenildiğinden çok duş yapılmalıdır.
Göğüs bakımı için kullanacağınız iç çamaşırınızın size uygun olup olmadığına özen göstermeniz gerekir.
JİMNASTİK
Enlemesine olan karın adalelerine antrenman yaptırmaya yararlı egzersizler gebelikte yardımcı oldukları gibi gebelik sonrasında da karnın düzleşerek ufalmasına yardım ederler.
Bel kemiğinin yükünü hafifletecek egzersizler gebeliğin altıncı ayından sonra bel kemiğinde meydana gelen ağrılar için de çok yararlı olur.
Doğum sırasında yardımcı olan egzersizler aslında doğum öncesi ve doğum yaparken çekilen ağrıları, sancıları azaltmazlar. Buna karşılık gereksiz kasılmaları önlerler ve paniğin önüne geçerler.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !