Hz. Musa (a.s.) bir gün,

- Ya Rabbi bana Cennetteki komşumu bildir, diye ilticada bulunmuştu. Hak Teala Musa Aleyhisselama:

- Ya Musa falan yere git! Senin komşun falan yerdeki ka­saptır, diye haber verdi.

Hazreti Musa tarif edilen yere gitti, kasabı buldu ve evine misafir oldu.

Kasap akşam eve gelirken yanında bir miktar et getirmişti.

Eve geldikleri zaman Hz. Musa'dan izin istedi, ve onları pişirdi, bir zembil içinde tavana asılı olan annesini indirdi, altını kuru­ladı ve eti parçalara bölerek onun ağzına vermeye başladı.

Musa Aleyhisselam meseleyi sordu:

- Bu zenbildeki nedir? Kasap:

- Benim annemdir. Ona iyi bakamaz diye evlenmedim. Ben bakıyorum. Fareler zarar vermesin diye de böyle bu zenbil içinde yukarı kaldırıyorum dedi.

O sırada kadının hafiften sesi duyulmaya başladı. Hz. Musa;

- Ne diyor? diye sordu. Kasap annesini yerine kaldırdıktan sonra;

- Ben bunu senelerden beri bu şekilde yedirir, içirir ve bü­tün ihtiyaçlarını temin ederim. O da bana her zaman:

- Oğlum Allah seni Cennette Musa'ya komşu eylesin, diye dua eder, dedi.

O zamana kadar kendisinin kim olduğunu gizle­yen Musa Peygamber, kendisinin Musa olduğunu söyledi ve Cennette kendisine komşu olacağını müjdeledi.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Çocuklar boş bir kap gibidir, ne konulursa onu alırlar.

Fotoğraf makinesinin karşında hangi görüntü varsa, makine­nin onu çektiği gibi, çocuklar da büyüklerinin bilhassa anne YE babasının iyi veya kötü hareket ve sözlerini olduğu gibi kaparlar. Onun için onlara çok iyi örnek olmalıdır.

Eğer çocuklarımızın iyi insanlar olmasını istiyorsak, biz iyi olmalıyız. İçki, kumar, sigara ve daha başka kötü alışkanlıklara yakalanmalarını istemeyen anne-babalar, bunları kendileri yapmamalıdır. Elinde sigara tutan bir baba çocuğuna "sigara içme" dese, veya kumar masasındaki bir insan çocuklarına "kumar oynamayınız" dese, bunların çocuklar üzerinde ne te­siri olabilir?

Bununla ilgili ibretli bir hikayeyi Mehmed Emre'nin İslam'da Kadın ve Aile isimli eserinden nakletmek istiyoruz:

Oğlu fazla bal yiyen bir aile varmış. Yüzüne baktıkları ve üzerine titredikleri yavrunun bala düşkünlüğü, hastalık dere­cesinde imiş. Biricik oğullarının bu yüzden bir zarara uğramasından endişelenen ebeveyni, zamanın tabiblerinden bir fayda bulamayınca o devrin alim ve mutasavvıfı Abdülkadir Geylani hazretlerine götürmeye karar verirler. Devesine binen baba, çocuğunu yanına alarak Bağdat'ın yolunu tutar. Beş on saat yorucu bir yolculuktan sonra Bağdat'a varır. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin huzuruna çıkarak meseleyi anlatır.

O büyük hazret:

- Çocuğu bana kırk gün sonra getir, dedi.

Adam bundaki hikmeti anlamayı, kırk gün sonraya bırakarak çocuğunu aldı ve aynı yoldan, gelişte katlandığı çile­lerle, köyüne döndü. Kırk gün sonra Bağdat'a Gavs-i Azamın beldesine ulaştı. Abdü'l-Kadir Geylani Hazretleri çocuğu karşısına alarak;

- "Evladım, sakın bir daha fazla miktarda bal yeme! dedi Sonra çocuğun babasına dönerek:

- "Al çocuğunu, götür köyüne" dedi. Şaşkın şaşkın bakan çocuğun babası;

- İş bu kadar kolay idiyse, neden ilk geldiğimiz zaman yapıvermediniz?

Abdülkadir Hazretlerinin cevabına dikkat ediniz:

- O gün ben, kendim de bal yemiştim. Çocuğa "Bal yeme!" desem, 'sözümün tesiri olmazdı. Vücudumda onun tesiri ol­dukça yapacağım nasihatin bir faydası olmayacağından, senin kırk gün sonra gelmeni söylemiştim, dedi.

Büyük adam olabilmek için büyük çilelere göğüs germek ve nefıs feragatine sahip olmak gerekmektedir. Verdiği öğüdün te­sir edebilmesi için kırk gün bal yemeyecek kadar nefse hakimiyet temin eden bir zatın, elbette ki sözü tesir edecekti ve etti. Artık ondan sonra o çocuk fazla bal yiyemez oldu. En basit gö­rünen meselelerde bile hüküm böyle olursa, en zaruri dini me­selelerde ne kadar dikkatli olmak gerekmektedir. Kendisi na­maz kılmayan bir kimse, çocuğuna "Namaz kıl" dese sözün" bir tesiri olur mu?

Yalandan çocuklarını uzak tutmak isteyen anne-babalar kendileri yalan söylememelidirler.

Küçükken yaramazlık yapan çocuğunu babasının ayarla­masından kurtarmak isteyen anne "babası o yapmadı" der. O hatayı kendisi yaptığını bilen çocuk, o anda annesinden yalan söyleme tohumunu kapmıştır. Evde olan baba, gelen herhangi birisiyle görüşmek istememekte ve çocuğuna "babam evde yok de" diye ona yalan söyleme talimi yaptırmaktadır. Böyle anne­ babalar çocuklarının şeker, çikolata isteklerini de "alayım" diye söz verdikleri halde icabında almayınca, "unuttum" demekte­dirler. Çocuk bunun bir yalan olduğunu anlar ama izah ede­mez. Ertesi gün, daha ertesi gün yine unutulur. Çocuk bir güze yalana alıştırılır. Ve ebeveyninin sözlerinde durmayan insanlar olduğunu anlamış, o da yalana inanmıştır.

Gün gelip bu anne ve baba ihtiyarlayıp küçükken yalana alıştırdıkları ve büyük adam olan evlatlarından bir şey istedik­lerinde, onlara "alayım" diyen evlat, içinden almamaya niyetle­nip akşam da "unuttum" demektedir. Bunun da kendilerinin yaptığı gibi bir yalan olduğunu bilen ana ve babanın yapacağı hiçbir şey yoktur.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Hayatında iyi ameli pek çok olmayan birisi vefat ettikten sonra, ermiş birisi onu rüyada cennetin gül bahçeleri içersinde gördü. Sebebini sorduğunda şu cevabı aldı:

- Ey veli, ben bir gün yolda gidiyordum. Bir yetim çocuğu ağlar gördüm. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Sebebini sor­dumsa da, çocuk meramını ifade edebilecek yaşta değildi. Onun gözyaşlarını dindirmeden ayrılmamaya kararlı idim. Bir ara çocuğun, ayağının birini yere basamadığını görmüş, acısının ayağından geldiğini sezmiştim. Baktığım zaman ne göreyim! Büyükçe bir diken, ayağına saplanmış duruyordu. Dikeni çıkardığım zaman yetimin ağlaması durmuş ve gözünün yaşı dinmişti. Bunu takiben oradan ayrıldım. İşte ey veli, gördüğün bu gülleri ve çiçekleri, hep o diken açtı.!!!

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Çocuklar, lafın mecazını-kinayelisini anlamazlar. Onu için ağızdan çıkan sözlere dikkat etmelidir. Yaramazlık yapan çocuğa "Senin kulaklarını koparırım" deseniz hakikaten kopa­racağınızı zanneder. "Bak yaramazlık yapma seni öldürürüm” derseniz, öldürecek sanar. Kulağın koparılacağını veya öldürü­leceğini bekleyip duran insan ne halde olur?

Onlara daima yumuşak konuşmalıdır.

"Söz var kestire başı, söz var kese savaşı" demişler. "Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır."

Ancak, onun anlayacağı seviyede konuşmalıdır. Hz. Enes diyor ki:

"Ben Hz. Resülüllah'a 10 sene hizmet etim. Bana bir defa bile öf demedi. Ne için yaptın veya şöyle yapmalı değil miydin? demedi.

Ölçü budur ....

Çocuklara yapacağımız konuşmalar, vatanperverlik, mer­hamet, dine bağlılık gibi üstün meziyetleri geliştirici şekilde ol­malıdır.

Oruçlu zamanda, aç olan, yiyeceği bulunmayan insanları hatırlatmalı ve şükrü öğretmelidir. Katı kalpli değil, merha­metli ve iyiliksever olmaları için gayret etmelidir.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

 

"Dayağın, çocukları başta hırsızlık olmak üzere çeşitli suç­lara ittiği bildiriliyor. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim görevlisi Güner Arıkan, yaptığı açıklamada, dayakla cezalandırılan çocukların ileri yaşlarda hırçın ve acıma duygu­sundan yoksun bir kişiliğe büründüklerini belirterek, "Çocukların en büyük düşmanı dayaktır. Çocuğa dayakla eğitim vermek, onu kör kuyuya atmakla eş değerdir" diyor.

Özellikle baba dayağı ve baskısıyla büyüyen çocuklarda bazı ruhsal dengesizliklerin baş gösterdiğine, böyle bir ortamın, çocuğu sık sık yalan söylemeye yönlendirdiğine işaret eden Arıkan, çocuklara karşı anne babanın uyguladığı cezalar ve işlenen suç oranları konusunda şunları söylüyor: "Çocukların suç işlemeye yönelmesinde en büyük suçlu ebeveynlerdir. Dayak çocuğa hiçbir şey kazandırmadığı gibi, kişiliğinden bir çok şey alıp götürmektedir. Anne-babanın çocuğu dayakla ceza­landırması, çocuğu şahsa ilişkin suçlarda yüzde 10 suç işlemeye itmektedir. Mala ilişkin suçlarda 7.9, cinsel suçlarda 11.5, tüm suçlarda ise 10.9 oranında suça itmektedir. Yalnız ba­banın dayakla cezalandırması şahsa ilişkin suçlarda yüzde 70, mala ilişkin suçlarda 73.7, cinsel suçlarda 62.5 oranında, yalnız annenin dayakla cezalandırması şahsa ilişkin suçlarda 11.3, mala ilişkin suçlarda 11.3, cinsel.suçlarda 6.3 oranında, anne ­babanın her ikisinin dayak dışı cezalandırması şahsa ilişkin suçlarda 2.6, mala ilişkin suçlarda 2.6, cinsel suçlarda 10.4 oranında suç işlemeye itmektedir."23

 

23) Beklenen Vakit Gazetesi 1-7 1994

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com