- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 8375
Damat adayı dinine bağlı olmalıdır. Böyle olursa, kendi vazifesinin ve hanımının vazifesinin nelerden ibaret olduğunu bilir veya öğrenmeye çalışır. Ondan sonra da ona göre hareket eder. İslam dininin emir ve tavsiyelerine göre hareket edilen evde huzur olacağı gibi, doğacak çocuklar da dinine bağlı olur. Aşağıdaki misalde olduğu gibi.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 18351
Mezhep imamımız İmam-ı A'zam hazretlerinin babası Numan Hazretleri, gençliğinde bir ark kenarında abdest alıyordu. Abdeste başlayacağı zaman ark sularına kapılıp gelen bir elma gördü. Elmayı, nereden geldiğini ve haram veya helal olup olmadığını düşünmeden bir defa ısırdı. Hemen hata ettiğini ve mutlaka elmanın sahibini bulup helal ettirmesi lazım geldiğini düşündü; Sonra suyun geldiği tarafa doğru gitmeye başladı. Elma elinde olduğu halde araya araya elmanın düştüğü bahçeyi ve sahibini buldu.
Bahçenin sahibine meseleyi anlatıp elmayı yanlışlıkla ısırdığını ve hakkını helal etmesini istedi. Onun bu hareketi, elma sahibinin dikkatini çekmişti. "Hakkını helal edemeyeceğini, helal etmesi için bazı şartları olduğunu" söyledi. Nu'man hazretleri "ne isterse yapacağını, yeter ki hakkını helal etmesini" isteyip şartının ne olduğunu sordu. Elma sahibi "Hakkını helal etmesi için, iki sene bahçesinde çalışması lazım geldiğini ve kendisine iki yıl hizmet etmesinin şart olduğunu" söyleyince, Nu'man hazretleri "ahirette ceza çekmektense bu dünyada bir şahsa iki sene hizmet etmek daha iyidir" diye şartları kabul etti.
Elmanın sahibine iki sene hizmet etmiş ve adamın işinde canla-başla çalışmıştı. İki sene sonra, zamanın dolduğunu ve artık hakkını helal etmesini istediğini söyleyince, adam, "yine helal etmiyorum; benim bir kızım var, onunla evlenirsen ancak o zaman helal ederim" dedi.
Hazreti Nu'man:
"Olur" dedi. Yalnız, adam kızının elinin çolak, gözünün kör, ayağının topal, başının kel, kulağının sağır ve dilsiz olduğunu söyleyip iyi düşünmesini ve sonra pişman olmamasını söyledi. Hazreti Nu'man yine düşündü taşındı "ahirette ceza çekmekten iyidir" deyip kızla evlenmeyi de kabul etti ...
Aslında adam hazreti Numan'a vermek için kızının büyümesini beklemişti .... Düğün yapıldı nikah kıyıldı, zifaf gecesi hazreti Nu'man'a gelinin olduğu odayı gösterdiler. Nu'man hazretleri içeriye girip içerde kendisine söylenen evsafta bir kızın bulunmadığını görünce bir yanlışlık olduğunu zannederek hemen dışarı fırladı ve durumu oradakilere anlattı. Çünkü içerde kayınpederin söylediğinin aksine her azası yerinde genç ve güzel bir kız kendisini karşılamıştı.
Kayınpederi bir yanlışlık olmadığını söyleyerek meseleyi şöyle anlattı: "Benim kızım kördür, yani daha harama bakmamıştır. Sağırdır, yani haram dinlememiştir. Topaldır; yani gayrı meşru yolda yürümemiştir. v.s." diye sayıp, "senin hanımın o içerde bekleyendir Allah mes'ut etsin" dedi.
Daha sonra seneler geçip bu evlilikten İmam-ı A'zam dünyaya geldi. Annesi, İmam-ı A'zamı hocaya okuması için teslim etmişti. Daha sonra İmam-ı A'zam ünvanına kavuşan, o zaman henüz üç yaşında bulunan Sabit, üç günde Kur'an-ı Kerimi hatmettiği zaman annesi "Ah oğlum baban o elmayı ısırmasa idi sen bir günde hatmedecektin" buyurdu.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 9436
Kadınlarda namus arandığı gibi erkeklerde de "namus"a düşkünlük aranır. Başkasının namusunda gözü olan birisine kız vermek doğru değildir. Çünkü o kişi, bir taraftan evli bulunduğu halde, diğer taraftan gözü dışarlarda, başkalarının karı ve kızlarında olursa, o insanla evlilikten hayır gelmeyeceği kesindir. Yine böyle insanlar, kendi ailelerinin namuslarını da dışarıya karşı korumakta pek hassas olmazlar ve olamazlar. Dolayısıyla, böyle birisine kız vermek vebalden başka bir şey değildir.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 9050
Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar ki.
"Ahlakını ve dinini beğendiğiniz biri (kızınızı istemek için) size geldiği zaman onu (kızınızla) evlendirin. Eğer bunu yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük fesat çıkar."
Ahlaklı ve güzel huylu olmayı da dindarlık maddesi içersinde zikredebiliriz. Çünkü bir insan ne kadar dinine bağlı olursa, ahlakı ve huyu o derece güzel olur. Çünkü dinine bağlılığı nisbetinde insanın peygamberimize uyması fazlalaşır. Peygamberimiz de: Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim, buyurmaktadır. Dolayısıyla kişi Resülüllah (s.a.v.) efendimizin sünnetine ne kadar yapışırsa, o nisbette ahlakı güzel olur. Ahlakı güzel olan insandan da ailesine ancak iyilik gelir.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !
- Ayrıntılar
- Kategori: İzdivaç ve Mahremiyetleri
- Gösterim: 7896
Evlenecek olan damat adayının, daha evlenmeden önce malı, mülkü, serveti olması şart değildir. Fakir de olsa evlenirse Allah (c. c.) onu kereminden rızıklandırır. Yeter ki o, evliliği Allah rızası için yapmış olsun. Bu husus ayet ile Kur’an’da beyan buyurulmaktadır. Şu kadar var ki, ileri derecede saf, anormal ve bu durumda bir aileyi geçindirmekten aciz ve sorumsuz olduğu apaşikar olan birisi olmamalıdır.
Cemiyetimizde, evli olup da zengin olanlar ve zengin olmasa da evini ve ailesini normal olarak geçindirenler, bekarlıklarından beri böyle değildiler. Zamanla, çalışıp o hale gelmişlerdir. Zamanımız da damat seçecek olanların yüzde doksanı; din-iman, ahlak, soy-sop, namus gibi değerleri düşünmeyip sadece "para, pul, mevki" gibi şeylerle değerlendirme yapmaktadır ki, büyük bir yanlışlıktır. Bu yanlışlığın büyüklüğünü boşanma dosyaları bağırıp durmaktadır. Lüks yerlerde yaşayıp huzuru olmayan bir kadınla, bir gecekonduda yaşadığı halde kalp huzuruyla dolu olan bir kadını düşününüz ...
Altın bir köşk içersine konulup devamlı işkence edilen bir insan, o köşkten tat alabilir mi?
Onun için, kendine koca seçecek olan kızlar, değerlendirmelerini iyi yapmalıdırlar.
"Herkes kötü olabilir ama, benimkisi yapmaz" saflığında bulunmamalıdır. Pişman olup da sonradan oturup ağlamak hiç bir şeyi halletmez.
.
.
Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri
Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.
Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !