بسم الله الرحمن الرحيم
{٨٨}
دَعْنيِ وَوَصْفِيَ آيَاتٍ لَهُ ظَهَــرَتْ
ظُهُورَ نَارِِ الْقِرَى لَيْلاً عَلَى عَلَــمٍِ
Bırak beni,bana mani olma دَعْنيِ
Ne ile beraber?
Benim anlatmamla وَوَصْفِيَ
Yani aşkımı, şevkimi kırma
Neyi anlatmam?
Âyetleri (mucizeyi) آيَاتٍ
Öyle âyet ki?
Nebiyyi kirama mahsus olan لَهُ
Öyle mucizeki ?
Zahir olan, ap açık olan ظَهَــرَتْ
***
Nasıl zahir oldu?
Ziyafet ateşinin zuhuru gibi ظُهُورَ نَارِِ الْقِرَى
Nerede zuhur?
Gecede لَيْلاً
Ne üzerine ateş?
Dağ üzerine عَلَى عَلَــمٍِ
Benim, Nebiyyi kirama mahsus, gecede dağ üzerine ziyafet ateşinin zuhuru gibi zahir olan ap açık olan âyetleri(Kur’anı kerim mucizesini) anlatmama mani olma, bırak beni yani aşkımı şevkimi kırma.
{٨٩}
فَالدُّرُّ يَزْدَادُ حُسْناً وَهْوَ مُنْتَظِــمٌ
وَلَيْسَ يَنْقُصُ قَََدْراً غَيْرُ مُنْتَظِــمٍِ
İnci فَالدُّرُّ
Nedir?
Ziyadeleşmiş olur يَزْدَادُ
Ne cihetten?
Güzelliği cihetinden حُسْناً
yani güzelliği daha fazla görünür
İnci dizilmiş olduğu halde وَهْوَ مُنْتَظِــمٌ
yani ipe dizildiği zaman incinin güzelliği ziyadeleşir
***
İnciler noksanlaşır değildir وَلَيْسَ يَنْقُصُ
Ne cihetten?
Kıymet cihetinden قَََدْراً
Ne olduğu halde?
Dizilmemiş olduğu halde غَيْرُ مُنْتَظِــمٍِ
yani ipe dizilmediği zaman incinin kıymeti noksanlaşmaz
İnci dizilmiş olduğu halde güzelliği cihetinden ziyadeleşmiş olur. Yani ipe dizildiği zaman incinin güzelliği ziyadeleşir. İnciler dizilmemiş olduğu halde kıymet cihetinden noksanlaşır değildir. Yani ipe dizilmediği zaman incinin kıymeti noksanlaşmaz.
{٩٠}
فَمَا تَطَاَوَلَ آمَالُ الْمَدِيحِ إلـَـــى
ما فِيهِ مِنْ كَرَمِ الأخْلاَقِِ وَ الشِّيَمِ
Nasıl uzanabilir, ulaşamamıştır فَمَا تَطَاَوَلَ
yani layıkı vechi ile anlatamıştır
Ne ulaşamamış?
Medh edicinin emelleri,arzuları آمَالُ الْمَدِيحِ
Nereye ulaşamamış?
***
Ol bir mertebeye ki ما إلـَـــى
O mertebede var dır فِيهِ
Neden vardır?
Ahlakı kerimeden, güzel olan مِنْ كَرَمِ الأخْلاَقِِ
ahlaklardan
Daha?
Şiyemi kerimden güzel ahlaklardan وَ الشِّيَمِ
Rasulullah s.av mi medih edenin emelleri arzuları,nasıl o mertebeye uzanabilir,ulaşabilir. Yani layıkı vechi ile anlatamamıştır.
O mertebede Ahlakı kerimeden, şiyemi kerimeden olan uluviyatın menbağı vardır.
{٩١}
آيَاتُ حَقٍّ مِنَ الرَّحْمَنِ مُحْدَثـَــةٌٌ
قََدِيمَةٌٌ صِفَةُُ الْمَوْصُوفِ بِالْقِــدَمِ
Kuran-ı Kerim hak olan ayetlerdir آيَاتُ حَقٍّ
Öyle ayet ki?
Rahman olan Allah tarafından مِنَ الرَّحْمَنِ
inzal olunmuş
Daha nedir?
Lafız cihetinden hadistir مُحْدَثـَــةٌٌ
yani kelam lafzı hadistir
***
Daha Kuran-ı Kerim nedir?
Mana cihetinden kadimdir قََدِيمَةٌٌ
Mevsuf olan Allah'ın sıfatıdır صِفَةُُ الْمَوْصُوفِ
Ne ile mevsuf?
Kıdem ile mevsuf olan بِالْقِــدَمِ
Kuran-ı Kerim Rahman olan Allah tarafından inzal olunmuş hak olan ayetlerdir. Lafız cihetinden hadistir yani kelam lafzı hadistir. Mana cihetinden kadimdir. Kıdem ile mevsuf olan Allah'ın sıfatıdır.
{٩٢}
لَمْ تَقْتَرِِنْ بِِزَمَانٍ وَهْيَ تُخْبِِرُنــَـا
عَنِِ الْمَعَادِ وَعَنْ عَادٍ وَعـَنْ إِِرَمِ
Öyle ayetler ki?
Yakın olmayan لَمْ تَقْتَرِِنْ
Neye yakın?
Zamana بِِزَمَانٍ
Bu ayetler وَهْيَ
Nedir?
Bize haber vermekdedir تُخْبِِرُنــَـا
***
Neden?
Ahiretten yani bağsü bağdel mevtten عَنِِ الْمَعَادِ
Daha?
Hud Aleyhisselam'ın kavmi olan وَعَنْ عَادٍ
ad kavminden
Daha?
Yalancı bir cennet yapan şeddadın وَعـَنْ إِِرَمِ
kavminden, iram kavminden
Kur’anı Kerim Zamana yakın olmadı.(bir zamana mahsus değildir) Bu ayetler bize ahiretten yani bağsü bağdel mevtten, Hud Aleyhisselam'ın kavmi olan ad kavminden, yalancı bir cennet yapan şeddadın kavminden, irem kavminden haber vermekdedir.
{٩٣}
دَامَتْ لَدَيْنَا فَفَاقََتْ كُلَّ مُعْجِـزَةٍ
مِنَ النَّبِِيِّينَ إذْ جَاءَتْ وَلَمْ تَــدُمِ
O Ayetler daim olmuştur, ebedi olmuştur دَامَتْ
Nerede?
Bizim yanımızda لَدَيْنَا
Âli olmuştur, üstün olmuştur فَفَاقََتْ
Neye âli?
Her bir mucizeye كُلَّ مُعْجِـزَةٍ
***
Neden o mucize?
Nebilerden gelen مِنَ النَّبِِيِّينَ
Niçin?
Çünkü o mucizeler gelmiştir إذْ جَاءَتْ
Daha?
Devam etmemiştir وَلَمْ تَــدُمِ
O Ayetler bizim yanımızda daim olmuştur, ebedi olmuştur. Nebilerden gelen her bir mucizeye âli olmuştur,üstün gelmiştir. Çünki o mucizeler gelmiştir.Devam etmemiştir. [Yani diğer peygamberlerin şeraiti, şeriatı Muhammedi ile mensuh olmuştur. Hükmü kaldırılmış demektir.]
{٩٤}
مُحَكَّمَاتٌ فََمَا يُبْقِينَ مِنْ شُبـَــهٍ
لِذِى شِقاقٍٍ وَلا يَبْغِينَ مِنْ حَكَـمٍ
O Ayetler Allah tarafından hakem مُحَكَّمَاتٌ
kılınmıştır, kullar arasındaki ihtilaflı meseleleri halletmek için hüküm tayin edilmiştir
Böyle olunca Ayet-i Kuraniye bırakmamıştır فََمَا يُبْقِينَ
Neyi?
Hiç bir şüpheyi مِنْ شُبـَــهٍ
***
Kim için bırakmamış?
İhtilaf ve itiraz sahibi için لِذِى شِقاقٍٍ
Daha?
O Ayetler aratmazlar وَلا يَبْغِينَ
Neyi?
Hiç bir hakemi مِنْ حَكَـمٍ
yani kendisinden başka ihtiyaç duyulacak bir hakem aratmaz
O Ayetler Allah tarafından hüküm kılınmıştır, kullar arasındaki ihtilaflı meseleleri halletmek için hüküm tayin edilmiştir. Böyle olunca Ayet-i Kuraniye ihtilaf ve itiraz sahibi için hiç bir şüpheyi bırakmamıştır. O Ayetler hiç bir hakemi aratmazlar yani kendisinden başka ihtiyaç duyulacak bir hakem aratmaz.
{٩٥}
مَا حُورِِبَتْ قََطُُّ إلاَّ عَادَ مِنْ حَـرَبٍ
أعْدَى اْلأعَادِي إِلَيْهَا مُلْقِيَ السَّلَمِ
Hiç bir zamanda Kuran ayetleri ile مَا حُورِِبَتْ قََطُُّ
harb olunmadı
Ancak döndü kaçtı إلاَّ عَادَ
Neden?
Harbden مِنْ حَـرَبٍ
***
Kim?
Düşmanların en düşmanı, en yamanı أعْدَى اْلأعَادِي
Nereye?
O Kuran ayetlerine dönmüştür, teslim olmuştur إِلَيْهَا
Ne olduğu halde?
Teslim bayrağını çekerek مُلْقِيَ السَّلَمِ
Hiç bir zamanda Kuran ayetleri ile harb olunmadı. Ancak düşmanların en düşmanı en yamanı bile harbden teslim bayrağını çekerek o kuran ayetlerine dönmüştür teslim olmuştur.
{٩٦}
رَدَّتْ بَِلاَغَتُهَا دَعْوَى مُعَارِضِهـَـا
رَدَّ الْغََيُورٍِ يَدَ الْجَانِي عَنِ اْلحُـرَمِ
Red eylemiştir رَدَّتْ
Ne?
Ayatı Kuraniyenin belağatı, fesahatı بَِلاَغَتُهَا
Neyi red eylemiştir?
O ayetlere muariz olanın davasını دَعْوَى مُعَارِضِهـَـا
***
Nasıl?
Kıskanç ve çok gayretli bir racülün رَدَّ الْغََيُورٍِ
red eylemesi gibi
Neyi red eylemesi?
Câninin elini يَدَ الْجَانِي
Nedendir?
Mahreminden عَنِ اْلحُـرَمِ
Yani mahremine el sürmek isteyen caninin elini
Ayatı Kuraniyenin belağatı, fesahatı o ayetlere muariz olanın davasını, kıskanç ve çok gayretli bir racülün mahreminden yani haremine el sürmek isteyen câninin elini red eylemesi gibi, red eylemiştir.
{٩٧}
لَهَا مَعَانٍ كَمَوْجِِ الْبَحْرِ فيِِ مَـدَدٍ
وَفَوْقَ جَوْهَرِهِ فِي الْحُسْنِ وَاْلقِيَـمِ
O Ayetler için vardır لَهَا
Ne vardır?
Bir takım Manalar مَعَانٍ
Ne gibi?
Pak, azim denizlerin dalgaları gibi كَمَوْجِِ الْبَحْرِ
Nerede?
Birbirine imdatta nusrette فيِِ مَـدَدٍ
***
Daha nedir?
Denizin cevherinin üstündedir وَفَوْقَ جَوْهَرِهِ
Yani mercan ve incilerin fevgindedir
Nerede?
Güzellikde فِي الْحُسْنِ
Daha?
Kıymetlerde وَاْلقِيَـمِ
O Ayetler için birbirine imdatta nusrette denizlerin dalgaları gibi manalar vardır. Güzellikde kıymetlerde denizin cevherinin üstündedir yani mercan ve incilerin fevgindedir.
{٩٨}
فََلا تُعَدُّ وَلاَ تُحْصَى عَجَائِبُهـَـــا
وَلاَ تُسَامُ عَلَى اْلإِكْثََارِِ باِلسَّــأَمِ
Sayılmaz فََلا تُعَدُّ
Çift çift sayılmaz وَلاَ تُحْصَى
Ne?
O Ayetlerin teaccübe şayan olan akılları عَجَائِبُهـَـــا
hayrette bırakan acaibatı
***
Kuran ayetleri bırakılmaz وَلاَ تُسَامُ
Ne üzerine?
Çok okumaktan dolayı عَلَى اْلإِكْثََارِِ
Ne sebebi ile?
Usanmak, yorulmak sebebi ile باِلسَّــأَمِ
O Ayetlerin teaccübe şayan olan akılları hayrette bırakan acaibatı sayılmaz, çift çift sayılmaz. Kuran ayetleri çok okumaktan dolayı usanmak, yorulmak sebebi ile bırakılmaz.
{٩٩}
قََرَّتْ بِهَا عَيْنُ قََارِِيهَا فَقُلْتُ لََــهُ
لَقَدْ ظَفِرْتَ بِِحَبْلِ اللهِ فَاعْتَصِـــمِ
Aydın oldu قََرَّتْ
Ne sebebi ile?
Kuran Ayetleri sebebi ile بِهَا
Ne aydın oldu?
Ayetleri okuyanın gözü عَيْنُ قََارِِيهَا
Ben O Kuranı okuyana dedim ki فَقُلْتُ لََــهُ
***
Tahkik sen muzaffer oldun, لَقَدْ ظَفِرْتَ
elde ettin kavuştun
Neye?
Allah'ın ipine yapışmaya بِِحَبْلِ اللهِ
Sen o ipe sımsıkı yapış فَاعْتَصِـــمِ
Kuran Ayetleri sebebi ile ayetleri okuyanın gözü aydın oldu. Ben o Kuranı okuyana dedim ki tahkik sen Allah'ın ipine yapışmaya muzaffer oldun, elde ettin kavuştun sen o ipe sımsıkı yapış.
{١٠٠}
إِنْ تَتْلُهَا خِيفَةًً مِنْ حَرِّ نَارِ لَظَــى
أطْفَأْتَ نَارَ لَظَى مِنْ وِِرْدِهَا الشَّبِـِم
Eğer sen Kuran ayetlerini okursan إِنْ تَتْلُهَا
Niçin?
Korktuğun için خِيفَةًً
Neden?
Gitgide alevlenen cehennem حَرِّ نَارِ لَظَــى
ateşinin hararetinden
***
Sen söndürürsün أطْفَأْتَ
Neyi?
Alevlenen cehennem ateşini نَارَ لَظَى
Soğuk olan su ile ayetleri مِنْ وِِرْدِهَا الشَّبِـِم
tilavetin ile
Eğer sen Kuran ayetlerini laza ateşinin hararetinden korktuğun için okursan sen o laza ateşini soğuk olan su ile(ayetleri tilavetin ile) söndürürsün.
{١٠١}
كَأنَّهَا الْحَوْضُ تَبْيَضُّ الُْوُجُوهُ بِـهِ
مِنَ الْعُصَاةِ وَقَدْ جَاؤُوهُ كَالْحُمَــمِ
Sanki o Kuran ayetleri كَأنَّهَا
Nedir?
Havzı kevserdir الْحَوْضُ
Öyle havz ki?
Yüzlerinin bembeyaz olduğu تَبْيَضُّ الُْوُجُوهُ
Ne sebebi ile?
Havzı kevser sebebi ile بِـهِ
***
Kimden o yüzler?
Asi mü'minlerden مِنَ الْعُصَاةِ
Halbuki tahkik o havza gelmişlerdi وَقَدْ جَاؤُوهُ
Ne gibi?
Kömür gibi كَالْحُمَــمِ
Sanki o Kuran ayetleri, asi mü'minlerden kömür gibi olduğu halde havza gelip kendisi sebebi ile yüzlerinin bembeyaz olduğu “havzı kevserdir.”
{١٠٢}
وَكَالصِّرَاطِ وَكَالْمِيزَانِ مَعْدِلَــةًًً
فَالْقِسْطُ مِنْ غَيْرِهَا فيِ النَّاسِ لَمْ يَقُمِ
Kuranı Kerim ayetleri sırat gibidir وَكَالصِّرَاطِ
Daha?
Mizan gibidir وَكَالْمِيزَانِ
Ne cihetten?
Adalet cihetinden مَعْدِلَــةًًً
***
Böyle olunca adalet فَالْقِسْطُ
Nerede?
Kuran ayetlerinin ğayrısında مِنْ غَيْرِهَا
Nerede?
İnsanlar içerisinde فيِ النَّاسِ
Nedir?
Ayakta durmaz لَمْ يَقُمِ
Kuranı Kerim ayetleri adalet cihetinden sırat gibidir, mizan gibidir. Böyle olunca Kuran ayetlerinin ğayrısı insanlar içerisinde olan adalet ayakta durmaz. Baki olmaz.
{١٠٣}
لا تَعْجَبَنْ لِحَسُودٍ رَاحَ يُنْكِرُهـَــا
تَجَاهُلاً وَهْوَ عَيْنُ الْحَاذِقِ الْفَهِـــمِ
Böyle olunca sen şaşırma لا تَعْجَبَنْ
Kime?
Hasud kimseye, mübalağa ile لِحَسُودٍ
hased edici olan kimseye
Öyle hasud ki?
O Kuranı Kerimin ayetlerini رَاحَ يُنْكِرُهـَــا
inkar ederek giden
***
Necihetten?
Bilmezlikten تَجَاهُلاً
Halbuki o hased edici olan kimse وَهْوَ
Nedir?
Çok meharetli olanın ta kendisidir عَيْنُ الْحَاذِقِ
Öyle meharet ki?
Çok anlayışlı olan الْفَهِـــمِ
Böyle olunca,anlayışta çok maharetli olduğu halde bilmezden gelerek o Kuranı Kerimin ayetlerini inkar ederek giden hasud kimseye,kıskanan kimseye sen şaşırma.
{١٠٤}
قَدْ تُنْكِرُ الْعَيْنُ ضَوْءَ الشَّمْسِ مِنْ رَمَدٍ
وَيُنْكِرُ الْفَمُ طَعْمَ الْمَاءِ مِنْ سَـــقََمِ
Bazı kere inkar eder قَدْ تُنْكِرُ
Ne?
Göz الْعَيْنُ
Neyi inkar eder?
Güneşin ziyasını, ضَوْءَ الشَّمْسِ
ziyadar aydınlatıcı olduğunu
Neden dolayı?
Hastalıkdan dolayı مِنْ رَمَدٍ
***
Bazı kere inkar eder وَيُنْكِرُ
Ne?
Ağız الْفَمُ
Neyi inkar eder?
Tatlı suyun tadını طَعْمَ الْمَاءِ
Neden dolayı?
Hastalıkdan dolayı مِنْ سَـــقََمِ
Bazı kere göz hastalıkdan dolayı güneşin ziyasını, ziyadar aydınlatıcı olduğunu inkar eder. Bazı kere ağız hastalıkdan dolayı tatlı suyun tadını inkar eder.