بسم الله الرحمن الرحيم

{٧٢}

جَاءَتْ لِدَعْوَتِهِ اْلأَشْجَارُ سَـــاجِدَةً

تَمْشىِ إلَيْهِ عَلَى سَاقٍٍ بِلاَ قـَـــدَمٍِ

 Geldi جَاءَتْ
Niçin geldi?
O Rasülü müctebanın davetinden dolayı, لِدَعْوَتِهِ
davet ettiği için

Ne geldi?
Ağaçlar اْلأَشْجَارُ
Ne olduğu halde?
Secde edici oldukları halde سَـــاجِدَةً

***
Ne olduğu halde ağaçlar?
Yürür oldukları halde yürüyerek تَمْشىِ
Kime yürür oldukları halde?
Rasulü kirama إلَيْهِ
Ne üzerine geldiler?
Kökleri üzerine عَلَى سَاقٍٍ
Nesiz geldiler?
Ayaksız olarak بِلاَ قـَـــدَمٍِ

O Rasülü müctebanın davetinden dolayı, davet ettiği için ağaçlar, Rasulü kirama secde edici oldukları halde, ayaksız olarak kökleri üzerine yürür oldukları halde yürüyerek geldi.

 

{٧٣}

كَأنَّمَا سَطَرَتْ سَطْراً لِمَا كَتَـــبَتْ

فُرُوعُهَا مِنْ بَدِيعِِ الْخَطِِّ فيِِ اللَّقَََـمِ

Sanki o ağaçlar yazdılar, çizdiler كَأنَّمَا سَطَرَتْ
Nasıl?
Yazmakla yazdılar سَطْراً
Ne vakit?
Yazdığı vakit لِمَا كَتَـــبَتْ

***
Ne yazdığı vakit?
O ağaçların dalları فُرُوعُهَا
Neden yazarlar?
Yazının en güzelinden بَدِيعِِ الْخَطِِّ
Nereye yazdılar?
Yolun ortasına فيِِ اللَّقَََـمِ

Sanki o ağaçlar, o ağaçların dalları yolun ortasına haddin en güzelinden bir çizgi, yazının en güzelinden yazdılar. (Kelimei şehadet yazdılar)

 

{٧٤}

مِثْلُ الْغَمَامَةِ أنَّى سَارَ سَائِــــرَةً

تَقِيهِ حَرَّ وَطِيسٍ لِلْهَجِيرِ حَــــمىِ

 Bu ağaçlar bulut gibidir مِثْلُ الْغَمَامَةِ
O Rasulullah nereye gitse
أنَّى سَارَ
Nedir?
Onunla beraber gidicidir, سَائِــــرَةً
onu gölgelendiricidir

***
Ne olduğu halde bulut?
Nebiyi Azamı muhafaza eder, تَقِيهِ
himaye eder olduğu halde

Neden muhafaza?
Fırının sıcaklığından, حَرَّ وَطِيسٍ
yani fırın gibi olan güneşin sıcaklığından

Nerede?
Güneşin tam yaktığı vakitte öğle vaktinde  لِلْهَجِيرِ
Öyle fırın ki
Harareti şiddetli olan kızgın olan حَــــمىِ

Bu ağaçlar Nebiyi Azamı güneşin tam yaktığı öğle vaktinde harareti şiddetli olan kızgın olan fırının sıcaklığından yani fırın gibi olan güneşin sıcaklığından muhafaza eder himaye eder olduğu halde bulut gibidir. O Rasulullah nereye gitse onunla beraber gidicidir, onu gölgelendiricidir.

 

{٧٥} 

أقَْسَمْتُ بِِالْقََمَرِ الْمُنْشَقِّ إنَّ لـَــهُ

مِنْ قَلْبِِهِ نِسْبَةًً مَبْرُورَةَ الْقََسَــــمِ

Ben yemin ediyorum أقَْسَمْتُ
Neye?
Aya بِِالْقََمَرِ
Öyle ay ki
İkiye ayrılan الْمُنْشَقِّ
O kamer için elbette vardır
إنَّ لـَــهُ

***
Neden?
Rasulullah'ın kalbine مِنْ قَلْبِِهِ
Ne vardır?
Bir benzerlik vardır نِسْبَةًً
Ne olduğu halde ben yemin ediyorum?
Yeminimde sadık olduğum halde مَبْرُورَةَ الْقََسَــــمِ

İkiye atrılan kamere yemin ederim o gamamenin yarılması efendimizin kalbine benzer. Benim bu yeminim gerçek yemindir.

 

{٧٦}

وَمَا حَوَى الْغََارِ مِنْ خَيْرٍ وَمِنْ كَرَمٍ

وَكُلُُّ طَرْفٍ مِنَ الْكُفَّارِ عَنْهُ عَــِمى

İhata ettiği  kapladığı şey وَمَا حَوَى
Ne kapladı?
Mağranın الْغََارِ
(Mahzüf haberdir.)(Rasulullah Efendimiz'in mucizelerinin cümlesindendir.)

Neden o şey?
Mahza hayırdan yani Rasulullah'dan
مِنْ خَيْرٍ
Daha?
Mahza keremden yani Hz.Ebubekir'den وَمِنْ كَرَمٍ

***
Her göz sahibi
وَكُلُُّ طَرْفٍ
Kimden?
Kafirlerden
مِنَ الْكُفَّارِ
Kimden?
Ondan عَنْهُ
Yani o mağranın kapladığı hayır ve keremden

Nedir?
Kör olmuşlardır عَــِمى

Mahza hayırdan  ve  kereminden Mağranın kapladığı hakikate yemin ederim, Hayır ve keremden dolayı kafirlerden her göz sahibi  kör olmuşlardır.

{٧٧}

فَاالصِّدْقُ فيِِ الْغََارِ وَالصِّدِّيقُ لَمْ يَرِمَا

وَهُمْ يَقُولُونَ مَا بِِالْغَـَارِ مِــنْ اِرَمٍ

Mahza sıdk فَاالصِّدْقُ
yani sadık olan Rasulullah Efendimiz

Nerededir?
Mağranın içindedir فيِِ الْغََارِ
Sıddıkı Azam Hz.Ebubekir Efendimiz
وَالصِّدِّيقُ
yine böylece mağranın içindedir
Hiç endişe etmediler, hiç gadaplanmadılar
لَمْ يَرِمَا

***
Halbuki kafirler
وَهُمْ
Söylüyorlar idi
يَقُولُونَ
Ne söylüyor?
Mağaranın içinde yok
مَا بِِالْغَـَارِ
Ne yok?
Hiç bir kimse مِــنْ اِرَمٍ

Rasulullah Efendimiz ve Hz Ebubekir mağarada her ikiside kaderi ilahiyeye karşı öfkeli değildiler. Halbuki o kafirler mağaranın başında burada hiçbir ferd yoktur diye hükmediyorlardı

 

{٧٨}

ظََنُّوا الْحَمَامَ وَظََنُّوا الْعَنْكَبُوتَ عَلَى

خَيْرِ الْبَرِيَّةِ لَمْ تَنْسُجْ وَلَمْ تَحُــــمِ

Kafirler zan ettiler ظََنُّوا
Neyi?
Güvercini
الْحَمَامَ
Daha?
Kafirler örümceği zan ettiler وَظََنُّوا الْعَنْكَبُوتَ

***
Ne üzerine?
Mahlukatın en hayırlısı خَيْرِ الْبَرِيَّةِ عَلَى
Rasulullah üzerine
Örümcek dokumadı
لَمْ تَنْسُجْ
Güvercin dolaşmadı yuva yapmadı
وَلَمْ تَحُــــمِ

Mahlukatın en hayırlısı üzerine örümceğin örmediğini ve güvercinin yavru yapmadığının(yuva yapmadığını) zan ettiler.

 

{٧٩}

وِقَايَةُُ اللهِ أغْنَتْ عَنْ مُضَاعَفَـــةٍِ

مِنَ الدُّرُوعِ وَعَنْ عَالٍ مِنَ الأُطـُمِ

 Hz.Allah'ın hıfzu himaye etmesi وِقَايَةُُ اللهِ
Nedir?
Onu müstağni kılmıştır أغْنَتْ
Neden?
Kat be kat, üst üste olan şeyden  عَنْ مُضَاعَفَـــةٍِ***
Neden?
Zırhlardan مِنَ الدُّرُوعِ
Daha neden müstağni?
Yüksek olan şeylerden, وَعَنْ عَالٍ
yüksek olan şeye sığınmaktan

Neden o şey?
Kal'alardan مِنَ الأُطـُمِ

Hz.Allah'ın hıfzu himaye etmesi onu kat be kat, üst üste olan şeyden, zırhlardan, kalalardan yüksek olan şeylerden, yüksek olan şeye sığınmaktan müstağni kılmıştır kal’aların alisinden yüksekliğinden müsteğni kılar.

 

{٨٠}

مَا سَاَمَنِى الدَّهْرُ ضَيْماً وَاسْتَجَرْتُ بهِ

إلاَّ وَنِلْتُ جِوَاراً مِنْهُ لَمْ يُضَــــمِ

Bana zulm etmedi, beni sıkıntıya sokmadı مَا سَاَمَنِى
Ne?
Zaman yani zamanın içinde geçen hastalıklar الدَّهْرُ
Nasıl?
Zulm etmekle ضَيْماً
Halbuki ben himaye istedim, itica eyledim
وَاسْتَجَرْتُ
Kim ile?
Rasulullah ile بهِ

***
Ancak ben nail oldum, kavuştum
إلاَّ وَنِلْتُ
Neye kavuştum?
Civara, emana, himayeye hülasa kurtuluşa جِوَاراً
Kimden?
Rasulullah'dan مِنْهُ
Öyle eman ki?
Noksanlaşmayan لَمْ يُضَــــمِ

Zaman yani zamanın içinde geçen hastalıklar bana zulm etmekle zulm etmedi, beni sıkıntıya sokmadı. Halbuki ben Rasulullah ne zaman himaye istedim, ltica eyledim.Ancak ben Rasulullah'dan noksanlaşmayan himayeye, hülasa kurtuluşa nail oldum kavuştum.

 

{٨١}

وَلاَ الْتَمَسْتُ غِنَى الدَّارَِيْنِ مِنْ يَدِهِ

إلاَّ اسْتَلَمْتُ النَّدَى مِنْ خَيْرِِ مُسْتَلَمٍِ

 Ben talep etmedim istemedim ki وَلاَ الْتَمَسْتُ
Neyi?
Dünya ve ahiret zenginliğini saadetini غِنَى الدَّارَِيْنِ
Kimden?
Rasulullah'ın elinden مِنْ يَدِهِ 

***
Ancak ben aldım
إلاَّ اسْتَلَمْتُ
Neyi?
Atayı bahşişi yani dünya ahiret saadetini النَّدَى
Kimden aldım?
Bahşiş verenlerin ihsan edenlerin مِنْ خَيْرِِ مُسْتَلَمٍِ
en hayırlısının elinden

Ben Rasulullah'ın elinden dünya ve ahiret zenginliğini, saadetini talep etmedim istemedim ki. Ancak ben atayı bahşişi yani dünya ahiret saadetini ,bahşiş verenlerin ihsan edenlerin en hayırlısının elinden aldım.

 

{٨٢}

لاَ تُنكِرِ الْوَحْيَ مِنْ رُؤْيَاهُ إنَّ لَــهُ

قَلْباً إذَا نَامَتِ الْعَيْنَانِ لَمْ يَنَـــمِ

 Sen inkar etme لاَ تُنكِرِ
Neyi?
Vahyi الْوَحْيَ
Öyle vahi ki
Rasulullah'ın rüyayı sadıgasında olan vahyi مِنْ رُؤْيَاهُ
Niçin inkar etme?
Çünki Rasulü Zişan için vardır إنَّ لَــهُ

***
Ne vardır?
Çok azim şanlı bir kalp vardır قَلْباً
Öyle kalp ki?
Uyuduğu zaman إذَا نَامَتِ
Ne?
Rasulullah'ın mubarek gözleri الْعَيْنَانِ
Onun kalbi şerifleri uyumazdı
لَمْ يَنَـــمِ

Rasulullah'ın rüyayı sadıgasında olan vahyi sen inkar etme.
Rasulü Zişanın öylekalbivardır ki;mubarek gözleri uyuduğu zaman kalbi şerifleri uyumayan çok azim şanlı bir kalptir.

 

{٨٣}

فَذَاكَ حِينَ بُلُوغٍٍ مِنْ نُبُوَّتـِـــهِ

فَلَيْسَ يُنْكَرُ فِيهِ حَالُ مُحْتَلِــــمٍِ

 İşte bu yani Peygamberimiz'in فَذَاكَ
rüyayı sadıgasının vahi olması

Nerdedir?
Fahri kainat vasıl olduğu baliğ حِينَ بُلُوغٍٍ
olduğu zamandadır

Neye baliğ?
Nübüvvete peygamberliğe مِنْ نُبُوَّتـِـــهِ

***
Böyle olunca olmadı
فَلَيْسَ
Nedir olmadı?
İnkar olunur değildir يُنْكَرُ
Nerede?
O zamanda yani nübüvvetten sonra
فِيهِ
Ne inkar olunur değildir?
Rüya gören Peygamber'in hali حَالُ مُحْتَلِــــمٍِ
yani onun rüyayı sadıkası vahiden bircüzdür

İşte bu yani Peygamberimiz'in rüyayı sadıgasının vahi olması, Fahri Kainat nübüvvete Peygamberliğe vasıl olduğu baliğ olduğu zamandadır. Böyle olunca o zamanda yani nübüvvetten sonra rüya gören Peygamberin hali inkar olunur değildir.Yani onun rüyayı sadıkası vahiden bircüzdür.

 

{٨٤}

تَبَارَكَ اللهُ مَا وَحْيٌ بِِمُكْتَسـَــبٍ

وَلاَ نَبَِيٌّ عَلىَ غَيْبٍ بِِمُتَّهَـــــمٍِ

 Allah'ü Teala ne yücedir ve تَبَارَكَ اللهُ
ne feyyazı kerimdir
Vahi değildir
مَا وَحْيٌ
Nedir değildir?
Müktesep değildir بِِمُكْتَسـَــبٍ
İnsan çalışmakla okumakla kabiliyetli olmakla vahye ve nübüvvete nail olamaz

***
Ve hiç bir nebi değildir
وَلاَ نَبَِيٌّ
Ne üzerine?
Gayb üzerine yani ğaybdan عَلىَ غَيْبٍ
verdiği haber üzerine

Nedir değildir?
Yalancı hata etmiş değildir بِِمُتَّهَـــــمٍِ

Allah'ü Teala ne yücedir ve ne feyyazı kerimdir. Vahi müktesep değildir. İnsan çalışmakla okumakla kabiliyetli olmakla vahye ve nübüvvete nail olamaz ve hiç bir nebi ğayb üzerine yani ğaybdan verdiği haber üzerine yalancı hata etmiş değildir.

 

{٨٥}

كَمْ أبْرَأَتْ وَصَباً بِِاللَّمْسِ رَاحَتُـهُ

وَأطْلَقََتْ أَرِِباً مِنْ رِبْقََةِ اللَّمَـــمِ

Nice kere iyi etmiştir كَمْ أبْرَأَتْ
Neyi?
Hastayı, maddi manevi hastalıklara
وَصَباً
mübtela olan kişiyi

Ne ile?

Dokunması sebebi ile
بِِاللَّمْسِ
Ne dokunması?
O mubareğin eli, avucunun içi
رَاحَتُـهُ

***
Daha?
Nice kere Rasulullah'ın o avcunun içi وَأطْلَقََتْ
salı vermiştir kurtarmıştır

Kimi?
İhtiyaç sahibini أَرِِباً
Neden?
Küçük günah bağından, ipinden مِنْ رِبْقََةِ اللَّمَـــمِ

Nice kere O mubareğin eli avucunun içi dokunması sebebi ile hastayı, maddi manevi hastalıklara mübtela olan kişiyi iyi etmiştir. Nice kere Rasulullah'ın o avcunun içi ihtiyaç sahibini küçük günah bağından ipinden salı vermiştir, kurtarmıştır.

 

{٨٦}

وَأَحْيَتِ السُّنَّةَََ الشَّهْبَاءَ دَعْوَتـُــهُ

حَتَّى حَكَتْ غُرَّةً فِي اْلأَعْصُرِِ الدُّهُمِ

Diriltmiştir وَأَحْيَتِ
Neyi?
Beyaz seneyi kuraklıktan dolayı السُّنَّةَََ الشَّهْبَاءَ
her taraf bembeyaz olduğu seneyi

Ne ihya etmiş?
Seyyidi kevneynin duası دَعْوَتـُــهُ

***
Nihayet o senai şehba benzemiştir
حَتَّى حَكَتْ
Neye benzemiş?
Bir beyazlığa, bir beyaz seneye benzemiştir غُرَّةً
Nerede?
Asırlar içerisinde
 فِي اْلأَعْصُرِِ
Öyle asır ki
Kara asırlar içinde ki الدُّهُمِ

Beyaz seneyi (kuraklıktan dolayı her taraf bembeyaz olduğu seneyi) seyyidi kevneynin duası ile diriltmiştir. Nihayet o senai şehba kara asırlar içindeki bir siyahı, bir beyaz seneye benzemiştir.


{٨٧}

بِِعَارِضٍ جَادَ أوْ خِلْتَ الْبِِطاَحَ بِهَـا

سَيْباً مِنَ الْيَمِّ أوْ سَيْلاً مِنَ الْعـرِمِ

 Ne sebebi ile diriltti?
Bulut sebebi ile بِِعَارِضٍ
Öyle bulut ki
Cömert olan bulut sebebi ile جَادَ
Sen zannedinceye kadar
أوْ خِلْتَ
Neyi?
Vadileri الْبِِطاَحَ
Ne sebebi ile?
Bulut sebebi ile بِهَـا
yani bulutun yağdırdığı yağmur sebebi ile

***
Nedir zannedinceye kadar?
Bir ırmak سَيْباً
Neden?
Denizden akan ırmak zannedinceye kadar مِنَ الْيَمِّ
Sel zannedinceye kadar
أوْ سَيْلاً
Neden?
Arim deresinden akan مِنَ الْعـرِمِ

Cömertliğini akıtan bir bulut sebebiyle bütün mucizeler maddi ve manevi tarafıyla ihya eyledi. Taki sen büyük dereleri o derelerde denizden ırmak ve arim denen denizden zan edinceye kadar.

   
© incemeseleler.com