بسم الله الرحمن الرحيم
{٥٩}
أَباَنٍ مَوْلِدُهُ عَنْ طِيبِ عُنْصُــرِهِ
يَا طِيبَ مُبْتَدَءٍ مِنْهُ وَمُخْتَتَــــمٍِ
Keşf eyledi أَباَنٍ
Ne keşfeyledi?
O Nebiyyi muhteremin veladeti,doğum zamanı مَوْلِدُهُ
Neden dolayı keşfeyledi?
Asaletinin güzelliğinden dolayı عَنْ طِيبِ عُنْصُــرِهِ
***
Ey akıl sahipleri siz teaccüp يَا طِيبَ مُبْتَدَءٍ مِنْهُ
nazarı ile O Nebiyyi Zişanın ibtidaının güzelliğine, O Nebiyyi Zişanın dünyaya teşrifinin güzelliğine bakınız
Daha?
O Nebiyyi Zişanın intihasının وَمُخْتَتَــــمٍِ
bu alemden beka alemine teşrifinin hoşluğuna bakınız
O Nebiyyi muhteremin veladeti, doğum zamanı asaletinin güzelliğinden dolayı keşf eyledi . Ey akıl sahipleri, siz teaccüp nazarı ile o nebiyyi zişanın ibtidaının güzelliğine, o nebiyyi zişanın dünyaya teşrifinin güzelliğine bakınız, o nebiyyi zişanın intihasının bu alemden beka alemine teşrifinin hoşluğuna bakınız.
{٦٠}
يَوْمٌ تَفَرَّسَ فِيهِ الفُرْسُ أنَّهُــــمُ
قََدْ أُنْذِروُا بِحُلُولِ اْلبُؤُْسِ والنِّقـَمِ
O Nebiyyi zişanın doğum zamanı nedir?
Gündür يَوْمٌ
Öyle gün ki?
Çok acaip bir gündür تَفَرَّسَ
O günde zekavet ile bildi, yani çok فِيهِ
zeki oldukları için bildi
Kim bildi?
Acemliler, İranlılar الفُرْسُ
Neyi bildi?
Muhakkak onlar أنَّهُــــمُ
***
Tahkik onlar inzar oldular, korkutuldular قََدْ أُنْذِروُا
Ne ile korkutuldu?
Şiddet ve sıkıntının nüzülü ile بِحُلُولِ اْلبُؤُْسِ
Daha?
Azaplar ile والنِّقـَمِ
O Nebiyyi zişanın doğum zamanı çok acaip bir gündür. O günde acemliler, iranlılar zekavet ile, yani çok zeki oldukları için muhakkak onların şiddet ve sıkıntının nüzülü ile azaplar ile korkutulduklarını bildiler.
{٦١}
وَبَاتَ اِيْوَانُ كِسْرَى وَهْوَ مُنْصَدِعٌ
كَشَمْلِ أَصْحَابِ كِسْرَى غَيْرَ مُلُتَئِـمٍِ
Oldu وَبَاتَ
Ne oldu?
Kisranın sarayı اِيْوَانُ كِسْرَى
Paramparça olduğu halde وَهْوَ مُنْصَدِعٌ
***
Ne gibi oldu?
Kisranın askerlerinin kaçtığı كَشَمْلِ أَصْحَابِ كِسْرَى
gibi dağıldığı gibi
Ne olduğu halde?
Bir araya gelici, eski halini alıcı غَيْرَ مُلُتَئِـمٍِ
olmadığı halde
Kisranın sarayı, kisranın askerlerinin kaçtığı gibi dağıldığı gibi bir araya gelici, eski halini alıcı olmadığı halde paramparça oldu.
{٦٢}
وَالنَّارُ خَامِدَةُ الأنْفَاسِ مِنْ اَسَـفٍ
عَلَيْهِ وَالنَّهْرُ سَاهِيِ الْعَيْنِ مِنْ سَدَمٍ
Ateş وَالنَّارُ
Nedir?
Nefeslerini kesmişdir, sönmüştür خَامِدَةُ الأنْفَاسِ
Neden dolayı?
Üzüntüsünden dolayı مِنْ اَسَـفٍ
***
Ne üzerine üzüntü?
O Rasulullah'ın veladeti üzerine عَلَيْهِ
Nehir ise وَالنَّهْرُ
Nedir?
Menbağını gözünü unutmuştur سَاهِيِ الْعَيْنِ
kurumuştur
Neden dolayı?
Hüzün ve nedametinden dolayı مِنْ سَدَمٍ
Ateş (Farisilerin taptığı ateş)O Rasulullah'ın veladeti üzerine üzüntüsünden dolayı nefeslerini kesmişdir, sönmüştür. Nehir ise hüzün ve nedametinden dolayı menbağını gözünü unutmuştur kurumuştur. [Yani Rasulullah doğdu insanlar ona inamayacak diye üzülmüşlerdir.]
{٦٣}
وَسَاءَ سَاوَةَ أَنْ غَاضَتْ بُِحَيْرَتُهَــا
وَرُدَّ وَاِردُهَا بِالْغَيْظِ حِينَ ظَمِــي
Mahzün eyledi وَسَاءَ
Kimi?
Sava ehlini سَاوَةَ
Ne mahzün eyledi?
Çekilmesi أَنْ غَاضَتْ
Ne çekilmesi?
Gölcağızın, (şehrin küçük gölü) بُِحَيْرَتُهَــا
***
Daha?
Döndürülmesi, red olunması وَرُدَّ
Kim red olunması?
O gölden su almaya giden kimsenin وَاِردُهَا
Ne ile red?
Öfke ile بِالْغَيْظِ
Nerede red?
Susadığı zamanda حِينَ ظَمِــي
Gölcağızın, Şehrin küçük gölünün çekilmesi, o gülün kuruması sava ehlini mahzün eyledi. Susadığı zamanda o gölden su almaya giden kimsenin öfke ile döndüler.
{٦٤}
كَأَنَّ بِاِلنَّارِ ماَ بِالْمَاءِ مِنْ بـَـــلَلٍ
حُزْناً وَباِلْمَاءِ مَا بِِالنَّارِ مِنْ ضَــرَمٍ
Sanki ateş iledir كَأَنَّ بِاِلنَّارِ
Ne ateş iledir?
Suda olan şey ماَ بِالْمَاءِ
Neden o şey?
Islaklıktan, rutubetten مِنْ بـَـــلَلٍ
***
Niçin ateş iledir?
Üzüntüden dolayı حُزْناً
Daha?
Sanki suda bulunmuştur وَباِلْمَاءِ
Ne bulunmuş?
Ateşde olan şey مَا بِِالنَّارِ
Neden o şey?
Alev alev yanmaktan sıcaklıktan مِنْ ضَــرَمٍ
Üzüntüden dolayı ateş Islaklıktan, rutubetten sanki su oldu,Alev alev yanmaktan, sıcaklıktan ateşde olan şey sanki suda bulunmuştur.
{٦٥}
وَالجِنُّ تَهْتِفُ وَاْلأنْوَارُ سَاطِعَــةٌٌ
وَاْلحَقُّ يَظْهَرُ مِنْ مَعْنىً وَمِنْ كَلِـمٍ
Halbuki cinler وَالجِنُّ
Rasulullah Efendimiz'in veladeti تَهْتِفُ
ile konuşuyorlar
Nurlar, İslamiyetin nurları وَاْلأنْوَارُ
Rasulullah'ın veladeti ile meydana gelen nurlar
Nedir?
Yükselicidir, parlayıcıdır سَاطِعَــةٌٌ
***
Hak, yani şeriatı Muhammediye وَاْلحَقُّ
ve Nübüvveti Ahmediyye
Zahir oluyor (du) يَظْهَرُ
Neden?
Hem manada مِنْ مَعْنىً
Daha?
Hem kelamda وَمِنْ كَلِـمٍ
Cinler Rasulullah Efendimiz'in veladeti ile konuşuyorlar oldukları halde nurlar İslamiyetin nurları Rasulullah'ın veladeti ile meydana gelen nurlar yükselicidir, parlayıcıdır. Hak, yani şeriatı Muhammediye ve Nübüvveti Ahmediyye hem manada hem kelamda zahir oluyor(du).
{٦٦}
عَمُوا وَصَمُّوا فَإعْلاَنُ الْبَشَائِرِ لَــمْ
لَمْ تُشَمِ وَ باَرِقََتُ اْلاِنْذَارِ تُسْمَعْ
Kafirler kör kesildiler عَمُوا
Sağır oldular وَصَمُّوا
Müjdecilerin haberleri, فَإعْلاَنُ الْبَشَائِرِ
ilanı bildirmesi
***
Dinlenmedi, kulak verilmedi تُسْمَعْ لَمْ
Korkutma, korkutulma şimşeği وَ باَرِقََتُ اْلاِنْذَارِ
Bakılmadı, görülmedi لَمْ تُشَمِ
Kafirler kör kesildiler, sağır oldular. Müjdecilerin haberleri, ilanı bildirmesi dinlenmedi, kulak verilmedi korkutma, korkutulma şimşeği bakılmadı, görülmedi.
{٦٧}
مِنْ بَعْدِ مَا أخْبَرَ اْلأقْوَامَ كَاهِنُهُمْ
بِأَنَّ دِينَهُمُ الْمُعْوَجَّ لَمْ يَقـُــــمِ
Neden sonra kör ve sağır kesildiler?
Kavimlere, topluluklara مِنْ بَعْدِ مَا أخْبَرَ اْلأقْوَامَ
haber vermelerinden sonra
Kim haber vermeleri?
Onların kahinleri كَاهِنُهُمْ
***
Ne ile haber?
Onların yamuk olan dinleri بِأَنَّ دِينَهُمُ الْمُعْوَجَّ
Kaim olmayacak, devam etmeyecek لَمْ يَقـُــــمِ
Onların kahinlerinin kavimlere, topluluklara onların yamuk olan dinlerinin kaim olmayacak, devam etmeyecek diye haber vermelerinden sonra kör ve sağır kesildiler.
{٦٨}
وَبَعْدَ مَا عَايَنُوا فِيِ اْلأُفُْقِِ مِنْ شُهُبٍ
مُنْقَََضَّةٍ وَفْقَ مَا فِي اْلأَرْضِ مِنْ صَنَمٍ
Daha neden sonra kör ve sağır kesildiler?
Onların görmelerinden sonra وَبَعْدَ مَا عَايَنُوا
Nerede?
Ufukta semanın etrafında فِيِ اْلأُفُْقِِ
Neden görmelerinden sonra?
Yıldızlardan مِنْ شُهُبٍ
***
Öyle yıldız ki
Düşen atılmış olan مُنْقَََضَّةٍ
Ne olduğu halde?
Arzda olan şeylere muvafık مَا فِي اْلأَرْضِ
olduğu halde
Neden?
Putlardan مِنْ صَنَمٍ
Onlar putlardan arzda olan şeylere muvafık olduğu halde(yere döküldükleri halde) ufukta semanın etrafında düşen atılmış olan yıldızlardan görmelerinden sonra da kör ve sağır kesildiler.
{٦٩}
حَتَّى غَدَا عَنْ طَرِِيقِِ الْوَحْيِِ مُنْهَزِمٌ
مِنَ الشَّيَاطِينِ يَقْفُو إثْرَ مُنْـــهَزِمِ
Hatta, nihayet oldu حَتَّى غَدَا
Neden?
Vahi yolundan عَنْ طَرِِيقِِ الْوَحْيِِ
Kim oldu?
Şeytanlardan, bozguna مِنَ الشَّيَاطِينِ مُنْهَزِم
uğrayanlar
***
Nedir oldu?
Tabi olur oldu يَقْفُو
Neye tabi olur?
Diğer bozguna uğrayanların izine إثْرَ مُنْـــهَزِمِ
Hatta, nihayet vahi yolundan şeytanlardan, bozguna uğrayanlar diğer bozguna uğrayanların izine tabi olur oldu.
{٧٠}
كَأَنَّهُمْ هَرَباً أبْطَالُ أبْرَهـَـــــةٍ
أَوْ عَسْكَرٌ بِالْحَصَى مِنْ رَاحَتَيْه ِرُمِى
Sanki o şeytanlar كَأَنَّهُمْ
Ne olduğu halde?
Kaçıcı oldukları halde هَرَباً
Nedirler?
Ebrehenin kahramanı gibidirler أبْطَالُ أبْرَهـَـــــةٍ
***
Veya o şeytanlar askerdirler أَوْ عَسْكَرٌ
Ne ile malup?
Ufak taşlar ile بِالْحَصَى
Neden?
Rasulullah Efendimiz'in mubarek مِنْ رَاحَتَيْه ِرُمِى
avuçlarından atılan ufak taşlar ile münhezim olan askerlerdir
Sanki şeytanların firar etmesi ebrehenin orduları gibiydi veya Efendimizin mubarek iki avucundan atılan taşlarla kaçan askerler gibiydi.
{٧١}
نَبْذاً بِهِ بَعْدَ تَسْبِيِحٍٍ بِِبَطْنِهِمــَـــا
نَبْذََ الْمُسَبِّحِ مِنْ أَحْشَاءِ مُلْتَقـِـــمٍ
Rasulullah Efendimiz tarafından نَبْذاً بِهِ
taşlar atılmakla atıldı
Nerede?
Tesbih etmelerinden sonra بَعْدَ تَسْبِيِحٍٍ
Nerede tesbih?
Rasulullah Efendimiz'in mubarek بِِبَطْنِهِمــَـــا
avuçları içinde
***
Nasıl atıldı?
Yunus Aleyhisselam'ın atıldığı gibi نَبْذََ الْمُسَبِّحِ
Neden atıldığı?
Lokmalayan balığın karnından, مِنْ أَحْشَاءِ مُلْتَقـِـــمٍ
iç aleminden