قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ
“De
ki: Ey Kafirler!”
قُلْ De ki
يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ Ey Kafirler !
لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ
“Ben sizin taptıklarınıza tapmam.”
لَا أَعْبُدُ Ben tapmam (ibadet etmem) Neye?
مَا تَعْبُدُونَ Sizin taptıklarınıza, ibadet ettiklerinize.
وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ
“Siz de benim taptığıma
tapıcılar değilsiniz.”
وَلَا أَنتُمْ Siz değilsiniz. Ne değilsiniz?
عَابِدُونَ ibadet eden, tapan. Neye?
مَا أَعْبُدُ Benim ibadet ettiğime (taptığıma)
وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَّا عَبَدتُّمْ
“Ben de sizin
taptıklarınıza, tapacak değilim.”
وَلَا أَنَا Ben de değilim, olmadım. Ne değilim?
عَابِدٌ İbadet edici, tapıcı. Neye?
مَّا عَبَدتُّمْ Sizin ibadet ettiklerinize, taptıklarınıza.
وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ
“Siz de benim
taptığıma tapacak değilsiniz.”
وَلَا أَنتُمْ Siz de değilsiniz. Ne değilsiniz?
عَابِدُونَ İbadet ediciler. Kime?
مَا أَعْبُدُ Benim ibadet ettiğime, (taptığıma)
لَكُمْ
دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ
“Sizin
dininiz size, benim dinim banadır.”
لَكُمْ Sizin (için vardır.)
دِينُكُمْ Dininiz
وَلِيَ Benim (için vardır.) Ne?
دِينِ Dinim