Her Peygamber zamanında haklılık ve haksızlık değişik şekilde anlaşılırdı, Mesela:

İbrahim Aleyhisselam zamanında insanlar ellerini ateşe sokarlardı. Ateş, haklı olanın elini yakmaz, haksız olanın elini yakardı.

Musa Aleyhisselam zamanında, Hazret-i Musa'nın asasıyla anlaşılırdı. Haklı olduğunda hareketsiz kalır, fakat haksız olan dokununca hareket ederdi.

Süleyman Aleyhisselam zamanında rüzgarla anlaşılırdı. Haklı olana bir şey yapmayan rüzgar, haksız olanı yukarı kaldırır ve yere düşürürdü.

Zülkarneyn Aleyhisselam zamanında ölçü su idi. Haklı olan suyun üzerine oturduğu zaman donar, haksız olan oturduğu zaman o donmuş olan su yani buz, erirdi.

Davut Aleyhisselam zamanında da asılı bir zincir vardı. Haklı olan o zincire uzandığında ulaşabilir, haksız olan ulaşamazdı.

Peygamber Efendimiz zamanında ise bildiğimiz gibidir. Yani ölçü ya yemin etmek veya delil getirmektir. Haklılığını isbat etmek isteyen kişi, eğer bir iddia sahibi ise, ona dair bir delil getirmeli, inkar ediyorsa, o da yemin etmelidir.

Hem yemin ediyor hem de yalan söylüyorsa, yani yalan yere yemin ediyorsa, o takdirde de cehennem ateşine hazır olmalıdır.

.

.

Ali Eren - Dini Hikayeler

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com