Talâk, şifahî olsun, tahrirî olsun müneccez olduğu gibi, muallâk dahi olur ki, ona «şart etmek» tâbir olunur. Müneccez olanı — derhal — vâki olup, muallâk bulunanı; şartının husulünde vukua gelir.

Tâlika şart denildiği gibi (talâk ile yemin) dahi (1) denir (2). Şart tesmiyesi, sarahaten veya delâleten — şart edatı — istimal olunduğundandır. Yemin tesmiyesi, kuvveti ifade ettiğindendir (3).

Talikin sıhhatinin şartı: Fiilin medlulü olan şartın, vücudun hatarıüzerine yok olmasıdır ki, varlığı ve yokluğu câiz olup, ne vücudümümtenî ve ne de fiilen mevcut olmamaktır. Çünkü, muhale tâlik, hükümsüzdür. Muhakkaka tâlik ise, tencîzdir (4): Balık kavağa çıkarsa... diyeşart etmek, talâkı muhale tâlik demek olduğundan, lâğvdır ve hükümsüzdür. Cenabı Hakkın kulu isem  diye, şart demek, talâkı muhakkak olan, bir şeye raptetmek demek olduğu için, hemen tenciz ve icrâ eylemektir.

Tâlikin lüzumunun şartı: ya malikiyyet veya ona izafettir. Kişi, nikâhlı zevcesini tâlikan tatlîk edebildiği gibi, hükmen nikâhlısı demek olan, iddetlisini dahi, tâlikan, bir daha tatlîk edebilir ki, malikiyyeti henüz bakîdir. Ama ne hakikaten ve ne hükmen menkuhası olmayan bir yabancı kadına, talik ile talâk verse de bilâhare o kadını nikâhlayıp o şart vâki olsa, talâk, vâki olmaz (5).

Milke izafet suretiyle, talâkı tatlik, dahi caiz ve milkin husulü ile talâk vâki olur. Gerek: alacağım kadın boş olsun demek gibi, muayyen olmayan hakkında olsun ve gerek bir kadına hitaben veya ondan ihbar tarikiyle: Eğer ben seni tezevvüç edersem, boş ol. Yahut: Ben filânı tezevvüç edersem, boş olsun, demek gibi, bir muayyen şahıs için, söylenmiş bulunsun.

Muayyen olmayan hakkında, şartın mânâsı kâfi, ve muayyen olan hakkında, - edatı - şart lâzımdır: «Alacağım zevce boş olsun» demekte, - tezevvüç ile - talâk vâki olur.

(Tezevvüç edeceğim her kadın, boş olsun) diyen kimse için, çare: fuzulî olarak tezviç olunup, o dahi zevcenin mehri muaccelini yollamak, fiilen icazede bulunmaktır (6).

Şarta tâlik olunan talâk, şart hâsıl olmadıkça, vâki olmaz. Şartın husulü üzerine, vukubulacak talâk dahi, baini ifade etmedikçe, rec'îdir, meselâ «Bundan böyle rakı içersem zevcem boş olsun» (yahut şart olsun) diyen kimse, rakı içmedikçe, onun zevcesi boş olmadığı gibi, rakı içmek takdirinde dahi, ancak bir talâkı rec'î ile, mutallâka olur.

Boşamak, murat ederek «İçersem helâlim haram olsun» yahut «Müslimlerin helâli bana haram olsun» demiş, yahut «Zevcem talâkı bâin ile benden boş olsun» diye, sarahaten talâkı bâine, tâlik etmiş olursa, - şartın husulü takdirinde - bir bâin, vâki olur .

(Adet olmadıkça, iki surette de birden ziyade, talâk vâki olmaz.)

Talâkını iki şeye tâlik etmiş olan kimsenin zevcesi, şartların ikincisi dahi, tahakkuk ettiğinde, mutallâka olur. Zevcesine meselâ «Eğer senin üzerine evlenip te, seni boşar isem, aldığım kadın benden boş olsun» demiş olan kimsenin talâkı, ancak ikinci fiilinde vâki olacağından, karısının üzerine evlenip, onu tatlik etmez ise, aldığı kadın da boş düşmez.

(Talâkı muâllâk), şartının husulünde vâki olur. Şartın husulü, gerek fiilen nikâh mevcut olsun, gerek hükmen mevcut bulunsun (7).

Bir şarta muallâk bulunan talâk şartının, bir kerre husulünde vâki olmakla, yemin yerini bulmuş olur (yâni şart tahakkuk etmiş olur), velev ki, milki nikâhın büsbütün zevalinden, yâni o kadın zevcinin incâz olunan talâkı, iddetinden bile çıktıktan, sonra husule gelmiş olsun.

Milkin bekası, yeminin çözülmesi için değil, talâkı muallâkın vukuu için şarttır şart. Milkde tahakkuk ederse (8), yemin çözülmüş ve talâk vukua gelmiş olur. Şart, milkte tahakkuk etmezse, yemin münhal olursa da, talâk vâki olmaz.

Talâkın vukuu için, zevcin - talik ânında - talâka ehliyeti, ve zevcenin - şartın mevcudiyyeti hususunda - talâka mahalliyyeti lâzımdır. Mecnûnun tatliki ve tâliki muteber olmadığı gibi, tencîzen mutallâka ve iddeti munkaziyye olan kadın dahi, talâka mahal değildir. Buna binaen zevcesine: Filân işi işlersen, - yahut - ben işlersem, üç talâk ile boş ol, diyen kimse, hem o fiilin işlenmesini, hem de üç talâkın vukubulmamasını, murat suretinde, çare: Zevcesine bir talâk verip, iddeti çıktıktan sonra, o işi işlemek ve sonra, onu tezviç eylemektir Yeminin inhilâlinden sonraki izdivaçta, onun tesiri kalmaz (9). Meğer ki, tekrar veyahut (her ne zaman daima gibi) mefhum ile, şart edilmiş ola (10).

Şart tekrar edilirse, ona muallâk olan talâk dahi, tekerrür edeceği gibi (küllema) kelimesi dahi, - umum - ifade ve iktiza etmekle, zevcesine: «Sen her ne zaman filân işi işlersen, benden boş ol» demiş olan kimsenin yemini (şartı), ancak üç talâktan sonra, çözülmüş olur. Kadın diğer zevce vardıktan sonra, evvelki zevci ile evlenmek takdirinde, o fiilde bulunmakla, artık talâk vâki olmaz. Meğer ki, (küllema) kelimesi, tezevvüç fiiline, dahil ola: «Her ne zaman seni tezevvüç edersem, sen boş ol» demek gibi ki, bu yolda şart edilmiş olursa, talâk, her tezevvüçte vâki olur. O halde, diğer zevce varmanın dahi, fâidesi olmaz (11).

Tâlik geri alınmaz ve onu milkin zevali iptâl etmez (12). Binaenaleyh, zevcenin talâkını bir şeye tâlik eden kimse, ondan cayamadığı gibi, talâkın tencizi ile, kendinin - nikâhı milkini - izale eylemek suretinde, yemin - şart - yerine gelmeyerek, ikinci bir nikâh hâsıl olur ise, onda dahi şartın hükmü bâki, ve husulünde, ona muallâk olan talâk vâki olur.

Tâliki, ancak zeval-i hill, iptâl eyler ki, o da, talikten sonra, zevceye beynûneti kübrâ iyka eylemekle, olur. Bundan dolayı, zevcesinin talâkını, - meselâ eve girmeye - tâlik etmiş olan kimse, şartın husulünden evvel, onu üç talâk ile - tencîzen - tatlîk eylerse, helâliyyet zail olmakla, tâlîkin dahi hükmü kalmayarak tahlilden - yâni zevce diğer zevce varıp ayrıldıktan - sonraki zevciyyetinde, oraya dahil olmakla, bir şey lâzım gelmez.

Talâkı, nefret ve muhabbet misilli, örtülü, gizli şeylere talikte şart, ihbar ile tahakkuk eder. Meselâ «Beni sevmiyor isen, benden boş ol» deyen kimsenin zevcesi onu sevmediğini söylemekle, boş düşer.

Âdet halinde olan kadının talâkım, âdetine tâlikte, kendi hakkında kendi sözü, tasdik olunur. Âdetliyim dediğini, kocası tasdik etmese dahi, talâk vâki olur.

Âdetinden kesilmiş olan kadının, âdetliyim demesine itibar olunmadığı gibi, bu bapta bir kadının, diğer bir kadın (meselâ, zevcenin kendi ortağı) hakkındaki, ihbarına dahi, itibar olunmaz.

İki karısı olan kimse, onları zikr ve tâyin etmeyerek, eğer filân işi işlersem, zevcem boş olsun, demiş ve işi yapmış olursa, onun iki zevcesi dahi boş olmayıp talâk onlardan yalnız birine vâki olmakla, o kimseye tâyin etmek, lâzım gelir. Hangisini dilerse talâkı ona sarf ve tahsis eder.

Amma, onları zikr ve tâyin eyleyerek, taliki-talâk ettiği işi işlerse zevcelerinin ikisi de boş düşer.

------------------

(1) Ve keza, azat ile yemin.

(2) Tâlik, bazan yemin değil değil ise de, kendisinde men ve hâmilden ibaret bulunan yeminin mânâsı mevcut olmak hasebiyle, şer'an yemindir. Hattâ yemin etmemeğe, yemin eden kimse, tâlik etmekle hânis olmaz.

(3) Nefis için mekruh olanı, vukuunda onun dahi şer'an vukubulacağı bir emretâlik etmenin, o emirden imtina kuvvetini ifade edeceğinde şek yoktur. Yemin dahi kuvvet mânâsınadır. Kendisiyle takviye husulüne mebni, kaseme, yemin itlâkolunmuştur. Yeminin lûgaten kuvvet mânâsına geldiğini, Aynî merhum, Hidayedezikretmiştir.

Yemin etmiş olan kimse, yemin bittalâkı ve yahut yemini billâhi mi ettiğini bilemese, yemini lâğv olur. Nitekim, zevcesine talâk verip, vermediğinde, şek eden kimse, talâkı iyka etmiş olmaz. Bir mi, yahut ziyade mi, talâk verdiğinde, şek eden kimse, zannını az olana bina eder. Meğer ki, ekseri yakinen bile ve yahut kuvvetli zan ile maznun ola.

(4)Zevceye, mücazat kasdiyle edilen şartın dahi, mefhumu tâlik değildir, tencîzdir. Meselâ: zevcesinin kendisine söylediği, fena bir söz üzerine, zevcin ona cezave eza kasdiyle: «Eğer ben senin dediğin gibi isem, sen boş ol» demiş olması suretinde, onun dediği gibi, olmaktan kat'ân nazar, zevce derhal boş olur.

(5) İykaı talâk hamişinde mezkûr olduğu üzere, birinin zevcesi hakkında, başkasının, talâkı müneccezi, zevcinin icazetine mevkufen, sahih olduğu gibi, talâkımuâllakı dahi, zevcin icazetine mevkufen sahihtir. Birinci surette, zevc talâka icazetverdiğine göre, icazet vaktine kasren, ve ikinci surette, —bâdel icaze— şartın husulünde, talâk vâki olur.

(6) Meseleyi bilen bir kimseye gidip, kendinin yeminini, şartını ve nikâhı fuzuliye ihtiyacını söyler, ve fakat onun talibi olmaz. O kimse dahi fuzuli olarak,ona bir kadın tezviç eyler. Kendisi de, akdi fiilen icaze eyler. Lâkin lisanımızda(her) lâfzı, Arabîdeki (küll) kelimesi gibi, umum esma için olup, umum fiiller içinolmadığından, her tezevvüç ettiği kadın, birer kerre, mutallâka olursa, kadının ikinci)nikâhına, talâk tesir etmez.

(7) Nikâhın milki, hakikî olduğu gibi, hükmî dahi olur ki, talâkım tâlik etmişolan zevc, şartın tahakkukundan evvel, zevcesine tencizen dahi, bir talâk vermişolmak suretinde, kadın iddeti içinde, şartı iyka etmekle, hakkındaki, talâkı muâllâk dahi, vâki olur. Abdurrahim der ki, talâkın tâlik olunduğu şart, ikrah ve cebirile husule gelse, talâk vâki olmaz.

(8) Bütün şartın milkte tahakkuku lâzım olmayıp, onun milk içinde, tamambulunması da kafidir. Hattâ, zevcesine: eğer sen iki hayiz görürsen, benden boşol, demiş olup da, zevcesi birinci hayzini, onun milki nikâhı haricinde görüp, ikincisini onun milkinde görse, mutallâka olur.

(9) Tütün içersem zevcem boş olsun, demiş olan kimse, tütün içip, zevcesi mutallâka olduktan sonra, onu yahut diğer bir kadını, tezevvücünde, mezkûr şarta binaen, talâk vâki olmaz.

(10) Her ne zaman tütün içersem, zevcem boş olsun, demiş olursa, her evlenmesinde (tütün içerse) talâk vâki olur.

(11) Bu bapta şer'î halas: akdi fuzûliyi —fiilen— icazeder.

(12) Hâsıl olan tâlik, — milkin zevali — ile zail olmadığındandır ki, talâk-ı selâsenin tâliki üzerine olup da, onların —şartın husulü— ile ademi vukuu içinçare: bir talâk iykaı ile, İddetin sonuna kadar durup, İddetin munkazi olmasiyle,helâliyyet zâil olduktan sonra, o şartı hâsıl etmektir. Yemin, o sûretle yerine gelmiş olup, sonraki evlenmede artık tesiri kalmaz.

   
© incemeseleler.com