Çıplak olanların, cemaat olarak namaz kılmaları mekrûhtur (2). Kadınların, kendilerinden biri imam olmak üzere, cemaat olmaları mekrûhtur (3).
(Kadınlar, cemaate hazır olmazlar. Onların cemaate çıkmaları, velevki, cuma ve bayram namazlarını kılmak veya vaaz dinlemek için olsun, mutlaka yâni, kadın gerek genç, gerek ihtiyar, gece veya gündüz olsun mekrûhtur. Kadının muhtaç olduğu dînî meselesini, zevci bilmiyorsa, ehlinden öğrenip, zevcesine söyler).
Kadınlar, maal-kerahe cemaat olurlarsa, imamları kendi aralarında, yâni saf sırasında durmak, vâcip olup (4), imam olan kadın, onlara ökçesiyle, tekaddüm eder. Eğer erkek gibi ileride durursa âsim olur, namaz sahihtir.
Uryan kimse, uryanlara imamet etmek sûretinde olduğu gibi ki, o dahi, ileride durmayıp, onların aralarında, yâni saf arasında bulunur. Bunlar namazı oturarak îmâ ile kılarlar (5).
Müktedî, bir erkekten ziyade olursa, velev mümeyyiz sabi, olsun imamın sağına, ona müsavi durur (6), soluna ve arkasına durmak, sünnete muhalif olduğu için, mekrûhtur. Kadın bir olsa dahi, arkada durur. (Meğer ki, kendi gibi kadına iktida etmiş ola).
Bir erkek ile bir kadın bulunursa, imam olan erkek, cemaat olan erkeği sağına ve kadını arkasına durdurur. Birden ziyade muktedi, iki dahi olsa, imamın arkasında durur. Bir veya daha ziyade kadın dahi, bulunsa onların arkalarında durur (7).
Cemaat çoğalıp saflar hâsıl oldukta, safların tertibi şöyle olur : Evvelâ erkekler (8), sonra erkek çocuklar (9), daha sonra kadınlar saf olur (10).
İmam onlara, bunu emir ve işaret eder. Sık durup, açık yer bırakmamalarını ve doğru ve dürüst durmalarını söyler ki, bunlar safların sünnetlerindendir.
Sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri bir hadisinde, doğrulunuz ki, kalbleriniz dahi doğrulsun, ve sıklaşınız ki, yekdiğerine rahm ve şefkat hâsıl olsun, diğer bir hadislerinde, safları ikame edin ve omuzlan muhâzî tutun ve açığı kapayın ve ihvanınızı elleriniz ile telyin edin, yâni, ihvanınızın omuzlarım okşayarak safa sokulun (11), şeytana boşluklar bırakmayın, saffı vasl edeni, Cenab-ı Hak vasl eder (12), saf fı kat edeni (13) Allahü teâlâ dahi kateder, demektir (14).
İkinci safta açık bulmayıp da, birinci safta bulan kimseye, o açığı tutmak için, ikinci saffı yarıp geçmek vardır. Zira onlar birinci saffı kapamağı, terk etmişlerdir.
(Kendi taksirleri sebebiyle, hürmetleri yoktur.)
Erkek muktedîye göre, geride yalnız durmak, mekrûh olduğundan, saffı dolgun bulan kimse, bir diğerin gelmesine muntazır olup (15) rekâtın fevtinden korktuğu takdirde, saftan —meselenin hükmüne âlim olup müteezzi olmayacak— birini yanına çeker (16) ve illâ yalnız durur.
(Yalnız durmak —zamanımızda —evlâdır. Çünkü, meseleleri bilmeyen çok olmakla, saftan çekilenin namazı fâsit olmak ihtimali vardır.)
Safların efdâli, ilk saftır (17). Ondan sonra, ikinci saf, ondan sonra üçüncü saf ve sırasiyle diğerleri. Efdâliyyet, imama yakin olmak meratibindedir (18).
------------------
(2) Çünkü, bunda yekdiğerinin avretine muttalî olmak vardır. Ezan ve ikamet,müstahap olan cemaatin, sünnetinden olmak mülâbesesiyle, bu mesele ezan babındadahi zikrolunmuştur. Avret yeri mestur olanın, çıplak olana iktidası, asla sahiholamaz. Nitekim, sıhhatin şartı, imameten zahirdir. Ve Cevherede musarrahtır. Muhaşşi der ki, uryanların cemaat olmaları tahrimen mekruhtur. Zîra, iki mahzurunbirini müstelzimdir: Ya imamın ileri durması vâcip iken onu terk edip, saftan ayrılması veyahut uryanlığın ziyadeleşmesi lâzım gelir. Efdâl olan, onlar namazı münferit ve birbirinden uzak olarak oturarak îmâ ile kılmaktır. Nitekim, kuud sıfatıile beraber zikrolunur.
(3) Kadınların cemaati dahi, iki mahzurdan birine mebni, tahrîmen mekruhtur:Ya imam ilk saf arasında bulunur, yahut ileride durur. Evvelkisi mekruh olduğugibi, ikincisi dahi, onlar hakkında mekruhtur. Eğer onlara, bir erkek imam olursakerahet olmaz. Meğer ki, ev içinde bulunup ta, başka bir erkek daha veyahut imamın halîlesi veya mahremi beraber bulunmaya. Bunların biri bulunursa kerahet olmaz. Nitekim, mescit içinde (onların cemaate çıkmış olmalarından başka) mutlakakerahet yoktur.
(4) Hünsâ imamet ederse, onun ileride durması vâciptir. Hamevî merhum Hazaneden, kadınlar imamının dahi onlara tekaddümünün cevazını nakletmiştir.
(5) Kuud sıfatını müellif — mümkün olduğu kadar tesettür hâsıl olabilmekiçin — ayaklar kıbleye doğ ru uzatılmak üzere beyan etmiştir. Muhaşşî ise, Zahiredeböyle mezkûr ise de, evlâsı Münyede mezkûr olanıdır ki, namazda oturur gibi, erkek kollarını döşeyerek kadın kaynakları üzerine yayılarak oturmaktır. Bunda tesettür daha ziyade olmakla beraber, bilâ-zarure, kıbleye ayak uzatılmamış olur.
(6) Müellifin «ve ancak ökçesiyle geride bulunur» dediğini, Muhaşşî merhum,sair müelliflerin ifadelerine muhalif bulmuştur.
(7) İki erkeğin biri veya her ikisi, baliğ olmayan sabi ve kadın, ihtiyar dahiolsa, böyledir.
(8) Velev ki, onlar köle olsalar.
(9) Eğer saf olacak kadar değil ise, sabî, erkeklerin arasında durur. Kız çocuklar, kadınlar arasında durmak gerektir.
(10) Eğer cemaate çıkmışlarsa demektir ki, onlar cemiyetlere çıkmaktan — ihtiyar dahi olsalar — memnudurlar.
(11) Bu manâ, müellifin şerhi-kebîrinde vâkî olduğu veçhile (leyyinû) kelimesinin müşedded okunmasına göredir. İmam Ahmedin ve Ebû Dâvûdun, İbni ömerden «Radiyallahü teâlâ anhuma» olan rivayetlerinde ise, «leynû bieydi ihvâneküm»vâki olmuştur ki, safta bulunanlara emr olmak üzere, muhakkaktır. Ve: İhvanınızınelleri sebebiyle yumuşayın. Yâni, saffa sokulmak için, omuzuna el koyanı, aranızakabulde, sertlik göstermeyin, demektir.
(12) Vassalehüllah, cümlesi, ya böyle haberdir, veyahut: Cenab-ı Hak dahi, onuhayr ile vasl etsin, meâlinde duâdır. Bu iki vech, (kattaahüllah) cümlesinde dahicaridir.
(13) Safın kat'ından maksat, safta bulunmuş iken, lûzumsuz olarak, çıkmaktır.Yahut saffa durduğu vakit, kendi ile safta bulunan arasında boşluk bırakmaktır. Saffı kesmekten, ilk safta açık var iken, ikinci safta kılmağa şâmil, bir mânâ, iradeolunmak dahi uzak olmaz.
(14) Bununla yâni, (veleyyinû bieydîküm ihvâneküm) kavli şerifi ile malûmolur ki, saffa. dahil olmak isteyene, dühule mânî olmak üzere, yan tutanlar ve yeraçmağı, riya, yahut salâtı müfsid, sananlar, cehalet etmektedirler. Girene yer açmak, emrinebiyi icraya iane ve ona imtisâldir.
(15) Esah olan rükûa kadar beklemektir.
(16) Ta ki, onunla beraber o dahi, bir saf olsun. Çekilen kimseye lâyıkolan icabet etmektir. Çeken, elinden geleni işlemiş ve bu suretle kerahet, ondan uzaklaşmış olur.
(17) Cenaze namazının gayride. Hem de ricâl hakkında.
(18) Rivayet olunan şeye binaen ki, rahmet, evvelâ imama ve badehû ondangeçerek, ilk safta ona muhazî — yani arkasında — durana ve badehû, sağ cihetlereve sonra sol cihetlere ve ondan sonra ikinci safa nazil olur, buyurulmuştur. Sallallahüteâlâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinden şu meal dahi rivayet olunmuştur ki:İfnamın arkasında, ona muhazî bulanana yüz, ve sağ canibindekine yetmiş beş, vesol canibindekine elli, ve sair saflarda olanlara yirmi beş namaz ecri yazılır. Burası,ziyadenin en azı beyan olmak zahirdir. Zira, cemaatten her birinin, namaz sevabı,bu muzaafeden ziyadedir.