SORU :
Evliyâullah'ın kerameti
hak ve fıkhi delillerle sâbit midir? Velilerin kerâmet göstermesine karşı çıkan
ve inkâr edenler ehl-i sünnet'ten sayılır mı?
CEVAP:
Velilerin kerâmet göstermesi hak ve dini
delillerle sâbittir. İnkâr edenler ise ehl-i sünnet hâricindedir. Kelb-i
Ashâb-ı Kehf etmek tekellüm. Kerâmet olmasında yok tevehhüm..
Ömer, Yâ Sâriye
deyû buyurdu,
Medine'den Nihâvend'e duyurdu.
Ebu'd-Derdâ vü Selman'dan rivâyet
Olundu
kıssa-i kas'a hikâyet
İçti Hâlid zehr-i kâtil ölmedi
Hiç zarar ârız vücûda olmadı.
Kıssa-i
Meryem ü Âsıf-ı Berhayâ
Zikrolunmuş fi kelâm-ı kibriyâ...
Şerhü'l-akâid'de: Evliyâullah'ın kerâmet göstermesinin hakk olduğu
nakledilmektedir. Velilerden zaman zaman alışılmışın dışında, uzak bir mesâfeyi
kısa bir müddet içinde kat'etmek, ihtiyaç duyulduğunda, elbise, yiyecek ve
içecek ortaya çıkarmak, suda ve havada yürümek, canlı ve cansız cisimlerle
konuşmak gibi olağanüstü haller zuhûr edebilir. Ancak böyle hârikulâde hallerin
mutlaka iman ve sâlih amelle bir arada bulunması ve sâhibinin inanıp,
inanmadığı nı da yaşayan birisi olması gereklidir. Aksi halde kerâmet değil
mekr ve istidrâc olur.
SORU :
Evliyânın hayatta iken gösterdiği kerâmeti, ölümünden sonra da
göstermesi mümkün müdür? Bu tür kerâmet vâki midir?
CEVAP:
Vardır, her zaman ve her çağda meydana
gelmektedir. Nitekim enbiyâ ve evliyânın ziyaretinde, gönül ehli olanlar, çok
büyük feyiz ve berekete nâil olurlar. Böyle bir feyz ve bereketin meydana
geldiğini de görürler. Ölü veya diri, evliyâullahın her asırda kerâmet göstermekte
olduğu, hemen her gün vâki olmaktadır. Onların kabirlerinde namaz kılmaları,
türbelerinde Kur'ân-ı Kerim okumaları da bunu göstermektedir. Nitekim hadis-i
şerifte sahâbeden bazılarının, kabrinde süre-i mülk'ü okuyan kimsenin kırâetini
işittikleri nakledilmiştir.
Aynı şekilde: «İnsan
öldüğü zaman, üçü dışında bütün amelleriyle irtibâtı kesilir..» hadisinde de işâret edildiği gibi kerâmet kula âit bir amel olmayıp,
Cenâb-ı Hakk'tan kuluna mahza bir lütuf ve ikramdır. Kula âit bir amel olmayan
kerâmetin, ölümle son bulması da söz konusu değildir.
Emâli bunu: «Ölü iken de,
diri iken de evliyânın kerâmet gösterdiği dünyâda görülmektedir.» (Fetâvâ-yı Halilî)
Seyyid Ahmed
el-Bedevi'nin kerâmet olarak kendi cesedini bizzat kendi elleriyle yıkadığı
nakledilmiş tir. (Bâcûrî,
Kitâbü'I-cenâiz)
SORU :
Kerâmete karşı çıkan kimse, kerâmet ehli evliyâ hiç yoktur veya önceleri
vardı ama zamanımızda yok tur, ya da zamanımızda da kerâmet ehli vardır fakat bizim
bildiğimiz şeyhlerin hiçbiri evliyâ değildir diye karşı çıksa, böyle birine
şer'an ne lâzım gelir?
CEVAP:
Bunlar bütün ehlullahın feyz ve bereketinden mahrum kaldıkları gibi,
dinen itikadlarını tashih etmeleri, te'dib ve terbiye edilmeleri gerekir.
Kerameti inkâr konusunda insanlar üç kısımda mütâlâa edilir:
Birincisi;
kerâmeti bütünüyle inkâr eden mu'tezilîler,
ikincisi; kerâmete inanan, fakat
kerâmet ehlinin es kilerde kaldığını, zamanımızda bulunmadığını iddia edenler,
üçüncüsü; zamanımızda da kerâmet ehlinin olduğuna inanan fakat zamanlarında
yaşayan hiçbir meşâyihin buna lâyık olmadığını ileri süren, onlar hak kında
hüsn-i zan beslemeyen kimseler. Bunların hepsi, evliyâullahın feyz ve
bereketinden mahrumdur îmanda kemâl ve olgunluğa erebilmek için yıllarca şükür
ve sabırla çalışmaları gerekir.
«Sû'-i zan ve kötü düşüncelerle gölgelenmiş
nice kıymetli insanlar vardır. Gece karanlığında parlayan ay'a ve onun güzelliğine bulutun gölgelemesi
zarar vermez.»
(Şa'râni,
et-Tabakâtü'l-kübrâ.)
Allah'ın veli kullarının
kerâmeti her asırda bulunmakta ve müşâhede edilmektedir. Ne var ki insanların bazıları
onların semâda uçtuğu ve suda yürüdüğünü görseler de inkârlarından
vazgeçmemektedir. Kerâmet, ma'nevi cevherlerini günah yükünden temizlemeleri için
kendilerine lütfedilmiş ilâhi bir sünnettir. (Rûhü'l-beyân)