Bir kadın evlenmiş ve bir erkekle sadece nikahlanmış. Fakat kocasıyla hiç halvet olmamışsa, yani kimsenin olmadığı bir yerde beraber kalmamışlar, cinsi münasebette bulunmaları uygun bir durumda bulunmamışlar ve kocası tarafından boşanmışsa; bu kadın hiç iddet beklemez. Böyle bir kadın zaten gerdeğe de girmiş değildir. Boşandıktan sonra istediği zaman evlenebilir.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

Sahih bir akidle nikahlanmış olup da hamile iken boşanan veya kocası vefat eden bir kadın, doğum yapasıya kadar iddet ­bekler. Bunun için belirli bir müddet olmayıp doğumu beklemek gerekmektedir.

Birden fazla çocuk doğuran bir kadının iddeti son çocuğun doğumu ile nihayete ermiş olur.

Doğum, normal zamanda vuku bulmaz da "Düşük" olursa, düşen cenine bakılır. Uzuvları belirmiş bir durumda ise "Normal doğum" hükmündedir.

Kocasından ayrılan hamile kadın veya hamile iken kocası ölen kadın, bir gün yahut bir saat sonra çocuğunu doğursa, iddeti bitmiş olur.

"Ebü's-Senabil (r.a.) den rivayet olunmuştur: Haris kızı Sübeyatü'l-Eslemiyye, eşinin vefatından yirmi küsur gün geçtikten sonra doğum yapmıştı. Lohusalıkdan çıkıp temizlendikten sonra evlenme teklifi beklemeye başladı. O, bu davranışından dolayı kınandı ve yaptığı Resülüllah'a (s.a.v.) anlatıldı. Bunun üzerine Resül-i Ekrem: Eğer evlenmek isterse serbest­tir. Çünkü onun iddeti tamam oldu." buyurdu.

(İbni Mace c. l, s.653)

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

İddete ait olan nafaka kocaya aittir. Hangi ayrılıktan olursa olsun, kadın kocasından ayrılması sebebiyle iddet beklerken, bu müddet içindeki nafakası kocası tarafından verilmesi mecburi­dir. İddet bekleyen kadına verilecek olan nafaka, yiyecek ve meskenden ibarettir.

Ekseriyetle iddet kısa bir müddet devam ettiği için, iddet bek­leyen kadına verilmesi vacib olan nafakanın içinde elbise bu­lunmaz.

Gerdeğe girmezden önce boşanan kadına ve bu durumda ko­cası vefat eden kadına nafaka vermek vacib değildir. Hamile olan kadının iddeti ne kadar uzarsa uzasın, kendisine verilen nafaka iddetin bitimine kadar devam eder. Kocası vefat eden kadın hamile olursa, iddet beklerken kocasının terekesinden kendisine nafaka verilmez. Boşanan kadınların nafakalarının verilmesi ve kendilerinin münasip bir şekilde faydalandırılması hakkında Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır.

"(Boşanan) o kadınları, gücünüzün yettiği kadar (daha aşağı derecede değil,) ikamet ettiğiniz yerin bir kısmında oturtun. (Evleri) başlarına dar etmek (onları çıkmaya mecbur kılmak) için kendilerine zarar yapmayın. Eğer onlar yüklü (gebe) iseler yüklerini koyuncaya (çocuklarını doğuruncaya) kadar nafakalarını verin. Eğer (kendilerinden olan evlatlarını) sizin faidenize emzirirlerse onlara ücretlerini verin. Aranızda (bu hususda) güzelce (sünnete muvafık ve mürüvvete layık bir surette) müşavere edin. Eğer güçlüğe uğrarsanız o halde (çocuğu) onun (babasının hesabına) bir başka (kadın) emzirecektir. (Ana çocuğu emzirmeğe zorlanamaz).

(Talak süresi, ayet:6)

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

(İki Sürenin En Uzunu İle İddet)

Bir şahıs vefat etmeden kısa bir zaman önce karısını bain ta­lakla boşasa, bu kadın için 2 çeşit iddet olur.

1- Kocası ölen kadının iddeti,

 2- Boşanan kadının iddeti.

Böyle bir kadın, hem boşanmıştır, hem de kocası ölmüştür. İki durumda da iddet sü­releri farklıdır. Bu durumda olan kadın ne kadar iddet bekleye­cektir?

Cevap: Bu kadın "Eb'adü'l-eceleyn" e tabi olacak, yani hangi iddet daha uzun olursa, o kadar iddet beklemiş olacaktır.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

Evlenmek için nikah yapılırken, karı-koca birbiriyle devamlı olarak geçinecek olduklarına dair sözleşirler. Bunun içindir ki, nikahda asıl olan devamlılıktır. Bir müddet için yapılan nikah haramdır. Bununla beraber zaruret halinde, karı-koca arasındaki geçimsizlik had safhaya ulaşıp, artık bir arada yaşayamayacakları anlaşılması halinde birbirinden ayrılmaları da meşru kılınmıştır.

Karı ile koca arasındaki bulunan manevi üç bağ, boşanma yolu ile koparılabilir. Bunun içindir ki, bir erkeğin, karısını boşarken üç bağı birden koparması İslam dininde doğru gö­rülmemiştir. Erkek, karısını boşarken boşamanın sınırlı olduğunu bilirse, boşarken, ayrılmaktan vazgeçmek istediğinde bunu yapabilecek şekilde boşama işini icra eder.

Erkek karısını boşarken, boşama usul ve kaidelerine riayet etmeden üç bağı birden koparacak şekilde üç talakla karısını boşarsa, kadın ile erkek artık birbirine yabancı olurlar. İslam dininin emirlerine göre, tekrar evlenemezler, ta ki boşadığı karısı başka bir erkekle normal bir şekilde evlenip ondan da boşanmış olsun.

Bir erkeğe en güç gelen şey, karısının başka bir erkekle ev­lenmesidir. Böyle bir durumu erkek görmek istemez. Hatta bunu düşünmek bile erkeğe azab verir.

İslam dininin boşamayı sınırlandırması, evliliğin de­vamlılığını temin etmek içindir. İslam, koyduğu sınırı aşan ve karısını gelişigüzel boşayan erkeğe ceza olarak, üç talakla boşadığı karısını boşadıktan sonra, karısı başka bir erkekle evlenmedikçe onu tekrar nikahlamayı kendisine haram kılmıştır. Bu ona verilen bir cezadan ibarettir.

Bu hususta Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

''Yine erkek karısını (üçüncü defa olarak) boşarsa, on­dan sonra kadın kendinden başka bir ere nikahlanıp varıncaya kadar (ve o erkek onunla cinsi münasebette bulu­nuncaya kadar) ona (birinci kocasına) helal olmaz. Bununla beraber, eğer bu (yeni) koca da onu boşar da, onlar (birinci koca ile aynı karı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutucaklarını (tatbik edeceklerini) zannederlerse (iddet bittikten sonra) tekrar birbirine dönmelerinde, (evlenmelerinde) her ikisi hakkında da vebal yoktur. Bunlar, bilir, anlar bir kavim için Allah'ın açıkladığı sınırlardır. "

(Bakara Süresi, ayet: 230)

Bu ayet-i celile açıkça ifade ediyor ki, kocasından üç talakla boşanan kadın, kendisini boşayan erkekle, ancak başka bir er­kekle evlendikten sonra boşanıp tekrar evlenebilir. İşte bu işe hulle denir.

Geçen konularda da temas edildiği gibi, üç talakla boşanan

kadın, başka bir erkekle nikahlandığı vakit, kendisini boşayan ilk kocasına helal olabilmesi için ikinci kocası ile mutlaka cinsi münasebette bulunması lazımdır. Ondan sonra aralarında ge­çimsizlik olur veya kocası ölürse, birinci kocasıyla tekrar evle­nebilir. Bu hususda varid olan hadis-i şerifler yine yukarıda zikredilmiştir. Konuyu tedkik etme bakımından hadis-i şerifi burada da zikretmeyi münasip gördük. Şöyle ki:

Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) in zamanında, Rifaa adında bir sahabi, karısını üç talakla boşamıştı. Bu kadın sonradan Abdurrahman bin Zebir ile evlenmişti. Ancak kadın ikinci kocasından memnun kalmamış ve durumunu arzetmek için Peygamber aleyhisselama gelmiş ve;

- Ey Allah'ın Resülü, ben Rifaa'nın nikahı altında bulunu­yordum. O, beni üç talakla boşadı. Onu takiben Abbdurrahman ile evlendim. Onun beraberinde ki şey (cinsi uzvu) şu elbisenin saçağı gibidir (iş görmez bir vaziyettedir), dedi.

Resülüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gülümseyerek kadına şöyle buyurdu:

- Sen (ilk kocan) Rifaa'ya dönmek mi istiyorsun?

Hayır, sen onun (ikinci kocanın) balcağızından tatmadıkça, o da senin balcağızından tatmadıkça (siz cinsi münasebette bulunmadıkça) bu olmaz.

Hadis-i şerifin ravısi Hazret-i Aişe validemiz diyorlar ki: Bu sırada Ebü Bekir (r.a.), Peygamber aleyhisselamın huzurunda bulunuyordu. Halid bin As da kendisine izin verilmek için kapıda bekliyordu. Kadının bu tarzdaki konuşmasına taham­mül edemeyerek:

- Ey Ebü Bekir! Şu kadının Peygamber aleyhisselamın hu­zurunda açıkça ifade ettiği bu tarz konuşmasını işitmiyor mu­sun? diye seslendi.

* * *

İslamdaki hulle meselesi birçok kimselerin yanlış olarak anladıkları ve din düşmanlarının dillerine doladıkları gibi değildir. Yuvası yıkılan adama yardım etmek için, bir adam bu­lup, şeklen kadınla nikahlayıp evlendirmek, gerdeğe girmeden nikahın kıyılmasından birkaç saat sonra boşatmak ile olmaz. Bu, Peygamber aleyhisselamın lanetlediği bir ahlaksızlıktan başka bir şey değildir.

Nikah, geçici değil daimi evlilik için yapılır. Geçici nikah ni­kah olmaz. Onun için, hulle yapmak düşüncesiyle nikah yapılmış olsa; bu düşünce (hulle yaptıran veya hulle yapan adam veya kadın) üçünün birinin kalbinden geçse, o nikah batıldır.

.

.

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır! Link verilebilir.

   
© incemeseleler.com