Resul-i Ekrem Efendimizin, bakire kızlarla evlenmeyi tav­siye eden hadis-i şeriflerinde buyuruluyor ki:

"Size bekar (kız) larla evlenmek gerekir. Zira onlar, döl yatağı bakımından çok evlat yetiştirmeye daha isti­datlı, ağzı daha tatlı, hilesi daha kıt ve az bir şeyden hoşlanıcıdırlar ."

(Feyzü'l-kadir c. 4, s. 336).

Dul bir kadın ilk kocasından memnun ise hep onu arar. Çocuğu da varsa, kocasının malını ona yedirir. Bu hareketleri de geçimlerini sarsar. Ama bakire bir kızla evlenmesi halinde, kızın ilk göreceği erkek kendisi olacağından birbirlerine karşı sevgileri ve buna bağlı olarak geçimleri daha sağlam olur:

Ashab-ı Kiram'dan Cabir bin Abdullah anlatıyor:

Babam Abdullah vefat etti. Dokuz (veya yedi) yetim kız bıraktı.. Ben de dul bir kadınla evlendim. Resulullah bana.

- Ya Cabir evlendin mi? diye sordu. Ben de:

- Evet, evlendim dedim.

- Kız mı, yoksa dul mu? dedi. Ben:

- Dul ya Resulallah, diye cevap verdim.

Resulüllah:

- Kendisiyle oynayacağın ve seninle oynayacak bir kızla evlenseydin ya, buyurdu.

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Evlenmek isteyen bir kimse, kendi kendine "sabahleyin ilk defa kime rastlarsam, onunla istişare edip, dediğini tutacağım" demiş. Sabah evden çıkınca, kamıştan bir ata binmiş ve elinde deynek olan "deeh" diye koşup duran bir deliye rastlamış.

Deli, adama yaklaşınca:

- Çekil atımın önünden, sonra seni çiğner, demiş. Adam bu durum karşısında ne yapacağına önce karar verememiş. Fakat akşam kendi kendine verdiği karara uyarak, deli de olsa bu­nunla istişare edeceğim demiş. Deliye:

- Atını durdur, sana bir şey soracağım, demiş. Deli:

- Sor bakalım, demiş. Adam sormuş:

- Evlenmek istiyorum, nasıl birisiyle evleneyim?

Deli cevap vermiş:

- Kadınlar üç kısımdır. Birincisi faydalı, ikincisi zararlı, üçüncüsü de ya faydalı ya zararlı olur.

Adam bunların açıklamasını istemiş. Deli de şöyle açıklamış:

- Birincisi bakire kızdır. Gözü sende açılır. Kalbi sana bağlı olur; ancak sana sevgi besler.

İkincisi kocası ölmüş olan duldur. Senin malını yer, çocuk­larına yedirir ve eski kocasına ağlar.

Üçüncüsü çocuksuz duldur. Eğer onu memnun eder, eski kocasından iyi olursan, senin için iyi olur. Aksi halde sana za­rarlı olur.

Bunun üzerine o adam:

- Bu senin söylediklerin çok akıllı bir adamın sözüdür, de­yince, Deli:

- Beni mühim bir davaya kadı yapmak istediler, ben de kur­tulmak için kendimi deli yerine koydum, demiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) hanımlarından sadece Hz. Aişe an­nemizi bakire olarak almıştı. Bir gün Aişe annemiz, Peygamberimiz (s.a.v.)'e "Ya Resulallah, sen bir vadiye insen, orada yaprakları yenmiş ve yenmemiş ağaçlar görsen; deveni hangi ağaçlarda otlatırdın?" dedi. Peygamberimiz (s.a.v.):

"Yaprağı yenmemiş ağaçda otlatırdım" buyurdu. Hz. Aişe de "İşte, o benim," dedi. Bununla, kendisinin peygamberimizle ba­kire olarak evlendiğine işaret etmiş oluyorlardı.

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Zengin bir ailenin fakir bir komşusu varmış. Fakirin evin­deki saadet ve neşe dalgaları zenginin evine kadar taşar, bu sa­adeti gören, zengin komşu, diğerine imrenir dururmuş.

Bir gün karısına.

- Bir bu kadar zengin olduğumuz halde onlar gibi neşeli değiliz, nedendir? Yarın komşu kadına sor bakalım bu kadar saadetli olmalarının sebebi neymiş? Biz de onlar gibi yapalım da biz de neşeli olalım, demiş.

Yarın olup bunun sebebi kendisine sorulan fakir komşunun karısı şu cevabı vermiş:

- Bizim küçük bir altın topumuz var. Akşam olunca ben ko­cama, kocam bana bu topu atıyoruz ve eğleniyoruz, demiş.

Bu cevabı alan zengin komşu, doğru kuyumcuya gidip altın bir top yaptırmış. Akşam olunca topu karısı kocasına, kocası karısına atmış, biraz oynamışlar ama arzu ettikleri neşeyi bu­lamamışlar. Üstelik top oralarına buralarına değdiği için vü­cutlarında morarmalar olmuş.

İkinci gün komşularına durumu anlatmış ve

- Bir altın top yaptırdık, oynadık ama maalesef neşelenemedik, demiş.

Komşusu o zaman:

- A komşum. O bildiğin altın top değildir. Bizim masum bakışlı bir yavrumuz var. Biz ona altın top diyoruz. Akşam olunca kah benim kucağıma, kah babasının kucağına gider ve bizi eğlendirir, onunla meşgul olurken herşeyi unutur, neşeleniriz, demiş.

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Peygamberimiz buyuruyorlar ki:

"Sevimli ve doğurgan kadınla evleniniz. Zira ben, sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ede­rim."

(Ebü Davud, c. 2, s. 220)

Çocuk, insandaki sıkıntıları dağıtan, aileye saadet getiren bir neşedir. Çocukları arasında geçirdiği vakit, bir babanın en neşeli anıdır. Binaya konulan harç nasıl tuğlaları birbirine bağlarsa, çocuk da karı kocayı öyle birbirine bağlar.

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

Kocasının meşru olan arzularına güler yüzle itaat eden bir kadın, yuvanın saadetidir.

Bir hükümdarın pek çok cariyesi vardı. İçlerinde pek güzel­leri olmasına rağmen, siyah ve pek güzel olmayan bir cariyeye fazlaca sevgi gösteriyor, bu hali de diğer cariyeler kıskanıyorlardı.

Hükümdar bir gün hepsini toplayıp, her birine değeri çok yüksek olan kristal bardaklar verdi. Cariyeler hayranlıkla bar­daklara bakarken, hükümdar:

- Yere atın o bardakları ve kırın dedi. Hepsi - Efendimizin bu değerli hediyesini kıramayız, diye atıp kırmadılar. Dolayısıyla bir kristal bardağa hükümdarın arzu­sunu değişmiş oldular. Ancak o siyah cariye derhal yere atıp kırdı. Niçin kırdığı sorulduğunda:

- Bana efendimin kalbi lazım, kristal değil. Yeter ki onun kalbi kırılmasın, dedi.

Bu hadiseyle hükümdar, o siyah cariyeyi neden daha fazla sevdiğini diğerlerine göstermiş oldu.

İşte evli hanımlar da kocalarının meşru isteklerini yerine getirmekte ona itaat ederler ve "Mühim olan kocamın arzusu­dur" derlerse kendi mutluluklarını hazırlamış olurlar.

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

"Mü'min, Allah için (gösterdiği) takvadan sonra, iyi bir zevceden daha hayırlı bir fayda elde edememiştir. Şayet ona emretse itaat eder, (yüzüne) baksa kendisine sevinç verir, şayet onun (bir hareketi) üzerine yemin etse, kocasını haklı çıkarır, eğer on (un yanın) dan kay­bolsa kendi nefsinde ve (kocasının) malında ona karşı hayırhah davranır."

(İbni Mace c. 1, s. 596).  

. 

. 

Ali Eren - İzdivaç ve Mahremiyetleri 

Bu eser incemeseleler.com ile internete müsadeli olarak kazandırılmıştır.

Eseri başka sitelerde yayımlamak yasaktır !

   
© incemeseleler.com